DOLAR 34,5462 0.18%
EURO 35,9782 -0.72%
ALTIN 3.002,771,39
BITCOIN 34013511,97%
İstanbul
15°

AÇIK

06:23

İMSAK'A KALAN SÜRE

Taner Ünal

Taner Ünal

08 Temmuz 2024 Pazartesi

MALAZGİRT ZAFERİ VE BİLİNMEYENLERİ

MALAZGİRT ZAFERİ VE BİLİNMEYENLERİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“MALAZGİRT ZAFERİ KUTLU OLSUN” DERKEN 1071 MALAZGİRT SAVAŞININ BAHSEDİLMEYENLERİNİ ANLATIYORUZ

1-ANADOLUNUN FETHİNDEKİ DİĞER ACI GERÇEK NEYDİ?

2-ALPARSLAN ÖNÜNDE HİÇ BİR ENGEL KALMADIĞI HALDE ANADOLUYU VE BİZANSI NEDEN TESLİM ALMADI, FATİH GİBİ NEDEN BİZANS’I ORTADAN KALDIRMADI?

3- ALPARSLAN’IN VE SELÇUKLU YÖNETİCİLERİNİN SAVAŞ SONUÇLARI BAKIMINDAN ASIL AMAÇLARI NEYDİ?

Değerli Arkadaşlarım,

Alp Arslan, Mısır yolunda iken, Bizans imparatorunun büyük bir ordu ile Anadolu’ya geçtiğini ve hızla doğuya ilerlediğini haber almıştı. Bunun üzerine Mısır’a gitmekten vazgeçen sultan, ordusunu doğu Anadolu’ya yönlendirdi.

Fırat’ı geçerken ordudaki bir çok at, deve ve yiyecek maddelerinin telef olmasına rağmen hızla ilerledi. Bu sırada Bizans askerlerinin Malazgird’e girdiği haberini aldı.

Böylece Bizans ordusunun nerede olduğunu öğrenen sultan, üs olarak belirlediği Ahlat’a kadar ilerledi. Öte yandan Bizans imparatoru Romanos Diogenes 100.000 kişilik bir ordu ile Malazgird önlerine gelmişti. İmparator, bu savaş için iyi hazırlanmıştı.

Ordusunu o güne kadar görülmemiş bir teçhizat ve malzemeyle donatmıştı. Bilhassa çok sayıda büyük muhasara aletleri getirmiş olması, Selçuklularla olan sorunlarını kesin bir şekilde sona erdirmek niyetinde olduğunu gösteriyordu.

Bizans ordusundaki askerler Frank, Norman, Bulgar, Slav, Peçenek, Kıpçak, Uz (Oğuz), Gürcü ve Ermeni kökenlilerden oluşuyordu.

Buna karşılık Selçuklu ordusu 50-60.000 kişiden oluşuyordu ve askerlerin hemen hemen tamamı Müslüman Türk’tü. Bizans ordusu ağır zırhlar nedeniyle manevra kabiliyeti zayıf, çoğunluğu piyade olan hantal bir yapıya sahipti. Buna karşılık Selçuklu ordusu hafif teçhizatlı ve manevra kabiliyeti yüksek, hareketli süvari birliklerinden meydana geliyordu.

Bu savaşta Türklerin yüzyıllardan beri uyguladığı ancak Alparslan tarafından karma bir hale getirilerek düşmanın çözemeyeceği bir plan tatbik edildi. Bizanslılar tarafından anlaşılamayan bu taktik, (step savaş taktiği) idi ve taktik tarihinde yeni bir merhale teşkil ediyordu. Bu taktiğin esası; merkezin iki yanına, fakat öne konmuş olan süvariler grubundan ibaretti. Tepeden bakıldığı zaman iki yanı yukarıda, ortası çukurmuş gibi görünüyor, fakat karşıdan bakıldığı zaman, bu hal iyi müşahede edilemiyor. Düz hat gibi görünüyordu.

Bu şekilde sonra düşmana yenilir, geri çekilmeye veya kaçmaya başlarsa düşman bir anda zafer kazandığını sanarak ileri atılıyor tam zafer kazandığını düşünürken kaçan birlikler hızlı bir dönüş yaparken yandaki süvari birlikleri süratle, bir kavis yaparak ileri atılıyorlar, düşmanı üç yandan çevirip torba içine alıyorlar ve imha ediyorlardı.

Nitekim Bizans ordusu istenilen yere çekildikten sonra etrafa yerleştirilen birliklerce çembere alınmaya başladı. Bu arada Bizans ordusunun en savaşçı birlikleri olan Peçenek, Kıpçak, Uz (Oğuz), birlikler Sultan Alparslan’a katılmışlardı. Akşama doğru Bizans ordusunun büyük bir kısmı imha edilmiş, imparator pusuya düşürülmüş esir alınmıştı.

Tarihte ilk defa Roma imparatorlarından biri Müslüman bir Türk hükümdarın eline geçiyordu.

Alp Arslan Diogenes ile uzun uzun konuştu.

Kaynaklarımızda belirtildiğine göre, Sultan Alparslan Bizans imparatorunun barış müzakerelerini reddini tenkit etmiş, “Bizans ordusunun askeri hatalarını saymış ve nihayet ona, nasıl bir muamele beklediğini” sormuştur.

Diogenes’in, “ya öldürüleceği, yahut zincire vurularak İslam ülkelerinde dolaştırılacağı veya, pek zayıf ihtimalle, affedilip bir naib sıfatı ile, memleketine gönderileceği” cevabı üzerine, Sultan “Diogenes ile dostluk kuracağını” bildirmiş, onu teselli etmiş ve tahtta kendi yanına oturtmuştur.

Alp Arslan, kendisi ile bir ittifak anlaşması yaptığı Diogenes’i bir hafta kadar hususi çadırda bir hükümdar gibi misafir ettikten sonra, maiyetindekiler ve diğer esir asilzadeler ile birlikte, bir Türk süvari kıt ’asının muhafazasında, memleketine iade etti (3 eylül 1071)

Savaş kısmını özetledik şimdi “Türk gözüyle” konunun uzmanı ünlü tarihçilerimizin değerlendirmelerini okuyalım ve “Bizans İmparatoru esir alındığı ordusu yok edildiği halde Bizans neden alınarak ortadan kaldırılmadı.” Sorusuna cevap arayalım

BİZANS NEDEN ORTADAN KALDIRILMADI?

Şimdi, Konunun en yetkin uzmanlarından Selçuklu tarihçisi Prof. Dr.Mehmet Altay Köymen’in 1071 Malazgirt zaferinin sonucunu nasıl değerlendirdiğine bir göz atalım:

“Fakat, kazanılan zaferle yapılan anlaşma karşılaştırıldığı zaman şartların ne kadar hafif olduğu derhal dikkati çekmektedir… Alp Arslan, neden bu kadar hafif şartlarla bir anlaşma yapmıştır? Bunun sebeplerini kısmen Bizans İmparatoru’nun hareket ve konuşmalarıyla Selçuklu hükümdarı üzerinde uyandırmaya muvaffak olduğu itimatta, kısmen de Bizans İmparatorluğu’nu vassal bir devlet haline getirmenin Alp Arslan’ın gururunu tatmin etmesinde aramak gerekir, Yoksa, savaş sonucunda askeri teşkilattan mahrum hale gelen Bizans’ı ortadan kaldırmak mümkündü”

Ben tarihim “itimat”, “gurur” gibi “kişisel” motiflerle açıklanabileceğini hiç sanmıyorum.

Prof.Dr. Semav Eyice ise önce “Geleceği çok karanlık bir imparatorun kabullendiği bu antlaşmanın uygulaması da aynı derecede şüpheli” gerçeğini vurguladıktan sonra.

“İmparator ve Sultan’ın bu antlaşmanın ne derece geçerli olduğunu düşünüp düşünmedikleri bilinemez. Alp Arslan, cömert bir şövalye asaleti ile canını bağışladığı ve yurduna dönmeye bıraktığı Romanos’a ne derece güveniyordu? Bunun cevabını vermek şimdiki halde imkansızdır.” Diyerek , Malazgirt zaferinin gerçekte zihinlerde uyandırması gereken soruyu dile getirmektedir.

Gerçekte, Jean-Paul Roux’un deyişiyle, “Alp Arslan, isterse tüm Küçük Asya’yı (Anadolu’yu) hiç kan dökmeden ele geçirebileceğinden en küçük bir kuşku duymamak gerekir…”

Ostrogorsky’ye göre ise, hele 1072 yılında Diogenes ölünce “Anadolu elden çıkmış sayılabilirdi. Yol Selçuklulara açıktı ve karşılarına dikilebilecek ne bir kuvvet, ne de irade kalmıştı.”.

Prof.Dr. Çetin Yetkin Türk Halk Eylemleri ve Devrimler isimli eserinin 58. Sayfasında Alpaslan’ın Malazgirt’i kazandığı halde Anadolu’ya neden yürümediği konusunda uzman ve güvenilir tarihçilerin görüşlerine dayalı olarak şunları söylüyor:

“Türkmenleri bir türlü Selçuklu devlet düzenine boyun eğdirmeyen sultanların, ülkelerinde kamu düzeni sağlamak için buldukları bir çözüm, onları uçlara göndermekti. Ne var ki, Büyük Selçuklu Devleti, batı sınırları dışında İslam devletleri ile çevriliydi. Batıda ise Bizans bulunuyordu.

Her ne kadar Türkler küçük gruplar olarak birkaç yüzyıldan beri Anadolu’ya gelip yerleşmekte idi iseler de, bu yerleşim bir sızma biçiminde idi ve kitleler olarak Anadolu’yu kaplamalarına olanak yoktu. Bunun için Bizans’ın direncinin kırılması gerekiyordu.

Bizans’ın direnci kırılmalıydı ki, Anadolu’nun kapıları Türklere açılabilsin ve Selçuklular bu “nizamı ihlal edici unsur”dan büyük ölçüde kurtulabilsin.”

Gerçekte, Jean-Paul Roux’un deyişiyle, “Alp Arslan, isterse tüm Küçük Asya’yı (Anadolu’yu) hiç kan dökmeden ele geçirebileceğinden en küçük bir kuşku duymamak gerekir…”

Ostrogorsky’ye göre ise, hele 1072 yılında Diogenes ölünce “Anadolu elden çıkmış sayılabilirdi. Yol Selçuklulara açıktı ve karşılarına dikilebilecek ne bir kuvvet, ne de irade kalmıştı.”.

Alparslan Anadolu’ya girebilir hiçbir direnç ile karşılaşmadan Bizans’ı alabilir Tüm Anadolu’nun ve Balkanların hükümdarı haline gelebilirdi. Çünkü karşısında ordu kalmamıştı. Yendiği kişi İmparatordu ve Bizans’ın yeni bir ordu kuracak ne imkânı ne de mecali kalmamıştı. Bizans zaten Valilik sistemi ile idare ediliyordu Anadolu ise tamamıyla bir Türk Yurdu halindeydi. Neden Alparslan Anadolu’ya dahi gitmedi ve uygulanabilirliği belli olmayan basit bir anlaşma ile yetindi?

Bu soruların cevabını araştırırken ilginç bir gerçekle karşılaştık

Prof Dr M. Altan Köymen’inde söylediği gibi “Selçuklular içinde yaşadıkları içtimai muhitin ve hâkim oldukları halk kitlelerinin — isteyerek veya istemeyerek –tesiri altında kalmışlardır. Bunun neticesi olarak kurdukları devlet tedricen yerleşik İran halkının devleti haline gelmişti”

Büyük Selçuklu İmparatorluğu yöneticileri artık bir İranlı gibi yaşıyor bir İranlı gibi hareket ediyor Devletin kurucusu Oğuzları beğenmiyorlardı. Oğuzlar devletin kurucusu olarak yönetimden ve zenginlikten pay istiyorlardı. Yani bir Oğuz-Türkmen baskısı vardı.

İşte İranlı yöneticiler bu Türkmen Baskısından çekindikleri için Anadolu’ya gitmek istememişler Oğuzları Anadolu’ya yönlendirerek Onlardan kurtulmak istemişlerdir. Bu öngörülerini Alparslan’a açmışlar Alparslan bu makul görmüş Oğuz –Türkmen beylerine Anadolu’yu fethetmelerini ve yerleşmelerini buyurmuş

“ARSLANLAR KAPLANLAR GİBİ UÇUNUZ YER VE YURT EDİNİZ” demiştir.

Oğuzların büyük kalabalıklar halinde Anadolu’ya gelişişinin asıl sebebi, Selçuklu İmparatorluğunun yönetimini oluşturan Farsların Oğuzları istememesi ve Alparslan ile anlaşarak Oğuzları Anadolu’ya göndermeye razı etmesidir.

Oğuzlar ise istenmediklerini bildikleri İran topraklarında daha fazla kalmak istememiş devlet ile mesele yaşamamak istekleri sebebiyle Anadolu’ya hızla göç etmiştir.

Oğuzlar Anadolu’ya öylesine büyük bir çoşku ile gittiler. Çok yoğun bir nüfus Anadolu’ya yerleşti. Dağları ovaları Türk isimleri ile donattılar. Türkler gittikleri her yerde sevgi ile karşılandı. Karşılayanlarda Bizans Valilik sisteminde yer yurt bulmuş Hıristiyan Türklerdi.

Kutalmış Oğlu Süleyman Şah tarafından Bizans ile muhtelif tarihlerde yapılan fetihler ve Bizans ile yapılan antlaşmalar ile Türkiye sultanlığı kuruldu. Türk devletinin kuruluş tarihi tarihçilerimiz arasında 1075-1082 yılları arasında kabul edilir.

Resmi anlaşma da Türkiye adı geçtiği için o günden bu güne Batı kayıtlarında Anadolu TÜRKİYE SULTANLIĞI olarak geçti.

Kurucusu Alparslan’ın amca oğlu Kutalmış oğlu Süleyman Şah’tır.

Sevgili Okurlar

Türk’ün ibret duymamız gereken tarihini anlatmaya devam edeceğiz.

Görüşmek üzere sevgiler saygılar

27 Ağustos 2023 Saat 03.30

TANER ÜNAL