07 Şubat 2025 Cuma
Değerli okurlar, İnsanlarımız; cumhuriyet hükümetlerinin hiçbirinde, AKP iktidarı döneminde olduğu kadar baskı, zulüm ve haksızlıklara maruz kalmamıştır. Açlığa, yoksulluğa, yasaklara, yolsuzluklara ve birçok sıkıntılara baş eğen vatandaşlarımız muhatap oldukları adaletsiz ve hukuksuz uygulamalar karşısında baş kaldırmaya başlamıştır. İşte, insanları diğer canlılardan ayıran ve insan yapan özellik de budur. Yani; haksızlığa ve adaletsizliğe karşı tepki göstermesidir. İnsanın yapısında var olan bu tepkiyi ancak onu yok ederek ortadan kaldırmak mümkündür. Bu nedenle; insanların baskı, zulüm, haksızlık ve adaletsizlik karşısında direnmesi doğal ve anayasal bir haktır.
Öyleyse; baskılar ve yasaklar karşısında, gücünü baskı ve zulüm vasıtası haline getirmiş bir siyasal iktidara karşı millete anayasal hak olarak verilen direnme gücü sonuna kadar kullanmalı ancak, kaos ve karmaşaya fırsat verilmemeli. Çünkü, kaos ve karmaşadan siyasi çıkar elde eden AKP ve koşulsuz destekçilerine koz vermiş olursunuz ki, AKP’nin istediği tam da budur.
Dini açıdan bakıldığında da yanlışı, hatayı, noksanlığı, kötüyü, haramı, haksızlığı, zulmü kim yaparsa yapsın, Onun karşısında durmak, elinden geleni yapmak insan olmanın gereği, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” hadis-i şerif ve Hz. Ali’nin; “haksızlık önünde eğilmeyiniz, çünkü hakkınız yanında şerefinizi de kaybedersiniz. Bedeli ölüm dahi olsa, zalime boyun eğmeyiniz.” sözü ile, Hz. Hüseyin’e atfedilen; “En büyük cihat, zalimin karşısına çıkıp; sen ‘haksızsın’ demektir” ifadesi, haksızlığa susmamanın önemini ortaya koymaktadır.
Bütün bu insani ve dini sorumluluğumuz ortada iken, bir yanlış, bir haksızlık ya da hukuksuzluk olduğunda, insanlar büyük ekseriyette sorumluluktan kaçarak ve bir şey yapılamayacağı mazeretine sığınarak, “Ben ne yapabilirim ki” demekte, sorumluluktan kaçmakta, gücünün yetmeyeceği, kendisini aşacağını ileri sürerek, hiçbir şey yapmamakta, sadece dost sohbetlerinde tenkit ile yetinmektedirler. Bu tavır; tarihi bir yanılgı, sorumluluktan kaçış, korkma, dünyevi küçük hesapların galip gelmesi ve yanlış yapanlara meydanın bırakılması, zalimin zulmünü kolaylaştırması, yanlışa, haksızlığa ve zulme yardımcı olmaktan başka bir şey değildir. Oysa; insana düşen vazife iradesini, yani gücünü sonuna kadar kullanması, yapabileceklerini yapmasıdır. Nasıl mı?
İktidarın yanlışlarına, haksızlık ve hukuksuzluklarına sosyal medya üzerinden yorum yapması yanında bulunduğu ortamlarda yanlışlıkları anlatmalı ve kırmadan ve hukuk içinde kalarak tepkisini ortaya koyabilir, doğrunun yanında, yanlışın karşısında olabilir, durabilir. Bunları yapamıyorsa siyasi bir parti ve/veya STK üyeliği gibi bir platformda yer alarak güç vermelidir. Böylece seslere ses katarak, doğrunun daha bir yüksek sesle dile getirilebilmesini ve ilgilisine ulaşmasını sağlayabilir. Dünya görüşüne tamamen aykırı bir gurup olsa bile, ortak meselelerde, haksızlığa karşı doğru bir tepkide onlarla beraber olunmalı ve onların yanında tereddütsüz yer alınmalıdır.
İnsan olarak irademizi ortaya koymamak, sorunlardan kaçmak, rahatı tercih etmek, zerre risk almamak, yan gelip yatmak ve meydanı yanlış yapanlara terk etmek, dolayısıyla yanlışa, haksızlığa ve hukuksuzluğa katkı vermek, onlara yardım etmektir. Bir damla da olsa yangına su taşımak, en küçük bir adımı dahi önemsemek ve bir gün, bütün bunlardan hesap sorulacağını bilmek şuurunda olunmalıdır. Hatalar gizlenerek çoğalır, açık edilerek, ikaz edilerek azalır. Sonuç olarak, “Ben ne yapabilirim ki” mazereti tümüyle geçersiz, sorumsuzluk, dünya menfaatlerini her türlü inanç ve değerin önünde tutma, hiçbir işe yaramamayı kabullenmektir.
Fıkra bu ya; uçak yolculuğu sırasında çocuklar rahat durmayıp oradan oraya koşarak uçağın dengesini bozmaktadır. Bu durumdan rahatsız olan kaptan pilot, hostesi çağırıp, “çocukları kontrol altına alın” der. Bir süre sonra uçağa sessizlik çökünce kaptan meraklanıp hostesi çağırır ve “ne oldu” diye sorar. Hostes; uçağın kapısını açtım, “çocuklar biraz da bahçede oynayın, ben sonra sizi çağırırım.”cevabını verir. Kıssadan hisse;
AKP yönetiminin sorunlara bakış durumunu kanıtlar niteliktedir. Muhalif sanatçı, gazeteci, medya mensubu, öğrenci ve siyasiler iktidar aleyhinde bir söz dahi söylemeleri halinde çeşitli gerekçelerle içeri atılma dahil her türlü zulmün muhatabı olmaktadır. Yunus Emre “zulüm ile abad olanın akıbeti berbad olur” sözü ile; zorla, baskı ile başkalarının hakkını alıp zengin olan kimselere, karşı çıkılmasa bile yapılan zulüm ve haram kazanç günün birinde sahibinin başına mutlaka bir felaket getirir diyerek muhataplarını uyarıyor.
8.Şubat.2025
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Ağaçların arasından yürüdüm bugün
Senin şehrinde
Sonra inmek istedim minibüsten
Sonra sen gülmüştün
O an anladım !
Sadece durakta dururmuş minibüsler
Duraksızdım !
Sonra hep birlikte gülmüştük bana;
Bu gece izin verdi Efendi Kaptan
Bu gece sadece yürüyeceğim
Senin şehrinde
Merhaba ne demekti senin dilinde
Affola
Her şeye o kadar yabancıyım ki !
Sonrası kanıksanmış bir yalnızlıktı
Benim hayatımda
Sonra gülmüştük işte
En son ne zaman gülmüştüm ben
Galiba senin şehrinde
Merhaba !
Sonrası yalnızlık biliyor musun ?
Bu gece izin verdi Kaptan
Bir şiir yaz dedi
Yalnızlığına dair !
Ağaçların arasından yürüdüm bugün
Senin şehrinde
Sarışın bir yalnızlıktım ben
Sonra tüm yollar elvedalara çıkıyordu
Sonra inmek istedim minibüsten
Sen gülmüştün
Hep birlikte gülmüştük bana
Bu gece bir şiir yazıyorum !
Bir daha hiç bir zaman göremeyeceğim bir insana , sana…
Sarışın bir yalnızlıktım ben…
Ne olur ! hep birlikte gülelim
Olmaz mı ?
Tüm yollar elvedalara çıkmadan
Başar Özdemir
Ütüsü bozulmasın diye kıyafetlerimizi özenle saklardık dolabımızda
Sonra bir gemi limana yanaşırdı
Bir şiir okumak için kaç günümüz var Efendi Kaptan
Şehir yanıbaşımızda
Sonra gemi bütün heybetiyle limanda
Borda merdiveninden birer birer inen insanlar
Şehirden gemiye el sallayan insanlar
Bir şiir yazmak için kaç günümüz var Süvari Bey
Bir sonraki liman,
Bir sonraki hüzün,
Sonrası bir elveda
Rıhtımda el sallayan birisi varmı ?
Rıhtımda sessizlik…
Son halat güvertede
Tüm halatlar güvertede Kaptan
Sonrası sessizlik…
Senin şehrinde sana yazdığım şiirler kalır
Şehrinin duvarlarında…
Sonra gemi ayrılır dünyanın tüm limanlarından
Sonrası elveda…
Başar Özdemir
Denizci olmak zordur ben ne kadar olabildim yorumu size bırakıyorum. Kimine göre çok
tecrübeliyim…
Bir geminin borda iskelesinden bavulumla çıkarken bile hissederim bu gemide olur yapabilirim
demişimdir.
Yada tam tersi de olmuştur eyvah ben nereye geldim dediğim de olmuştur.
Şakası yoktur geminin mavinin !
Bir bakmışsınız bir fırtınanın ortasında kalmışsınızdır aynı hayat gibi…
Sallanırsınız sulu yemek yiyemezsiniz diyeceğim ama her havanın fırtınanın insan bünyesine tepkileri
farklı olabilir. Bir denizcide çıkıp hayır kardeşim ben yemeğimi yiyorum derse de o da haklıdır.
Denizci olmak zordur vardiyan bittiğinde kamarana gittiğinde yastığına yorganına kavuştuğunda eğer
ki sallanmıyorsa gemi yalpa yapmıyorsan ne mutlu sana
Bazen tahmini varış zamanımız 15 gün sonrası olan limanlara gitmişizdir çoğu zaman gitmişizdir ama
dönüşümüz pek muhteşem olmamıştır. Küçük bir gemide Gine Conakry’e gittiğimizi ama dönüşte
Moritanya açıklarında 9 gün demirde kaldığımızı hatırlıyorum çünkü yol yapamıyorduk olduğumuz
yerde dövüyordu bizi dalgalar !
Bu fotoğrafı hatırlarsınız 2021 senesinde Süveyş kanalında çapraz bir şekilde karaya oturan merkezi
Tayvan Taipei olan “Evergreen Marine Corparation” şirketine ait “Ever Giver” gemisinin fotoğrafı
Dünya denizciliğinin durma noktasına geldiği gemilerin yolundan döndüğü ticaretin belli bir süre
sekteye uğradığı o günleri hatırlarsınız.
Onlarca römorkör gönderilmişti ve gemi o bölgeden çekildiği andan sonra ancak Süveyş Kanalı gemi
trafiğine açılmıştı.
Aradan zaman geçti mevsimler geçti yıllar geçti
Tayvanlı Konteyner taşımacılığı ve nakliye şirketi “Evergreen Marine Corp.” Çalışanlarına 4 yıllık
maaşlarına denk gelen ikramiye dağıttı.
150’den fazla konteyner gemisiyle faaliyet gösteren Taipei merkezli nakliye
şirketi, 2022 yılsonu ikramiyelerini ortalama 50 aylık maaş olarak belirledi. Bu
da bir personelin yaklaşık 4 yıllık maaşından fazlasını performansına bağlı
olarak bir yılda kazanması anlamına geliyor. Ayrıntılar özel olduğu için
kimliğinin gizli tutulmasını isteyen şirket içinde bir kişi; talih kuşunun
çalışanların pozisyonlarına göre değiştiğini ve büyük ikramiyenin yalnızca
Tayvan merkezli sözleşmeleri olan personel için geçerli olduğunu söyledi.
Şirketin 2022 gelirinin 20,7 milyar dolar gibi rekor bir düzeye ulaşarak 2020
satışlarının üç katından fazla olması bekleniyor.
Süveyş Kanalındaki o görüntünün ardından şirketin hisselerinin %54 değer
kaybetmesinin ardından bu haber denizciler için olumlu bir gelişme elbette
ama Şangay Ofisinde çalışanlar bu haksız durumdan bir hayli rahatsız olmuşa
benziyor.
Denizci olmak zordur sabır ister sadece bedenen değil mental anlamda da
çelik gibi olmak zorundasınızdır. Yapılacak bir hata hem sizin hem
meslektaşlarınızın hayatını olumsuz etkileyebilir. Şakası yoktur denizciliğin
mavinin…
Bir bakmışsınız bir fırtınanın ortasında kalmışsınızdır aynı hayat gibidir…
Umarım bu haber tüm denizcilere umut ışığı olur hakkını hak edişini zamanında
alır tüm denizciler…
Allah selamet versin.
Saygılarımla
Başar Özdemir
Tam yol seyreden bir gemi
Pupasında bırakmış kederini
Kaptan
Hangi Türk Sanat Müziği eserindesin bu akşam…
Kamaranda özlem tutam tutam
Pervane döndükçe hızlanıyor gemi !
Bir zamanlar tüm halatları limana atardım
Kaptan
Şaşırırdım kendime
Palamarlar şaşırırdı hey gemici !!!
Sen misin ? Bu !
Koşardım şehre arkama bile bakmadan
Ben geldim arkadaşlar !!!
Bir gemi getirdi beni binlerce mil öteden
Bir gemi hızla koşuyordu denizlerde
Sonsuz mavide…
Bir yaz gecesiydi Kaptan
Gerçek gibiydi sanki…
Okyanuslara şiirler yazardım
Bir zamanlar…
Tüm halatları limana atardım
Yanaşırdı gemi…
Tüm palamarlar şaşırırdı !!!
Kaptan
Gerçek gibi değil mi ?
Başar Özdemir
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.