08 Temmuz 2024 Pazartesi
TÜRKLÜĞÜN SEMBOLÜ OLAN ‘BOZKURT’ 150 YILDIR YEDİĞİ AYAZI UNUTMAMIŞTI. SELÇUKLU DEVLETİNİ KURANLAR OĞUZLAR’DI. OĞUZLAR YAPTIKLARI TÜM MÜCADELE VE FEDAKARLIĞIN KARŞILIĞINDA KENDİLERİNİN DIŞLANARAK İRANİ UNSURLARIN EL ÜSTÜNDE TUTULMALARI, ŞEHİRLERE İRANİ UNSURLARIN YERLEŞTİRİLMELERİ, SELÇUKLU İMPARATORLUĞUNUN TÜM İMKANLARINDAN DIŞLANAN OĞUZ REİSLERİNİN ÇOCUKLARININ BİLE SARAY’A GULAM (REHİN KÖLE) OLARAK ALINMASI, OĞUZLARIN OTLAK BİLE BULAMAZ HALE GETİRİLMELERİ, AĞIR VERGİLER YETMEZMİŞ GİBİ SULTANIN 100.000 ASKERLE KENDİLERİNİ YOK ETMEYE KALKIŞMASININ İNTİKAMINI, SELÇUKLU ŞEHİRLERİ TÜRK OLMAYAN UNSURLARDAN TEMİZLEYEREK ALIYORLARDI.. OĞUZLARIN YANİ BİZİM ATALARIMIZIN KENDİ KURDUKLARI BÜYÜK BİR CİHAN DEVLETİNİ YOK ETMELERİ TARİHİMİZİN PEK BİLİNMEYEN BİR SAYFASIDIR. İBRETLE VE MUHAKKAK, OKUYUNUZ, OKUTUNUZ.
Değerli Arkadaşlarım,
Oğuzlar Eylül – Ekim 1153 Merv’de yeniden yağmacılığa başladılar. Aslında bu devleti kuran devletin sahibi olan bir halkın devletin nimetlerini yiyen Farsi veya İran kültürünün tesiri altında kalan şehirli halka karşı bir intikam hareketi halindeydi. Son saldırı da Şehirliler Oğuzlara mukavemet edip savaştı ve bütün güçlerini seferber etti; ancak sonunda yenilerek teslim oldular, Oğuzlar da şehri birincisinden daha kötü bir şekilde yağmalayıp hiçbir şey bırakmadılar. (1) Oğuzlar’ın Belh bölgesinde ayaklanmaları ve Horasan’ı ele geçirmeleri üzerine Yazır (Türk) boylan da harekete geçmişler, bu fırsattan yararlanarak Şehristan, Tak ve Ferava sınırlarına yönelip, Şehr-i İslamı zaptetmişlerdi. Yazıdar’ın Horasan yerleşim alanlarının iç kısımlarına uzanmaları, Oğuz bozkır boylan arasındaki muahhar feodalleşme sürecinin devamı niteliğindeydi. Büyük hayvan sürülerine sahip zengin göçebe asilzadelerinin tek derdi meralarını genişletmek değildi. Onlar aynı zamanda artan üretimlerini satabilecekleri pazarlar bulmak zorundaydılar. Onlara bağlı fakirleşen göçebe gruplar ise çiftçilikle uğraşabilecekleri uygun arazi arıyorlardı. Büyük Türk Oğuz Kağanlığının boyları Selçuklu’ya bağlı kalmışlar ancak Selçuklu onları her bakımdan dışlamış, iktidarın nimetlerini Gayrı Türklerle paylaşırken onları çok zor yaşam koşulları ile baş başa bırakmış hatta sınırları içerisinde yaşama imkanından bile mahrum bırakmış, sınırları içerisine girmeyi başaranları ise verdiği otlaklar karşılığı – şehirlere yerleşen gayrı Türk unsurların daha zenginleşmesi maksadıyla- ağır vergilere bağlamıştı. Nitekim, Tak’ı ele geçiren Yazırlar’ın daha yerleşir yerleşmez ziraatla uğraşmaları da bunu göstermektedir. Şehr-i lslam ve Durun bölgesine’ yerleşmeleri Yazır birliğinin şekillenme sürecini tamamlamaktayan Yazırlar, ziraat yaşamını benimsemekle diğer Oğuz boyları ve mahalli şehir sakinleriyle kaynaşmaya başlamışlar Yazır boy birliğini teşkil eden Türklerin Horasan’a gelişleri, onların tarihi kaderlerinde bir başka önemli değişikliklere yol açmıştır. Yazırlar Şehr-i lslam ve Durun’a yerleştikten sonra, Bağımsız Yazır hükümranlığının doğuş dönemi başlamıştır(2) Bu esnada Sultan Sancar’ın Nişabur’a kaçmış olan beyleri, amirleri, yöneticileri orada Sancar’ın yeğeni, Sultan Muhammed Tapar oğlu Süleyman-Şah’ı hükümdar seçtiler. Süleyman-Şah Merv üzerine yürüdü ise de İrani Selçuklu askerleri Oğuzlar’dan o denli yılmışlardı ki, Oğuzlar’ı görür görmez, arkalarına dahi bakmadan kaçtılar. Onları kovalayan Oğuzlar, yolları üzerindeki Tus’u yağmaladıktan sonra Nişabur’a geldiler (Aralık – Ocak 1153 – 1154). Bu şehir de Merv gibi korkunç bir şekilde yağmalandı. Bu yağmalar esnasında birçok Gayrı Türk unsur öldürüldü. İsferayin ve Cüveyn’e kadar yağmalarını ve gayrı Türk unsurları Selçuklu şehirlerinden temizlemeyi sürdüren Oğuzlar, Nişabur’u yeniden yağmaladıktan sonra terk ettiler. Bütün bu yürüyüş esnasında Sancar da yanlarında idi. (3) Oğuzlar Sultan Sancar’ın kaçmaması için onu demir bir kafeste muhafaza ediyorlardı. O zamanlarda İslam âleminde bu gibi hallerde bu usule başvuruyorlardı. aralık 1154 – ocak 1155) Nîsâbûr’a vardılar. Şehri müdafaa edecek ve kendilerine mani olacak hiç kimse yoktu. Şehri tamamen yağma ettiler, halkını öldürdüler. Ünlü Tarihçi İbn-ül Esir “O kadar çok insan öldürdüler ki, artık sağ kalan olmadığını zannettiler. Sadece iki mahallede öldürülenlerin sayısı kadınlar ve çocuklar hariç on bin kişiydi. Kadın ve çocukları esir aldılar, mallarına el koydular. Öldürülenlerin cesetleri geçitlerde tepeler gibi birbirlerinin üzerine yığılmış halde kaldı.” Diye anlatıyor. (4) Selçuklu Devletini Kuranlar Oğuzlar’dı. Oğuzlar yaptıkları tüm mücadele ve fedakarlığın karşılığında kendilerinin dışlanarak İrani unsurların el üstünde tutulmalarını şehirlere onların yerleştirilerek Selçuklu İmparatorluğunun tüm imkanlarından dışlanarak kendilerine otlak bile bulamaz hale getirilmelerinin intikamını böyle alıyorlar Selçuklu şehirleri Türk olmayan unsurlardan böylece temizleniyordu. Diğer bir ifadeyle “Türklüğün sembolü olan ‘Kurt’ 100 yıldır yediği ayazı unutmamıştı.” Sevgili okurlar Oğuzlar Cüveyn ve İsferâyîn’daki yağma ve şehirlerin gayrı Türklerden temizlenmesinden sonra tekrar Nîsâbûr’a döndüler. Kalanları da yağmaladılar. Halkın büyük bir çoğunluğu Şehristân’a gitmişti. Oğuzlar onları da muhasara edip şehri istilâ ettiler. Şehristân ve Nîsâbûr halkına ait ne varsa yağmaladılar. (5) Sancar’ın muhtelif yörelere dağılmış olan emirleri Nişabur’da toplanarak, Kara-Hanlı Muhammed Han’ın oğlu ve Sancar’ın başka bir yeğeni olan Mahmud’u hükümdar yaptılar. Sultan Mahmud, bu esnada Herat’ı kuşatmakta olan Oğuzlar’ın üzerine yürüdü. İki taraf arasında bir çok savaşlar oldu ki, bunların çoğunu Oğuzlar kazanmışlardı. Oğuzlar Merv’e döndüler ve oradan Mahmud’a elçi göndererek onunla barış yaptılar. (6) Selçuk’un oğulları gibi, kabiliyetli başbuğları olmamasından dolayı, bir devlet kuramayarak, az bir zaman içinde birkaç kısım halinde ayrıldılar(7) Oğuzlar İran, Tacik ve diğer Gayrı Türk unsurların bulunduğu şehirleri yakıp yıkarak içerideki toplulukları ortadan kaldırarak geriye enkaz bıraktılar. Bu şehirlere Oğuzların diğer Türk boyları ile Kıpçaklar Karluklar gibi Türkler gelip yerleştiler. Çevrelerindeki otlaklarda hayvancılığa başladılar. Ancak bu olanlar Selçuklu İmparatorluğunun yıkılışını hızlandırdı. Diğer bir anlatımla bir millet kendi kurduğu devletin kimlik değiştirmesini acı acı seyretmiş onun kölesi dahi olmuş ancak garip bir tecelli ile onu yıkarak tarih sahnesinden silmişti. Oğuzların bu kadar ileri gitmesi Diğer Türk Devletinin hakanı Harzemşah hükümdarı Atsız’ı da tedirgin etmişti. Atsız Ordusuyla Harezm’i Horasandan ayıran çölü aşarak Şehristan’a kadar geldi. Sultan Sancar’ı kurtarma hususunda civar ülkelerin melikleri ile görüşmeler başlattı. Savaşçı Oğuz beylerinin çekilerek yerleştiği yerler ise, Belh, Merv ve Serahs bölgleri idi. Obaları da eskisi gibi, Belh yörelerinde ve Toharistan’da bulunuyordu. Mahmut Han ile barışın yapılmasından sonra Sancar’ın emirleri Merv’e gidip, onu ziyaret edebiliyorlardı. Yalnız bu ziyaret esnasında Oğuz beylerinden Tuti Beğ, korkut ve ya Selmeneci ve Büyük Davud mutlaka hazır bulunuyorlardı. Ancak, 1156 Ekim –Kasım aylarında nöbetçi bulunan Oğuzlar’ı kandırarak Sancar’ı Belh’ten Tirmiz’e kaçırdılar. Bu komutanlar Sultan Sancar’ın atına yapışarak onu Oğuzlara karşı savaşa kışkırtan sonra da esarete düşmesine sebep olanlardı. Gerek Süleyman Şah gerekse Mahmut Han’ın hükümdarlıkları sırasında yürütülen mukavemet teşkilatının başında yine bu komutanlar vardı. (sekiz) Sultan Sancar özgürlüğüne kavuştuktan sonra İmparatorluğu yeniden teşkilatlandırma ve imar mücadelesine girdi. 72 Yaşına gelmiş hazinesi yağmalanmış, Şehirlerinde taş üzerinde taş kalmamış, ordusu kalmamıştı.(9) Harzemşahlar başta çevresindeki Türk devletlerinin hiç birisinden destek alamadı. İçerideki meselelerin yanında en büyük problem yine oğuzlar meselesiydi. Ne kendisinde ne de başta Harzemler olmak üzere civar devletler de Oğuzları mağlup edebilecek güç bulunmamaktaydı. Sultan Sancar 22-29 Nisan 1157 tarihinde vefat etti. Sultan Sancar’ın ölümüyle Büyük Selçuklu hükümdarlığı da tarihe intikal etti. (10) Büyük Selçuklu İmparatorluğunun yıkılması ile bütün Orta ve Yakın doğu karışıklık içerisinde kaldı. İlk planda Harzemşahlar, Irak Selçukluları ve Gurlular devletleri tarihi çevresine girmişse de netice itibariyle imparatorluğun harabeleri üzerinde kurulan başlarında Selçuklu hanedanından bir hükümdar bulunsun veya bulunmasın hiçbir mahalli Türk devleti bu yöreye bir düzen getiremedi. Nitekim evvelce Selçuklu devletinin kudreti dolayısıyla büyük Kıpçak kavmi tazyikini Kafkaslara ve Balkanlara nakletmiş ve şimdi başka kavimlerle birleşerek Selçuk müdafaa teşkilatım yıkmış bulunuyorlardı. Bu arada Karluk Türkleri’nin lideri Ali Beğ vefat etti. O ölünce Karluk Türkleri ile uzak yakın ülkenin her tarafındaki diğer kavimler Sultan Sencer’in yanına akın ettilerse de Sultan Sencer’in ölümü üzerine burada kaldılar. Sevgili okurlar, Her paylaşımımızda sizlere bir kitap hacminde çalışmayı özetleyerek sunuyor tarihin çok acı ancak ibret alınması gerekli hadiselerini en sarih kaynaklarla sizlerle paylaşıyor, Türk düşmanlarının oyunlarını bozarak kafalarına balyoz gibi indiriyoruz. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun Oğuzlar tarafından yıkılması tarih kitaplarında etraflıca anlatılmaz. Çünkü bizim tarihçilerimiz bize Türklerin tarihini değil Türklerin kurduğu devletlerin tarihini anlatırlar. Türklerin kurduğu devletlerin kimlik kaybından ve kendi milletine yabancılaşmasından pek bahsedilmez. Gönül, Prof. Dr. Osman Turan’ın “Dünya Sultanı, İslam Padişahı” dediği Sultan Sancar’ın birazda kendi ırkının padişahı olmasını arzu ediyor. Eğer Büyük Selçuklu İmparatorluğu dinamiklerini kendi milletinden alan sağlam bir yapıya sahip bulunsaydı bir Sultanın ölümüyle tarih sahnesinden silinir miydi? Sevgili okurlar, Tarih boyunca düşmanlarımızın bizi savaşarak doğrudan yendikleri görülmemiştir. Bu durumu kendileri de bildikleri için kolay yolu seçmişler ve tarih boyunca hep aynı yolu izleyerek başarılı olmuşlardır. Bu yol, Osmanlı’da ve bu günde olduğu gibi; Önce Türk milletinin kimlik kaybına uğraması, Ülkenin demografik yapısının bozulması, gayrı Türklerin iktidarı ele geçirerek Türkleri açlığa, sefalete, yokluğa ve tükenişe sevk etmeleridir. Burada umulmayan bir şey olmuş Türkler iktidarı ele geçirmişler ancak 150 yıllık intikamın hesabını görmek dışında bir düşünceleri bulunmadığı için kısa bir süre sonra Büyük Selçuklu İmparatorluğu tarih sahnesinden çekilmiştir. Selçuklu Devletinin başsız kalan ve İrani unsurların çekilmesiyle boşalan bölgelerine yoğun Kıpçak göçü oldu. Cend, Barcırlıgkent, Suğnak Talas ve bütün Sır-derya boyları artık Kıpcak, Karluk ve Kanglılar tarafından yerleşim alanı ilan edilerek (11) ileride Harzemşahların temel ve yönetici unsurlarını teşkil edecek şekilde tarihin yeni bir sayfasına geçilmiş Harzemşahlar Türk aleminin büyük bir bölümüne sahip olarak güçlenmişler, Oğuzlar, Kıpçaklar ve diğer Türk boy ve budunları Harzemşah devletinin bünyesinde toplanmışlardır. Ancak bu olaylardan 50 yıl sonra Türklerin en bozulmamış kavim ve devletlerini teşkil eden Oğuzların, Kıpçak ve Karlukların kurduğu dünyanın en büyük şehirleri olarak görülen Otrar, Semerkant, Buhara, Belh, Merv gibi her biri bir milyonun üzerinde nüfusa sahip 20 civarında büyük Türk şehri ve bu şehirlerde yaşayan Türkler İlk başlarda askerleri kendisi gibi vahşi Moğol kütlelerinden oluşan, -Türkçe dahi bilmediği dönem tarihlerinde yer alan – Cengiz Han tarafından acımasızca katledilmiş, bu Türk şehirlerin de taş üzerinde taş kalmamış çoğu haritadan silinmiş, kalıntıları ayakta kalanların yeniden toparlanması ve eski görkemli haline kavuşması bir daha mümkün olamamıştır. Cengiz istilasına uğrayan Muhteşem Türk şehirlerinin bazıları (Semerkant,Buhara gibi) yeniden kurulmuş ancak eski görkemini bir daha kazanamamıştır.
Türk gençlerinin milli hafızasının canlanmasını istemeyen yabancı kaynaklı çaşıtlar tarafından hazırlanan saçma sloganlar ile Cengiz Han’ın kendisinden 500 yıl önce yaşamış Kuteybenin intikamını Araplardan aldığı yalanı uydurulmaktadırlar. Hâlbuki Cengiz bir tek Arap ile dahi savaşmamış, Harzemşahların katlinden memnuniyet duyan Halife kendisine Türklere karşı işbirliği bile teklif etmiştir.
Bu dönemde yaşamış İbn-ül Esir vd tarihçilerin Katledilen Türklerden “Müslüman” şeklinde bahsetmesi, (O günkü dünya için çok büyük rakam olan) 12-20 milyon civarında Türk’ün katledilmesi hadisesini anlayamamalarında etken olmuştur. Yakın dönem Tarihçilerimiz Cengiz Han’ın Katliamlarını ört bas etmeleri hatta bir zafer olarak göstermeleri Bu gün Türkistan Horasan gibi oldukça geniş bir Bölgede yaşayan Oğuz Kıpçak Karluk vd Türk boy ve budunlarının yer aldığı bölgede nüfusun en az bir buçuk milyarı geçmesi ve dünyanın en büyük kültür merkezlerinin yer alacağı büyük bir medeniyete sahip bulunmamız mümkünken Batı Asya Türklüğü bir daha kendini toparlayamamış Oğuzların kalanları Anadolu’ya göç ederek canını kurtarmış bunlarda Hülagu ve Oğlu Abaka Han tarafından katledilmiş Bizans çevresine sığınan Hetorodoksi (Tengrici Müslüman) Oğuz Bakiyesi Abdallar, derviş gaziler ve Ahiler Altınordu devletini yöneten Noyan tarafından gönderilen Hıristiyan Kıpçaklarla birleşerek Osmanlı devletini kurmuşlardır. Cengiz Han’ın katliamlarını, Moğolların Anadolu katliamlarını Osmanlı devletinin kuruluşunu ayrı başlıklar altında ayrıntılı olarak anlatacağız.
Tüm değerli Arkadaşlarımıza bizi izledikleri okudukları için teşekkür eder en içten duygularla sağlık mutluluk ve başarı dilerim.
Sevgiler saygılar selamlar 8 Ağustos Saat 2.50 TANER ÜNAL
DİPNOTLAR
1. İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi, Cilt. 11, Bahar Yayınları, s. 157
2. Sergey Grigoreviç Agacanov,(Türkmenistanlı Oğuz Selçuklu uzmanı Oğuzlar Sayfa 363
3. Prof. Dr. Faruk Sümer, Tarihleri – Boy Teşkilatı Destanları Oğuzlar (Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı İstanbul 1999, 5. Baskı, S. 140
4. İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi, Cilt. 11, Bahar Yayınları, s. 157-158
5. İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi, Cilt. 11, Bahar Yayınları, s. 159
6. Prof. Dr. Faruk Sümer, S. 141
7. İ.A. Oğuzlar Maddesi, Faruk Sümer, Cilt. 9, s. 383
8. M.Altan Köymen Büyük Selçuklu imparatorluğu tarihi Cilt 5 Sahife 455-457
9. Kamuran Gürün Türkler ve Türk Devletleri Tarihi Cilt 1 s.321
10. Osman Turan Selçuklular tarihi ve Türk İslam medeniyeti Boğaziçi yayınları 1993 S.248
11. Prof.Dr.Osman Turan Selçuklular Tarihi Türk ve İslam Medeniyeti Turan Neşriyat yurdu İstanbul 1969 s.196