08 Temmuz 2024 Pazartesi
Sevgili Okurlar,
26 Ağustos, Malazgirt Meydan Muharebesinin yıl dönümü olmakla birlikte, milletçe önemini taktir ve idrak ettiğimiz Büyük Taarruzun da başlangıç günüdür. Her ikisi Türk Milleti için Bayramdır Kutlu olsun..
Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesinde olduğu gibi, büyük bir dikkatle ve en ince ayrıntıları ile hazırlanmış ve üstün bir sevk ve idare ile yapılmış olan takip, harekât ve muharebeleri, yalnız Batı Anadolu’yu Yunanlılardan temizlemekten ibaret kalmamış, Türk ordusunun İzmit dolaylarından İstanbul boğazına, Balıkesir bölgesinden Çanakkale boğazına yönelmesi üzerine Boğazlan ve İstanbul’u işgalleri altında tutan İtilâf Devletlerini de millî Türk Devleti karşısında boyun eğmek zorunda bırakmıştır.
Bu bakımdan takip harekâtı ve muharebeleri Türk ordusunun yüksek kudret ve kahramanlığını bir kez daha kanıtlayan pek büyük bir eserdir. Böylece, Anadolu’daki Yunan ordusu son nefesini vermiş, beş yıla yakın bir zaman süren Türk Kurtuluş Savaşının askerî harekâtı sona ermiştir.
Büyük Taarruz Türk Milletinin yoktan bir ordu meydana getirerek, yine yoktan ve sırtında çocuğu kucağında top mermisi ile yüzlerce Km yürüyerek gelen Türk kadınlarının ve Kağnılarla cephane taşımaya çalışan, kadın erken yaşlıların ordumuzun ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekleştirdikleri bir mucizedir.
1922 ağustos başlarında Yunan ordusu hemen hemen tüm Batı Anadolu’yu işgal etmişti. Savunma hattının ön ucu Karadeniz kıyısından Ege Denizi’ne kadar 600 km uzunluğunda bir bölgeyi kaplamaktaydı. Bu hat çok iyi pekiştirilmişti ve mayın tarlalarıyla da desteklenmişti. Ordunun başlıca güçleri General Trikopis, General Yenis ve General Frangu komutasında, Ankara ve Konya üzerine sefer için büyük harekat önemi taşıyan Afyonkarahisar, Eskişehir ve Bilecik bölgelerinde yoğunlaştırılmıştı.
Yunan ordusu başkomutanı General Hacı Anestis’in genelkurmay karargahı İzmir’de bulunuyordu. Ordunun donatımı, Afyonkarahisar’a demiryoluyla bağlanan Ege Denizi limanlarından sağlanıyordu. Yunan ordusunun ana harekat ödevi, işgal edilen hatları elde tutmak, Türk saldırısını kırmak ve Ankara üzerine karşı saldırıya hazırlanmaktı. Türk ordusunun harekat ödevi ise düşmanın yok edilmesi ve ülkenin işgalci boyunduruktan kurtarılmasıydı.
ANADOLU’DA KARA GÜNLER
Sevgili ok
Mustafa Kemal Paşa’nın Türk Milletinin makus talihini yenmek için Büyük Taarruza hazırlanmayı düşündüğü günlerde Büyük millet Meclisinde muhalefet sürekli olumsuzluk üretmektedir. Ordunun bir saldırı harbi veremeyeceği fikri büyük çoğunluktadır. “İngilizler de artık yumuşamış olduğu için Anadoluyu boşaltmak esası üzerinden görüşme yapılmalı” dır. “İşin içinde İstanbul’la birleşmek, Mustafa Kemal’den kurtulmak” fikrinin ve işbirlikçi zihniyetin büyük payı vardır.
Garp (Batı) Cephesi Komutanlığı saldırı harbi yapamayacağımız inancındaydı. Cephenin haber kaynağı İstanbul’du. İstanbul’dan gelen haberlere göre Yunan cephesinde, maddi manevi, her şey yerinde idi.
Genelkurmayın Rus kaymakamlarından öğrendiğine göre Yunan Başkomutanı Hacı Anesti ordunun Anadolu ortasında durumunu kötü buluyordu.
Menemen Boğazındaki Milne hattına çekilmeli, Trakya’daki birliklerle İstanbul işgal edilerek Ankara üzerine baskı yapılmalı idi. Fransızlar İstanbul’un işgali fikrini reddetmişlerdi. Mustafa Kemal’e göre saldırının sırası idi.
İçişleri Bakanına göre Karadeniz kıyılarından Ankara çevresine kadar hemen her bölgede güvenlik bozuktur. Gelir, Mustafa Kemal’e raporları okur. Daha geçen gün İnebolu’dan gelen kamyon yolcuları Ankara’nın on beş kilometre ötesinde soyulmuşlardır.
Millî Savunma Bakanına göre günün birinde herhangi bir hareket emri verilecek olsa ordunun yürümek için pabucu yoktur. Silâh kayışı yoktur. Bunları edinmek için hemen hiç olmazsa altı yüz bin lira lâzımdır. Maliye Vekiline göre kasada on para kalmamıştır. Yakınlarda vergi toplamak da imkansızdır.
Bu görünen durum Yunanların arkasındaki güç olan ve “Anadolu’da Türk varlığını sonlandıracaklarını” açıkça ilan eden Kara Jumbo başta istihbarat örgütlerince İngilizlere bildiriliyordu.
Mustafa Kemal, 16 Haziran 1922 tarihinde, İzmit-Adapazarı seyahatine çıkarken Büyük Taarruz’a karar vermiş ve bu kararını Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ve Millî Savunma Bakanı Kazım Özalp Paşa’ya açıklamış; yapılan toplantı neticesinde Paşalar, Büyük Taarruzla ilgili hazırlıklara başlamışlardır..
Taarruz planı ve tarihi, öylesine gizli tutuluyordu ki bu sıralarda Konya’ya gelerek kendisi ile görüşmek isteyen İngiliz generali Townshend’le görüşmek için, Ankara’dan iki gün ayrılacağını 24 Temmuz tarihli yazı ile açıklıyordu. Halbuki 23 Temmuz’da, Akşehir’de harekât hakkında yapılan hazırlıkları denetlemişti.
Mustafa Kemâl, 24 Temmuz’da Konya’ya gelerek İngiliz generali ile görüştü. Aynı gün, İngiltere’ye bir telgraf çeken General Townshend “Mustafa Kemal’de büyük bir ruh kudreti var. Böyle bir Kumandanın yenilmesi imkansızdır. İzmir Vilayetinin ve Anadolu’da işgal altında bulunan yerlerin derhal tahliyesinde fayda vardır. Paşa ve milleti, şerefli bir sulh arzu ediyor. Fransızlarda benim noktai nazarıma iştirak ediyorlar. 17 senedir, Türkler ve Araplar arasında edindiğim tecrübe ile söylüyorum… ” diyordu.
Sevgili Okurlar,
28 Temmuz günü, Akşehir’de, subaylar arasında bir futbol maçı düzenlendi. Bu maçı seyretmek bahanesi ile, ordu komutanları ile bazı kolordu komutanları Akşehir’e davet edildiler. Maç, Kolorduların subayları ile Batı Cephesi subayları arasında yapıldı. Bu maça iştirak edenler arasında Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, İsmet, Nurettin ve Şevki Yakup Paşa’lar bulunmaktaydı. İngilizler ve Yunanlılar, Türkler’in bu garip davranışlarına komedi gözüyle bakarken aynı gece komutanlar, Taarruzun planları üzerinde önemli çalışmalar yapıyorlardı.
Fevzi Çakmak saldırı plânını açıklamıştır. İsmet Paşa saldırıya karşı. Yakup Şevki Paşa, milletin varını yoğunu zar gibi atmanın tarihçe cinayet sayılacağını söyler. Mustafa Kemal: – Milletin varı yoğu bundan mı ibarettir, paşam? – Evet! – O hâlde kesin sonucu bununla almak zorundayız. Aslında Paşaların hepsi, Büyük Taaruz’a karşıydılar. Tartışılan Büyük Taaruz’un nasıl yapılacağından çok, yapılmasının riskleri üzerinde yoğunlaşıyordu.
Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa bizim geri teşkilâtının düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamayacağını söyler. Mustafa Kemal: – Bizim geri teşkilâtımız düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamaz mı? – Hayır paşam! – Demek düşmanı yirmi kilometre içinde yok etmek zorundayız. İkinci Ordu Komutanı Nureddin Paşa ise henüz cepheye yeni geldiğinden bir fikri olmadığı cevabını verir. Paşalar böyle bir taarruzun büyük riskler taşıdığını ifade ediyorlar yapılacak bir hatanın telafisi imkansız neticeleri olacağını ifade ediyorlardı.
Fevzi Paşa “Hazırladığımız plana endişeyle bakılması sebebiyle ben istifa ediyorum” demiş Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın da istifa edeceği endişesine kapılan İsmet Paşa “Paşam kusura bakmayın siz başımızda olmazsanız düşmana karşı koyamayız” demişti.
İsmet Paşa’nın diğer komutanlara bir uyarı şeklindeki bu konuşması neticesinde 26 Ağustosta başlaması planlanan taarruza katıldıklarını söylemişlerdi.
Mustafa Kemâl Paşa, karalı bir ifadeyle; “Tarihimize ve Türk Milletine karşı bütün mes’uliyeti ben üzerime alıyorum. Komutanlar olarak endişeniz olmasın, hızla hazırlıklara devam ediniz aksama olan yerde beni bilgilendiriniz” dedi. Hazırlıkların 15 Ağustos’a kadar bitirilmesine karar verildi
KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANDIRAN YÜKSEK RUH HALİ
Sevgili Okurlar,
Bu arada bir gerçeği ifade etmekte yarar görüyorum. Kurtuluş Savaşı’nı kazandıran bu yürekli sestir. Tüm tarihçiler bilir ki Eğer Mustafa Kemal olmasaydı, Büyük Taarruz olmazdı. Büyük Taarruz olmasaydı, Yunan İzmir’de denize dökülemez, Mudanya’da İngilizler pes ettirilemezdi. Bugün sahip olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti olmazdı.
30 Ağustos Zafer Bayramı, etnik veya dini taassubu Türklüğe karşı bir silah olarak kullanan hainlerin dediği gibi “Ucuz bir zafer” değil; Milletin bütün varlığını ortaya koyduğu ve kaybedildiği taktirde Anayurt mücadelesinin biteceğinin idrakinde bulunduğu bir zaferdir.
HAREKATIN GİZLİLİĞİ BAŞARIYLA YÜRÜTÜLMÜŞTÜR
Sevgili Okurlar,
Büyük Taarruzun en büyük başarısı gizliliğidir. Atatürk büyük bir gizlilikle yürüttüğü bu harekatın hazırlık aşamasında Batı’nın içimize bir hançer gibi soktuğu ve destekliği Yunan ordusunun rehavet içerisinde olmasını sağlamıştır.
Nitekim 6 Ağustos 1922 günü, Batı Cephesi Komutanı, ordulara saldırıya geçmek üzere hazır ol emri vermişti. 13 Ağustos günü Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Ankara’dan cepheye intikâl etmiş olmasına rağmen İngilizlerin askeri faaliyetleri kontrol etmek üzere görevlendiği Kara Jumbo’nun bu gelişmelerden haberi yoktu.
16 Ağustosta Millî Savunma Bakanlığı emrine 600.000 TL. verilerek tüm hazırlıkların büyük bir gizlilik içerisin de olmak kaydıyla 26 Ağustosa kadar bitirilmesi kararlaştırılmıştı.
20 Ağustos gününde 26 Ağustosta taarruz edileceği komutanlara bildirildi. Atatürk bu gelişmeleri düşmanın dikkatinden gizlemek İngiliz İstihbarat örgütlerinden ve Kara jumbo’dan gizlemek için hükumeti ve meclisi bu karardan henüz haberdar etmemişti.
Paşa, büyük bir gizlilik içerisinde otomobil ile Konya üzerinden Garp Cephesi karargahının bulunduğu Akşehir’e gitmiştir. Kendisinden birkaç gün önce karargaha gelen Genelkurmay Başkanı ile görüştükten sonra da Cephe kumandanına 26 Ağustos’ta taarruz emrini vermişti “
Nitekim Kara Jumbo ise, “Mustafa Kemal Paşa’nın Çankaya’da çay partisi verdiğini”, İngiltere’ye haber olarak geçiyordu. Özetle söylemek gerekirse uzun süredir Kara Jumboyu takip eden Mustafa Kemâl, bu sefer bu gizli istihbarat örgütünü tesirsiz hale getirivermişti..
TÜRK ORDUSU YUNAN ORDUSUNA GÖRÜNMEDEN YAKLAŞMIŞ SABAHA KARŞI SALDIRIYA GEÇMİŞTİR.
Sevgili Okurlar,
Hazırlanan taarruz plânı Yunan ordusunun imha edilmesi esnasında dayanıyordu. Buna göre, Afyonkarahisar bölgesindeki Yunan
ordusunun sağ kanadına taarruz edilecek, İzmir’le irtibatı kesilerek
Yunan ordusu bu bölgede veya Bursa yönünde dağıtılarak
imha edilecekti.
Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa ve Genel Kurmay Başkanı
Fevzi Paşa incelemelerde bulunmuşlar, hareket ve taarruz plânı önceden tespit edilmişti. Taarruz bütün ayrıntıları ile 27-30 Temmuz
günü tespit edilmiş, 26 Ağustos sabahı taarruz edilmesi kararlaştırılmıştı.
İngilizler uyurken 24 Ağustosta karargahların Akşehir’den taarruz cephesinin gerisindeki Şuhut’a, bir gün sonra da savaşın idare edildiği Koca Tepe’nin güney batısına nakli gerçekleştirilmişti.
Taarruz plânının esasını tabiye baskını şeklinde düzenleyen M. Kemal, her hareketin büyük bir sessizlik içinde yapılmasına özen göstermiş, her şeyin gece yapılmasına askerîn gündüzleri ağaçlık alanlarda gizlenmesini veya farklı şeylerle meşgul gibi gösterilmesine dikkat edilmiştir.
Planın hedefi kısaca, Afyon’un güneyinde yer alan I. Ordunun üstün kuvvetle düşman cephesini yarmasına, bunun içinde Eskişehir ve Afyonun kuzeyindeki II. Ordunun, mevcut beş piyade tümeni ile 8 tümenlik Yunan gücünü oyalayabilmesine bağlı idi. Yani taarruzun baskın tarzında olması ve I. Ordunun ilk günde Yunan cephesini yarması gerekiyordu. 26 Ağustos gecesi Türk Ordusu Yunan Ordusuna yeterince yaklaşarak taarruz için beklemeye başlamıştır.
Sevgili Okurlar,
Saat 05’de başlayan topçu ateşi ardından piyadelerin ilerlemesiyle başlayan savaşta, birlikler arası iletişim kopukluklarının sebep olduğu gecikme ve aksamalara rağmen Türk Ordusu taarruzun ikinci günü akşam üzeri Afyonu almıştı. Yunan ordusunun geri çekilerek kanatlardan çembere alınmaktan kurtulmaya çalışması beklenen sonucu vermemiş 29-30 Ağustos günü Aslıhanlar-Dumlupınar mevkiinde ve Adatepe’de büyük kısmı imha edilmiştir.
Bu imha hareketine Başkumandan Muharebesi adı verilmiştir. Yunan ordusunu tamamen imha edeceğinden emin olan Kemal Paşa, imha hareketi gerçekleştirilene kadar olan hareketleri son derece önemsiz gibi göstermeye çalışması Yunanları bu akıbetten kurtarmaya çalışacaklara imkan bırakmamak düşüncesine dayanmaktadır. Yunanlarla daha önceleri yapılan savaşlarda ortaya çıkan dış müdahalelerin kesin sonuçların alınmasına hep engel olduğunu hatırlanırsa Mustafa Kemal’in hassasiyetindeki isabet daha net görülebilecektir.
Bu Savaştaki en önemli başarılardan birisi gizlilikle hareket edilmesidir. Nitekim 26 Ağustos günü boyunca İngilizler, Yunanlılara saldırıda bulunulduğunu haber alamadılar.
İNGİLİZLERİN HABERİ OLDUĞUNDA YAPACAKLARI BİR ŞEY KALMAMIŞTI
Sevgili Okurlar,
27 Ağustos Pazar günü İngilizler, yine cepheden haber alamamışlardı. Mustafa Kemal’in Büyük Taarruzu, hafta sonu tatiline rastlamıştı. Atina, İstanbul ve İzmir’deki İngiliz diplomatlarıyla askerleri, Büyük Taarruz dan habersiz tatil yapıyorlardı.
28 Ağustos günü halen, normal diplomatik temaslar devam ediyordu. Yapılan yazışmalarda, Lord Curzon’un Venedik Konferansı konusunda Fransa’dan alınan cevabı tartıştığını görüyoruz. Harekât başlayalı, üç gün dolmak üzeredir; ancak halen İngilizlerin haberi olmamıştır. Aynı gün geç saatlerde, İzmir Başkonsolosu Sir H. Lamb, ilk defa kısa bir haber verdi. Haberde “26 Ağustos günü Türklerin. Uşak doğusunda demir yolunu keserek Afyon Karahisar’ı tecrit ettiklerini öğrendim” diyordu. Büyük Taarruzu İngiltere’ye haber veren ilk belge, bilindiği kadarıyla budur.
29 Ağustos günü, telgraflar birbirini kovalıyordu. İngiltere’ye bomba düşmüş gibiydi. Anlaşıldığı kadarıyla, Yunan Genelkurmayı, Büyük Taarruzun başladığını 3 gün sonra kamuoyuna açıklıyordu. Bunun sebebinin, Yunan kamuoyunu yılgınlığa sevk etmemek ve Yunanistan’ı diplomatik alanda küçük düşürmemek olduğunu sanıyoruz. Çünkü Fransa, Yunanistan’ın Anadoluyu boşaltması için sürekli baskı yapıyordu. Saldırıyı gizli tutmak, Yunanlıların işine geliyordu. Nasıl olsa olan bir kere olmuştu. Bu saatten sonra yardım gelmesi de çok zordu. Yunanlılar baskın şeklinde bir büyük ve oldukça planlı bir taarruza uğramışlar, kaderleriyle baş başa kalmışlardı
30 Ağustos günü, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliğince harekâtla ilgili haberleri vermeye başlamıştı. Çekilen telgraflar, Lord Curzon’un eline 31 Ağustos günü geçmişti. Telgraflarda “Anadolu’daki Yunan Cephesine karşı, oldukça geniş çaplı olduğu sanılan Kemâl’in saldırıları başlamıştır. Anadolu ile bağlantı kesiktir. Limanlar kapatılmıştır, bir İtalyan gemisi Antalya limanına dahi sokulmamıştır.”diyordu. Yüksek Komiser Sir H. Rumbold, “Venedik Konferansında, İngilizlerin, Yunanlıların Anadoluyu boşaltmalarına müsaade etmemeleri gerekir” şeklinde bir ifadeyi de son telgrafına ilave ediyordu.
KURTULUŞ SAVAŞINI YOK SAYANLAR, ETKİSİZLEŞTİRMEYE VEYA ÖNEMSİZLEŞTİRMEYE ÇALIŞANLAR İÇİMİZDE VATAN HAİNLERİDİR.
Sevgili Okurlar,
Türk Ordusu, Yunan’ı önüne katmış kovalamaya başlamışken dahi hem Atina’da hem de İngiltere’de halen, İstanbul’un kimde kalacağının pazarlığı yürütülüyordu. Yunanlılar, İngilizlerin sayesinde Kral Konstantin ile Kraliçe Sophia’nın Ayasofya kilisesinde yapılacak merasimle Bizans İmparatoru ve İmparatoriçesi ilân edilmesi hususunda ısrar ediyorlardı.
Atina’daki İngiliz Maslahatgüzarı Bentinck, 29 Ağustos günü Lord Curzon’a çektiği gizli telgraflarda “Bu sorunun bütün gerçeklerini gözden geçirdikten sonra şu sonuca varmak zorundayım ki, tahmin ettiğim gibi kendimiz İstanbul’un işgalini sonsuza dek sürdürmek amacında değilsek İstanbul’u Yunanlılara devretmek, sorunun tek çözüm yoludur. Lord Hazretlerinin bildiği gibi, Sevr Antlaşmasının 36.Maddesinde bu çeşit bir çözüm yolu ima edilmişti.”diyordu.
Sevgili Okurlar,
Büyük Taarruzun dördüncü gününde, Atina ile İstanbul’daki İngiliz diplomatlarının getirmek istedikleri sözde çözüm yolları bunlardı. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri, sözde azınlıkların haklarını koruma adına, Ege’de İyonya adında bir devlet kurma gayreti içerisindeyken; Atina’daki İngiliz Maslahatgüzarı, Bizans İmparatorluğunu diriltmeye çalışıyordu.
Eğer Büyük Taarruzu başlatmasaydı, Türk’ün makus talihini yenmesi çok zordu.
İslam maskeli Türk düşmanlarının iddia ettikleri gibi “Kurtuluş Savaşı Türklerle Yunanlılar arasında geçmiş senaryo tarzı göstermelik bir savaş değil, Batı’nın 300 yıl boyunca önce Türksüz Avrupa daha sonra Türksüz Anadoluyu gerçekleştirmek için İngilizler başta Batı’ya karşı yürütülmüş emsalsiz bir zaferdir.
Tüm vatansever arkadaşlar olarak Büyük Önder Atatürk başta tüm şehit ve gazilerimizin huzurunda saygıyla eğiliyor, kanımızın son damlasına kadar onların bize bıraktıkları kutsal vatanımızı korumak için mücadele edeceğimize söz veriyoruz.
Tüm değerli Arkadaşlarımın 26 Ağustos günü ile idrak ettiğimiz 2 Büyük zaferlerini kutlar en içten sevgi ve Saygılarımı sunarım.
26 Ağustos 2021 Saat 01.50
TANER ÜNAL