DOLAR 32,6526 0.01%
EURO 35,1889 0.06%
ALTIN 2.448,050,03
BITCOIN 2053569-0,21%
İstanbul
29°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Suyun Sesi

Suyun Sesi

11 Haziran 2024 Salı

600 binin 11 bini Mersin Taşucunda

600 binin 11 bini Mersin Taşucunda
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tarım Bakanlığının, 600 bin baş besilik hayvan ithalatı kapsamında ilk gemi Mersin/Taşucu limanına yanaştı. 3 hafta önce Uruguay’dan çıkan gemi dün Mersin/Taşucu limanına gelirken, gemide bulunan 11 bin baş besilik hayvan, tırlara yüklenerek üreticinin işletmelerine taşınmaya başlandı.

Yerli üretimi artıracağız diyerek belirlenen düşük süt fiyatı ile bitirdiğimiz hayvancılığı yeniden canlandırmak için ithal gemiler gelmeye başladı! Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı ile ESK Genel Müdür ve bürokratların yakından takip ettiği, 600 bin baş besilik hayvan ithalatıyla ilgili ilk gemi dün Mersin/Taşucu limanına yanaştı. 

İTHALATI BİLE ELLERİNE YÜZLERİNE BULAŞTIRDILAR!

Tarım Bakanlığının 600 bin baş besilik hayvan ithalatını özel sektörden alarak Et ve Süt Kurumu üzerinden yapmak istemesi, ithalatta ciddi sıkıntıları beraberinde getirirken, et fiyatlarının da yükselmesine neden olmuştu. Bakanlık, ‘ESK besilik ithalatını yapamayacak’ algısını kırmak için 3 hafta önce Uruguay’dan El Mahmut firması ile anlaşarak Irak için toplanan 11 bin baş besilik hayvanın rica minnet Türkiye’ye getirilmesi için girişimde bulunmuştu.

IRAK İÇİN TOPLANAN 11 BİN BESİLİK HAYVAN RİCA MİNNET TÜRKİYE’YE GETİRİLDİ!

El Mahmut’un Irak için topladığı ancak Bakanlığın girişimleri ile Türkiye’ye getirilen 11 bin baş besilik hayvanı taşıyan gemi dün itibariyle Mersin/Taşucu limanına yanaştı. İthal besilik hayvanlarda üreticilerin işletmelerine götürülmek için tırlara yüklenmeye başlandı.

BUNDAN SONRAKİ GEMİLERİN NE ZAMAN GELECEĞİNE DAİR BELİRSİZLİK DEVAM EDİYOR!

Diğer yandan 600 bin baş besilik hayvan ithalatıyla ilgili olarak bundan sonra gemilerin hangi aralıklarda geleceği ise belirsizliğini koruyor. İthalattaki belirsizlikte üreticilerin tepkisini çekerken, et fiyatlarını da artırmaya devam ediyor.

BAKAN YUMAKLI TEPKİLERDEN RAHATSIZ OLDU!

En son hafta başında Ankara’da yapılan sektör toplantısında da besicilerin Bakan Yumaklı’ya 600 bin baş besilik hayvan ithalatında yaşanan belirsizlikten dolayı tepki gösterirken, Bakan Yumaklı’nın bu tepkilerden rahatsız olduğu kaydediliyor.

Kaynak: Tarımdanhaber

Devamını Oku

Beluga Operasyonu

Beluga Operasyonu
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aralık 1984’te 3.000 beyaz balinadan oluşan bir grup, Rusya yakınlarındaki Çukça ( Çukçalar, Sibiryada yaşayan bir türk boyudur balıkçılık ve ormancılıkla geçinirler. Bizdeki Temel fıkralarının pek çoğu Çukçalar için yazılmış bize tercüme edilmiştir. ) Denizi’nde buz yüzünden mahsur kaldı. Balinalar, bazı bölgelerde kalın, geçilmez buzla çevrili, 3 m’ye kadar kalınlığa sahip küçük açık su göletlerinde sıkışmışlardı.
Okyanusun daha geniş alanlarına erişimleri olmayan balinalar nefes almakta zorluk çekiyordu ve ölme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Onları kurtarmaya yardımcı olmak için, özel olarak güçlendirilmiş buz kırıcı gövdesiyle donatılmış Amiral Makarov adlı bir buz kırıcı getirildi. Gemi, buzu kırarak balinaları güvenli bir yere götürmeye çalıştı, ancak beyaz balinalar başlangıçta onları takip etmeyi reddetti.
Mürettebat, geminin hoparlörlerinden Çaykovski gibi klasik müzik çalmaya başladığında, balinalar nihayet dar açık su kanalından Makarov’u takip etmeye başladı. Bu, 2.000 balinanın neredeyse 160 kilometrelik bir yolculuğun ardından açık okyanusa ulaşmasını sağladı.
Başarılı kurtarma çalışması birkaç gün sürdü ve daha sonra “Beluga Operasyonu” olarak adlandırıldı. Bu, aralarında Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Japonya’nın da bulunduğu birçok ülkeyi kapsayan devasa bir girişimdi.

Devamını Oku

Karadeniz’de ‘mavi yengeç’ tehlikesi

Karadeniz’de ‘mavi yengeç’ tehlikesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Boyları 22 santime kadar büyüyen ve ağları yırtması ile balıkçıların korkulu rüyası olan ‘mavi yengeçler’ Karadeniz’de oldukça sık görülmeye başlandı. Balıkçıların ağına takılan mavi yengeçler, hem merak uyandırdı hem de endişelendirdi.

KARADENİZ’DE ‘MAVİ YENGEÇ’ TEHLİKESİ KARADENİZ’DE ‘MAVİ YENGEÇ’ POPÜLASYONU ARTMIŞ

Ege ve Akdeniz’de sıkça görülen ve devasa boyutlara ulaşan mavi yengeçler, bir süredir Karadeniz’de görülmeye başladı. Büyük kıskaçları ile ağları delen ve yakalanan balıkların denize kaçmasına neden olan mavi yengeçler, balıkçıları ekonomik açıdan zarara uğratıyor. Son dönemde ağlarda sıkça mavi yengece rastladıklarını ifade eden Samsunlu balıkçılar, canlı olarak muhafaza ettikleri mavi yengeci de tezgahta sergiliyor.Mavi yengeçlerin balıkçıların ağlarına zarar verdiğini ifade eden balık satıcısı Onurcan Köse, “Bu canlı yengeç, 19 Mayıs açıklarında ufak kayıkçıların attığı ağdan çıktı. Normalde mavi yengeçler Karadeniz’de pek görünmezken. 1 yıldır ağlarda görülmeye başlandı. Görünüş itibariyle dikkat çeken yengeçler her ne kadar güzel olsa da ağlarımıza zarar verip, balıkçılarımızı zarara uğratıyor. Son dönemde Karadeniz’de neden bu kadar fazla olduklarını bilemiyorum” dedi.

Kaynak: Samsunhaber

Devamını Oku

ATEİST NASIL ORUÇ TUTAR ?

ATEİST NASIL ORUÇ TUTAR ?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mübarek Ramazan Ay’ı başladı…
Gemide oruç tutmak ile alakalı güzel bir anıyı sizlerle paylaşmak istedim…
Hikayenin geçmişi, 35 yıl öncesine dayanıyor diyelim

Telsiz Zabiti; Sevgili Orhan Abi nevi şahsına münhasır bir insandı…

Öz biraderi, çalıştığı şirketin Genel Müdürü olmasına rağmen, ondan en ufacık bir menfaat talep etmez, işini profesyonelce yapar, sıkı kumarbaz, dul, dominant karakter, insanlığı çok iyi bir abimizdi…
Orhan Abi, tüm bunların yanında, dinlere inanmaz, Ateist olduğunu hiç saklamazdı…

Thailand Koshichang limanı; Türk Denizcisi için, unutulmaz aşkların yaşandığı, geminin seferi şayet o limana bağlandıysa, tayfanın sevinçten halay çektiği, herdaim festival havasında geçen liman günlerinde, gemide kalan çıtıpıtı, güzel Thailand’lı kızların, aylarca okyanuslarda sürten, gemicilere Sultan gibi davranması, Koshichang’ı dünyanın en harika limanları yarışmasında bir numaraya taşımıştır…

Gemi Uzakdoğu’da, Türkiye’den götürdüğü yükünü tahliye etmiş, yeni seferle alakalı, personel şirketten haber bekliyor…

Büyük ihtimalle; dağ başı bir Endonezya kömür terminalinden yükle kömürü, git Hindistan’da boşalt seferi olacak, söylentisi var…

Tam bu belirsizlik havası içinde, mübarek Ramazan başlıyor…
Gemide 30 küsur kişi var; birisi hariç, hepsi huşu içinde ilk Sahura kalkıyor ve Kaptan dahil gemicek oruca niyet ediyorlar…

Orhan Abi, işi nedeniyle gece geç yattığı için, öğlene doğru uyanıyor, yüzünü yıkıyor, öğlen yemeği için salona iniyor, ne aşçılar ne kamarot nede kuzinede yemek var…

Arıyor Orhan Abi Aşçıbaşını; hayırdır kardeş, neden yemek yok, diyor!!!

Aşçıbaşı; Süvari Bey, Ramazan boyunca, sadece iftar ve sahurda yemek olacak talimatı verdi, bu nedenle, oruç bitene kadar öğle yemeği yok, diyor…

Orhan Abi, çıkıyor Kaptan kamarasına o hışımla; ” Süvari Bey diyor, oruç tutmuyoruz diye, aç mı kalalım? “

Kaptan, “Orhan’cıığım, islamiyet hoşgörü dini, gemide bir kişi dahi oruç tutsa, o kişi nefis yemek kokuları duymasın, nefsi zorlanmasın diye Ramazan bitene kadar öğlen yemekleri olmayacak…
Hadi iftarda görüşünüz,diye başından salıveriyor Orhan Abiyi…

Dominant karakteri ile orantılı, küfürleri sıralıya sıralıya kamarasına dönüyor kahramanımız…

Tam bir gün sonra, geminin yeni sefer talimatı gelir….

Aaaaaaaa

Tövbe estağfurullah; oruç oruç, Thailand’a gidin diyor işletme ,çuvallı pirinç yükleyin , diye yazıyor mesajda…

Tamam, Türk Denizcisi sever bu limanı, ama Ramazan’da sefer olurmu buraya…

İki ara bir dere kalıyor, Kaptan dahil 30 küsur kişi tüm personel, (ama bir tanesi hariç)
Allah yolunda yapılacak ibadetmi, yoksa yirmi küsur gün sürecek Sultan hayatımı!!!

Gemi Thailand’a vardığında, botlarla gemiye doğru gelen, uzun siyah saçlı, incecik narin Thailand’lı kızlar görülmeye başlayınca; personel ve Kaptan ” canım, bu yıl orucuda kazaya bırakırız, hayırlısı ile buradan kalkalım, Hint Okyanusunda tutarız orucumuzu inşallah” diye konuşmaya başlıyor…

Durumun ne cihete gittiğini gören, üç-dört gündür, oruç tutmadığı halde öğlen yemeği yemeyen, Orhan Abi, hızlıca Kaptan Kamarasına gider

—– Süvari Bey
—– Buyur Orhan Bey
—– ne olacak oruç işi?
—– hadi senin istediğin oldu, zabitan ve tayfa, orucu bırakıyor, bu durumda öğlen yemekleri çıkar
—– Süvari Bey, bu geceden itibaren sahura kalkıp oruca başlıyorum, öğlen
yemekleri mazallah kokar bana, benim yüzümden günaha girmeyin, o yüzden öğlen yemekleri olmasın,İslam dini hoşgörü dinidir…
—— Orhan Bey sen ateistsin, ne orucu
—— Süvari Bey’im, sayenizde imana geldim, tek başıma Ramazan bitene kadar oruç tutacağım…

Nevi şahsına münhasır Orhan Abi, ateist olmasına rağmen orucunu tutar)))

Aşçı, hem iftar, hem sahuru hazırlar, Ramazan bitene kadar, öğlen yemeği kokusuda duyulmaz 🤣🤣🤣

Erhan Şengül
11.03.2024
East China Sea 

Devamını Oku

Batı denizciliğinde Batıl inançlar 1

Batı denizciliğinde Batıl inançlar  1
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu yazı serisinde batıdaki denizcilikteki batıl inançları anlatan farklı kaynaklardan bir kaç yazı i olacak.

Denizciler çok batıl inançlı insanlardır; işlerini yaparken sıklıkla karşılaştıkları tehlikeler göz önüne alındığında bu belki de şaşırtıcı değildir. Yolculuğun verimli geçeceğine dair bir işaret olarak yorumlanabilecek her şey kollar açık bir şekilde karşılanırken, daha kötü olan her şeye ise tamamen izin verilecekti.

Bu batıl inançlardan bazıları birkaç yüz yıl öncesine dayanıyor. Bazıları diğerlerinden daha mantıklıdır. İşte denizcilerin inandığı türden şeylerin sadece bir kısmı.

Yolculuk Öncesi
Bir gemi daha yola çıkmadan önce denizcilerin kaçınmaya çalıştığı birçok şey vardı.

Denizcilikle ilgili belki de en ünlü hurafe, geminin adını değiştirmenin kötü şans getireceği düşüncesidir. Efsaneye göre Yunan deniz tanrısı Poseidon’un, denizde giden her geminin adını tuttuğu bir defter (kitap) vardır. İsmi değiştirmek bir meydan okuma ve onu alt etmeye yönelik bir girişim olarak görülüyor, bu da onun gazabına yol açacak. Herhangi bir kötü şansı önlemek için, yeni isim kabul edilmeden önce, bir isim verme töreniyle orijinal ismin Poseidon’un kitabından çıkarılması gerekir.

Poseidon, denizde giden her geminin adının yazılı olduğu bir defter tutuyordu.


Batıl inançlardan dolayı bazı kişilerin gemiye binmesine bile izin verilmiyordu. Tanrı’nın talimatlarına karşı gelen İncil’deki peygamber Yunus’un, eylemlerinden kaçmaya çalıştıktan sonra yelken açtığı geminin mürettebatı tarafından denize atılması ve bir balina tarafından yutulması nedeniyle bu kişiler genellikle ‘Yunus’ olarak etiketlendi.

‘Yunus’ olarak kabul edilen kişiler arasında rahipler ve din adamları (cenaze törenleriyle olan ilişkileri nedeniyle), kadınlar (erkek mürettebatın görevlerinden ‘dikkatini dağıtabilen’ kişiler) ve kızıl saçlılar vardı. İkincisi ile, eğer bir denizci gemisine binmeden önce bir kızıl saçlıyla karşılaşırsa, ilk önce kızıl saçlıyla konuşmak yerine kızıl saçlı biriyle konuşursa kötü şanstan kaçınılabilirdi. İlk etapta neden kötü şans olarak değerlendirildiklerine gelince, bu kadarı belirsiz.

Ayrıca belirli günlerde denize açılmak da sakıncalı görülüyordu. Buna Perşembe günleri (İskandinav gök gürültüsü tanrısı Thor’dan adını almıştır), Cuma günleri (İsa’nın çarmıha gerildiği haftanın günü) ve Nisan ayının ilk Pazartesi günü (Kabil’in Habil’i öldürdüğü ve sürgüne gönderildiği gün) dahildir. Pazar günleri ise buna kıyasla şanslı kabul ediliyordu.

Hayvanlar
Hayvanlarla ilgili, farklı yaratıkların farklı bir kaderi veya talihi temsil ettiği birçok denizcilik batıl inancı vardır.

Örneğin, bir köpekbalığının bir gemiyi takip etmesi, bir mürettebat üyesinin yakın zamanda öleceğinin bir işareti olarak görülüyordu. Benzer şekilde, bazen şeytan balığı veya deniz şeytanları olarak da bilinen manta vatozlarının geminin çapasına yapıştığına ve gemiyi sulu bir mezara sürüklediğine inanılıyordu.

Bir gemiyi takip eden köpekbalıkları hiç iyiye yorumlanabilir mi ?

Ancak tüm hayvanlar kötü şans ya da kötü alamet olarak görülmüyordu. Kediler genellikle bir gemide hoş karşılanırdı, ancak pratik nedenlerden dolayı gemide bulunan fareleri veya fareleri avlayacaklardı.

Bazı denizcilerin ayaklarına horoz veya domuz dövmesi yaptırılırdı, çünkü bunların denize düşmeleri halinde kıyıya giden yolu göstereceği düşünülürdü. Bunun varsayılan kökeni, hayvanların genellikle yüzebilen ahşap kasalarda taşınmasıdır; bu, bir gemi battığında kasaların içindeki hayvanların muhtemelen hayatta kalacağı ve kıyıya yıkanacağı anlamına gelir.

Ve kırlangıçlar genellikle hoş bir manzaraydı ve diğer dövmeler için ilham kaynağıydı. Göçmen kuşlar olarak genellikle uzun mesafeler kat ederler ama ne olursa olsun her zaman evlerinin yolunu bulmayı başarırlar. Ve esas olarak karada bulunduklarından, eğer birinin tespit edilmesi sağlam zeminin çok da uzakta olmadığının bir işaretiydi.

Son olarak, bazı hayvanlar koşullara bağlı olarak hem iyi hem de kötü şans olarak görülüyordu. Gezegendeki en büyük deniz kuşlarından bazıları olan Albatrosların ölü denizcilerin ruhlarını taşıdığına inanılıyordu. Eğer birini görürseniz, bu iyi şans olarak kabul edilirdi, ancak kuş mürettebattan biri tarafından öldürülürse bu şans tersine dönerdi.

Britanya Kütüphanesi bu batıl inancı Samuel Taylor Coleridge’in 1798 tarihli ‘The Rime of the Ancient Mariner’ adlı şiirine dayandırıyor. Şiirde, bir gemi Güney Kutbu’nun buzunda mahsur kalır ve mürettebat, nihai kaçışlarını bir süredir onları takip eden dost canlısı bir albatros’a borçlu olduklarına inanır. Ancak, söz konusu denizci kuşu öldürmek için tatar yayı kullandığında gemi lanetlenir. Ancak denizci kendi yöntemindeki hatayı anladığında lanet kalkar.

Yiyecek
Tarihin bir döneminde denizciler tarafından muz, gemilerin taşıması açısından özellikle şanssız bir yük olarak görülüyordu. Bunun için önerilen birkaç neden var. Muz taşıyan gemiler, onları yola çıkmadan önce gidecekleri yere ulaştırmak için hızlı hareket etmek zorundaydı. Mürettebatın zaman kazanmak amacıyla çok fazla risk alması nedeniyle bu aceleye getirilmiş, aceleci yolculukların gemi kazalarıyla sonuçlanma olasılığı daha yüksek olabilir.

Muzların kötü şans olarak görülmesinin birkaç nedeni vardır.

Büyük muz kasaları, şüphelenmeyen denizcileri ısırabilecek zehirli bir örümcek veya yılanı da kolaylıkla gizleyebilir. Ve daha bilimsel olarak, olgunlaşan muzlar, etilen gazı adı verilen bir şeyi açığa çıkarır; bu da yakınlarda taşınan diğer meyvelerin daha hızlı olgunlaşmasına ve dolayısıyla daha çabuk bozulmasına neden olur.

Yiyecek ve içecekle ilgili diğer batıl inançlar arasında, bir fincan çayı bıçak veya çatalla karıştırmanın ve tuz kabını masaya koymadan doğrudan bir denizciden diğerine geçirmenin kötü şans olarak kabul edilmesi yer alır.

Dahası, müzenin balıkçı çatı katının Cornish Quayside galerisinde canlandırdığı Lewis Billing gibi denizciler, cuma günü ıstakoz kaplarının ve yeni balık ağlarının kullanılmasına izin vermenin kötü şans olduğuna inanıyorlardı.

Hava durumu
Denizcilik dünyasında hava durumuyla ilgili birçok batıl inancın olması pek de şaşırtıcı değil.

Islık çalmak kadar zararsız bir şey bile kötü şans olarak değerlendirilebilir. Bu, Lewis Billing’in de inandığı bir şeydi. Rüzgâra meydan okumanın ve fırtınanın çıkmasına neden olmanın bir yolu olarak görülüyordu. Ancak bazılarına göre bu, rüzgarın geminin hızlanmasına ve varış noktasına daha çabuk ulaşmasına neden olacak kadar şiddetli olmasına neden olabilir.

Denizcilik dünyasında hava durumuyla ilgili birçok batıl inancın olması pek de şaşırtıcı değil.

Belki de hava durumuyla ilgili görsel olarak en dramatik batıl inanç St Elmo’nun Ateşi’dir. St Elmo Ateşi, adını denizcilerin koruyucu azizinden alan, sürekli atmosferik elektrik patlamalarının kilise kuleleri, uçak kanatları veya gemi direkleri gibi çubuk şeklindeki nesnelerin etrafında mavi veya mor kıvılcımlar oluşturduğu bir hava durumu olgusudur. Denizciler onu binlerce yıldır gördüklerini kaydetmesine rağmen, bilimsel bir kavram olarak anlaşılmaya ancak 1870’lerde başlandı.

Bu yazıda yer alan diğer birçok batıl inanç gibi, bunun iyi ya da kötü şans olarak kabul edilmesi denizciden denizciye değişiyordu. Genellikle kötü hava koşullarına eşlik ettiğinden ve yakın bir yıldırım çarpmasının habercisi olabileceğinden, kötü şans olabilir. Aslında Shakespeare bunu Fırtına’daki fırtınanın habercisi olarak kullanmıştı. Aynı zamanda iyi şans da olabilir, bu, St Elmo’nun bir geminin mürettebatına göz kulak olduğunun ve sert havalarda seyrederken onları koruduğunun bir işareti olarak yorumlanır. Veya bir fırtınanın arka ucunda görülüyorsa, bu, Aziz Elmo’nun denizcilerin dualarını dinlediğinin ve her şeyin yakında sakinleşeceğinin bir işaretiydi.

Kaynak : nmmc.co.uk

Devamını Oku