21 Mayıs 2024 Salı
EROL BİLBİLİK’İN ANISINA ÖNEMLİ BİR KİTABI: “HAZİRAN”
30 Mart 2023’te Hakkın rahmetine ulaşan vatansever, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin savunucusu eşsiz insan değerli bilge büyüğümüz Erol Bilbilik Bey’e Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiretler; Türk Milletine, yakınlarına, dostlarına Cumhuriyet sevdalılarına sabır ve metanetler diliyorum.
Türk Milletinin ve hepimizin başı sağ olsun.
Onu hiçbir zaman unutturmayacak önemli ve değerli eserlerinden biri olarak “HAZİRAN” adlı kitabını tanıtım yazımı bugün tekrar saygı ile sunuyorum.
Saygıdeğer Erol Bilbilik Bey’in, bu eseri de önceki kitapları gibi ilgiyle karşılanıp, dikkatle okunacak ve gündem oluşturacak bir çalışma. Asker kökenli olan Gazeteci-Yazar Erol BİLBİLİK Bey, tüm eserlerinde konuları Türk Milletine göre “dost-düşman stratejisi ekseninde” ele alıyor. Bu açıdan baktığımızda Kur’an’ın birinci farzını şöyle anımsıyoruz. Saygıdeğer Muhammed’in (a.s) toplum karşısına çıkıp da İslam adına Allah’ın Elçisi olarak yaptığı ilk tebligat Fatiha suresidir. Bu surede, Yüce Rabbi’nden,
“Bizi, üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yolunun dışındaki, kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan dosdoğru yola ilet!” (Fatiha/6-7)
Şeklinde istekte bulunan insana, Allah, öncelikle istek sahibi kişinin “dost ve düşmanını tanımasını” şöyle öneriyor:
“Ey Âdem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, kesinlikle o size apaçık bir düşmandır ve Bana kulluk edin, işte bu dosdoğru yoldur ve ant olsun ki o (şeytan) sizden birçok nesilleri saptırdı” diye size ahit vermedim mi? Hâlâ aklını kullananlar değil miydiniz?” (Ya-Sin/60-62)
Daha sonra Allah, bu düşmanın niyet ve davranışlarını açık veya gizli /örtülü yapmasına göre iki şekilde olacağını şöyle açıklıyor:
“‘Cinn (kendini, niyet ve eylemlerini gizleyen kişi ve kurum) ve insten (kendini, niyet ve eylemlerini gizlemeyen kişilerden), insanların beyinlerinde/akıllarında, sinsice kötülük fısıldayan hannasın (şeytanın) kötü fısıltılarının şerrinden, insanların ilâhına, insanların hükümdarına ve insanların Rabbine sığınırım’ de!” (Nas/1-6)
Bu iki ayet öbeğinde, akıl tutulması operasyonlarıyla kişileri beyninden /zihninden tutsak etmek isteyen gizli veya açık çalışan bireysel düşmanın, kurumsal olanına da, Yüce Allah, Bakara/257. ayetinde dikkat çekmektedir:
“Allah, inananların velîsidir (yakın kimsesi, dostudur); onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.”
“Küfretmiş kimseler de; onların velîleri tâğûttur (kurumsallaşmış, yöresel /bölgesel /küresel düşman) ki kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar, cehennem ashabıdır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar.”
İlgili birkaç ayette kişinin doğru yolda olabilmesi /kalabilmesi, her türlü cehaletten, karanlıktan, zulümden uzaklaşması için dostunu, (gizli-açık, niyeti ve eylemi görünen-görünmeyen)bireysel ya da kurumsaldüşmanını çok iyi tanıması, Allah tarafından, ibadet kutsiyetinde öncelikli bir buyruk olarak kendisine önerilmektedir. Düşmanını tanımayan kendini ve vatanını nasıl koruyabilir?
İşte Erol Bilbilik Bey, tüm eserlerinde[1] olduğu gibi, bu “HAZİRAN” adlı eserinde de, milletin dikkatinden gizli, saklı, örtülü kalmış gerçekleri, antlaşmaları, operasyonları gün yüzüne hem de çok rahat okunabilen, kolay anlaşılır akıcı ve sürükleyici bir dille açıklamaktadır.
Kitaptan birkaç örnek verebiliriz.
1. Türk-İsrail Gizli İttifakı
“Türkiye, güçlü bir kurumun İsrail’in şeytani bir varlık olarak gösterilmesine karşı çıktığı ve hatta İsrail yanlısı tutum takındığı tek Müslüman ülke.”
“Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler Mart 1949 tarihine kadar uzanır. Ankara, Yahudi devletini tanıdığında, İsrail’in kuruluş ilanının üzerinden daha bir yıl geçmemişti. Arapları kendisine yabancılaştırsa da Türkiye’nin İsrail’i resmen tanıması Batı’nın Türkiye’yle yakınlaşmasını sağlamıştı. 1954’te Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır şöyle demişti: ‘Türkiye, İsrail politikası nedeniyle Arap dünyasında sevilmez’.”
……..
“1982 yazında başlayan Oslo süreci ise, Ankara’yı çok memnun etti. Türkiye ‘el sıkışmasına’ binaen sonunda İsrail’e bir elçi gönderdi. Kısa süre sonra da Türk Dışişleri Bakanı İsrail’e beklenmedik bir ziyarette bulundu ve ertesi yıl boyunca iki devlet arasında güvenlik işbirliği, terörizmle mücadele ve (Amerikan hükümetiyle beraber) orta Asya’da zirai projeler üzerine olmak üzere toplam üç anlaşma yapıldı. Bundan sonra yüksek seviye ziyaretler takip etti. Şubat.1996’da imzalanan ve İsrail jetlerinin Türk hava sahasında uçmasına izin veren askeri eğitim anlaşmasıyla, İsrail ilk kez bir İslam ülkesiyle süreli askeri ilişki kurdu. Mart ayında da iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması imzalandı ve toplam imzalanan anlaşma sayısı 13 oldu.” (s.95-96)
2. İsrail ile Askeri Alanda 5 Yoğun Çalışma
“Kısmen Türk Ordusu’nun politikadaki yeri sayesinde, Türk-İsrail ilişkilerinin yeni döneminde askeri ilişkiler anahtar rol oynuyor.Bu ilişkiler Sincan olayından sonra fark edilir şekilde arttı. Şubat.1997’nin sonlarında Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, İsrail’e gitti ve böylece ilk kez Türkiye’den bir üst düzey askeri yetkili İsrail’i ziyaret etmiş oldu. Karadayı iki ülkenin son zamanlardaki yakın ilişkisinden övgüyle söz etti ve yüz yüze görüşmelerin daha fazla ilerleme için gerekli olduğunu söyledi. İsteği oldu da, karşılıklı gidiş gelişler İsrail Dışişleri Bakanı David Levy’nin Ankara’yı 8-9. Nisan’da ziyaret etmesiyle başladı. Aynı ayın sonlarına doğru Savunma Bakanı Turhan Tayan İsrail’i ziyaret etti. Çevik Bir de 4-6.Mayıs’ta İsrail’deydi. Ekim ayında İsrail Genelkurmay Başkanı Amnon Lipkin Shahak Türkiye’yi ziyaret etti. Her ziyarete kalabalık bir grup da eşlik etti. Böylece 1997’nin ilkyarısında epey bir askeri yetkili birbirleriyle görüşmüş oldu. Daha düşük bir seviyede de, yarım yıllık stratejik diyalog somutlaşıyor ve Haziran’da Türk savaş gemileri İsrail limanlarını ziyaret ediyordu.
Bu yoğun ve yüksek düzey gidip gelmelerin sonuçlarının hepsi kamuya açık değildir. Ancak resmi açıklamalar ve konuşkan bazı yetkililerden anlaşıldığına göre beş ana alanda yoğunlaşılacaktır.”
“(1-)Silahların yenilenmesi: 632,5 milyon Dolarlık, İsrail-Türkiye savunma anlaşmalarından en büyüğüne göre 54 tane Türk F-4E uçağının modernizasyonu İsrail Hava Kuvvetleri tarafından yapılacak. F-4E uçakları Vietnam Savaşı zamanından kalma güçlü silahları, manevra ve görüş kabiliyeti ve elektronik donanımı olacak. Anlaşmayı imzalayabilmek için İsrail, modernizasyon masrafının tutarına yakın bir parayı kredi olarak Türkiye’ye verdi. İsrail, Türkiye’nin eskiyen Amerikan M-60 tanklarının modernizasyonu da yapmak istiyor.”
“(2-)Donanım satışı: Phantomların modernizasyonu ile gelen Popeye-1 füzeleri gibi bazı silahlar da ayrıca alınıyor. Bunun dışında Türkiye Arrow füze savunma sistemleriyle (bu sistemler kısmen ABD’nin finansmanı ile hala geliştiriliyor), Phalcon erken uyarı uçak sistemleri, plastik ve konvansiyonel mayınları belirleyen bir radar sistemi, (PKK sızmalarını önlemek için) Suriye ve Irak sınırını denetleyecek çit ve radar sistemiyle de ilgilendiğini ilan etmişti. İsrail, Türkiye’ye 5 milyar Dolar tutacak bir satışla kendisinin ana savaş tankı Merkava Mark III’lerden 1000 tane satmayı umut ediyor. Edinilen bilgilere göre Türkiye, Galil piyade tüfekleri, deniz yakıt uçakları, insansız hava araçları ve erken uyarı uçakları da almak istiyor. Bir Türk analizcinin deyişiyle ‘esasen, Türk ordusu İsrail’in elinde olan her şeye ilgi duyuyor’.”
“(3-)Ortak üretim: İki taraf yaptıkları 150 milyon Dolarlık anlaşmayla yüzlerce Popeye-II füzesi yapacaklar. Delilah uzun menzilli füzelerini ortak üretmeyi de düşünüyorlar.”
“(4-)Eğitim: Türk F-16 pilotları ve tayfası İsrail’de elektronik savaşı öğreniyorlar. İsrail uçakları da Anadolu üzerinde uzun menzilli uçuşlar ve dağlık alanda uçuşlar yapmayı öğreniyorlar (bu, su üstünde uçmaktan çok farklı bir şey ve ayrıca İran’a yapılacak muhtemel operasyonlar için de potansiyel bir eğitim anlamına geliyor). Yılda sekiz kez pilotlar diğer ülkede eğitim görüyorlar. İki ülke Haziran.1997’de Akdeniz’de ortak hava ve deniz tatbikatı gerçekleştirdiler. Tatbikatın görünüşteki nedeni arama kurtarma çalışmalarının koordinasyonuydu. Pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde tatbikat, uluslararası sularda ama Suriye kıyılarına yakın bir yerde yapıldı. Bundan sonra da yapılacağı ilan edilen 5 günlük tatbikat oldu. Ancak bu karar diğer devletleri o kadar sarstı ki iki tatbikat iki kez ertelendi. Ertelemeyi kimlerin istediği ve ne sebeple istedikleri ise belirsiz kaldı.”
“(5-)İstihbarat paylaşımı: bir Türk gazetesinde çıkan bir habere göre (bu haber Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yalanlandı) Doğu Almanya’nın işi bitince Sovyet yapımı silahlar Federal Almanya’nın eline geçmiş ve üç tane Mig-29 savaş uçağı da bu arada İsrail’e verilmişti. İsrail, Suriye’nin en ileri savaş uçağı olan Mig-29’larla ilgili teknik bilgiyi Türkiye ile paylaştı. Yine, İsrail’in Anadolu’da yaptığı uçuşlar sayesinde düşman devletler olan Suriye, Irak ve İran hakkında da bilgi topladığına yaygın bir şekilde inanılıyor.” (s.98-100)
3. Türk Dış Politikası Eksen Değiştiriyor
“23.Şubat.1996 tarihi, Türk dış Politikası’nda bir dönüm noktası oldu. Türkiye ile İsrail arasında (yukarıda içeriği açıklanan) Askeri Eğitim İşbirliği anlaşması imzalandı Bu anlaşmaya göre, Türk ve İsrail hava kuvvetlerinin uçakları askeri eğitim amacıyla birbirlerinin hava sahalarında uçabilecekti. İsrail ile böyle bir anlaşma Türk tarihinde ilk kez gerçekleşiyordu. İsrail de tarihinde ilk kez bir Müslüman ülke ile resmi bir anlaşma imzalıyordu. Yapılan bu anlaşmayla, Ortadoğu’da yeni bir Türkiye-İsrail ‘ekseni’ oluşturuluyor ve bu yeni eksen, o güne kadar Türk dış politikasında titizlikle korunmuş olan birçok ilkeyi temelinden yıkıp atıyordu.”
Şöyle ki:
“(1)Türkiye artık Ortadoğu’da stratejik rol oynayamayacaktı. O güne kadar Türkiye Ortadoğu’da şu üç noktasına eşit uzaklıkta durmuştu. İsrail, Arapların temsilcisi olarak Mısır ve İran… Oysa kurulan Türkiye-İsrail askeri işbirliği ile Türkiye artık bölgede taraf oluyor. İsrail’den yana oluyor ve Araplarla İran’ı karşısına alıyordu.”
“(2)Türkiye İsrail askeri işbirliğiyle en büyük yarayı İran almıştır. Çünkü bu anlaşma ile İsrail, gelip, İran sınırına dayanmıştır. Bu anlaşmadan bir süre sonra, İsrail’in Türkiye-İran sınırında istihbarat ve dinleme istasyonları kurmuş olduğu rapor edilmiştir. Türkiye-İsrail askeri işbirliği anlaşmasından sonra, İsrail eğer isterse İran’ın askeri altyapılarına, cephaneliklerine Türkiye’den saldırabilecekti. Olası bir İsrail-İran askeri çatışmasında, İsrail askeri kuvvetleri yakıt ikmalini Türkiye’de yapabilecekti.”
“(3)Türkiye-İsrail askeri işbirliği anlaşması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hiç görüşülmemiştir. Bu anlaşmayı yapan Türk Genelkurmay’ı, İsrail ve askeri bağlar kurma kararını sivillere danışmadan vermiştir. Dolayısıyla Türkiye-İsrail askeri ilişkileri hala kamu hukukundan yoksundur.”
“(4)Türk tarihinde önemli bir dönüm noktasını oluşturan bu Anlaşmayı, 23.Şubat.1996 tarihinde Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, İsrail’i ziyareti sırasında imzalamıştır. Türk dış politikasının yörüngesini değiştiren böylesi önemli ve tarihi kararı Türk Genelkurmayının sivillere danışmadan ve TBMM’de onaylatılmadan almış olması, Türkiye’nin yönetimi ve iç politikaları üzerinde derin etkiler yaratmıştır. Türkiye-İsrail askeri işbirliği anlaşmasını imzalayan askeriyenin Türkiye’de, genel siyaseti belirlemedeki rolü çok büyümüştür.” (s.107-109)
Türkiye-İsrail askeri işbirliği anlaşmasının kapsamına şunlar da girmektedir.
“*–Türk ve İsrail askeri uçakları, birbirlerinin hava sahalarında eğitim yapabilecektir.”
“*-İsrail, Türkiye’ye silah satacak ve Türk Fantom savaş jetlerinin modernizasyonunu yapacaktır.”
“*-İsrail ve Türkiye, ABD deniz kuvvetleriyle birlikte arama ve kurtarma manevraları yapacaktır.” (s.109)
4. Siyonistlerin İstanbul Buluşması
“4-5.Haziran.1998 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde “Türkiye-İsrail, Yüzyıllık Ortak Tarih” konulu yuvarlak masa konferansı toplandı. Merkezi Paris’te bulunan Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen konferansta; İsrail, Fransız, Türk bilim adamları ve diplomatları;
-Türk Kimliğinin İnşası ve Türkiye’de Yahudiler,
-Türkiye’de Siyonizm,
-Türkiye’de İmajı,
-Türkiye’nin Siyonist Proje Karşısındaki Tutumu,
-Türk-Yunan-İsrail ve Türkiye-İsrail İlişkileri konusunda bildiriler sundu.”
“Konferansta bildiri sunan konuşmacıların;
*Türkiye-İsrail ittifakının daha da kuvvetlendirilmesi,
*Yahudi Şovenizminin Körüklenmesi ve
*Kemalist Cumhuriyet’in yerilmesine ağırlık vermeleri, konferansın temel amacını apaçık ortaya koymaktaydı.” (s.111)
5. Roma Kulübü Kurucu Üyesi:
Prof.Dr.İHSAN DOĞRAMACI
Sayın Erol Bilbilik Bey’in “HAZİRAN” adlı kitabının bu bölümünde Prof.Dr.İhsan DOĞRAMACI’nın yurtiçi ve yurtdışı üyesi, temsilcisi ve kurucusu olduğu kurum ve kuruluşlar sıralandıktan sonra, PKK’nın tepe yönetiminde bulunan ve yurtdışında yaşayan Kürt Elit’i Yaşar Kaya, onu şöyle tanıtıyor:
“İhsan Doğramacı deyince Hacettepe ve Bilkent Üniversitesi akla gelmektedir. Kaç vakfı var, ne kadar serveti var, kimse bilmemektedir. Doğramacı, dünyaya damgasını vurmuş Kürt’lerden biridir. Doğramacı’nın babası Ali Paşa’dır. Erbil’den (Hewler’den) milletvekili olan babası İstanbul’a gitmiştir. Doğramacı, meşhur bir Kürt Aşireti olan ‘CAF’ aşiretindendir. Liseyi Bağdat’ta bitirmiştir. Sonra Türkiye’ye gelmiştir. İbraniceyi ana dili gibi bilmektedir.” (s.124)
“Doğramacı, dünyayı Çok Uluslu Şirketler adına yöneten Dış İlişkiler Konseyi’ne (CFR) mensup 100 elit ile birlikte Roma Kulübü’nü (Clup Of Rom) kurmuştur. Roma Kulübü, Yeni Dünya Düzeni emperyalizminin ‘Tek Dünya’ ve ‘Tek Devlet’inin ‘Tek Dini’ olması amacına yönelik gerçekleştirilmesi için faaliyete geçirilmiştir. Roma Kulübü’nün kurucu Başkanı Prens Hasan Bin Tallal, Onursal Başkanı İspanyol Diez Hohleither Ricardo, Başkan Yardımcısı İsviçreli Eberhard Von Koerberger ve Genel Sekreteri Alman Uwe Möller’dir.” (s.125)
Doğramacı, Prof.Dr.Suphi Ziya Özbekkan, Lord Yahudi Menuhin, Barones Emma Nicholson, Daisaku İkeda kulübün kurucu üyeleridir. İkeda; kulübün Trilateral Gurubu Budizm dini temsilcisidir. Nicholson; Lordlar Kamarası ve Avrupa Parlamentosu üyesidir. Kulüp; yılda bir kez dünyanın değişik ülkelerinde toplanmaktadır. 27-28.Ekim.2003 toplantısı Doğramacı’nın Başkanlığı’nda Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir.”
“Doğramacı; Roma Kulübü’ne bağlı olarak Uluslararası Kültürler Türkiye Vakfı’nı kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. Vakıf; dünyanın politik, ekonomik, ideolojik, dinsel, kültürel, milliyetçilik ve sınıf çatışmalarına kaymasını önlemek amacıyla; insan hakları, kültürlerarası barış, dinler-arası diyalog, bilgi edinme ve yaratıcı stratejisinin hayata geçirilmesini esas almıştır. Bu stratejinin izlenmesi Yeni Dünya Düzeni emperyalizminin önündeki engellerin aşılması öngörülmüştür.”(s.125)
6. Bilkent Üniversitesi’nde Tevrat Eğitimi
“Doğramacı’nın Bilkent Üniversitesi’nde; Mühendislik Fakültesi 3.sınıf öğrencileri; 2001’den itibaren Musa Peygamber‘in 1981 tarih ve Tyndale House Publishers basımlı Tevrat’tan Genesis başlıklı örnek parçaları 6 kredilik zorunlu ders olarak okuyorlar. Dersi, misafir Prof. Dr.Mustafa Al-Nakeeb vermektedir. Ders mahiyetindeki kurs programı 23 konu başlıklı örnek okuma parçalarından oluşmaktadır.”
“Augustina Virgil, Catullus, Dvid, Horacce, Herodotus, Sopphe, Homer, Archilocus, Plato, Han Fei Tzu ve Edward Said gibi filozof ve yazarlar diğer konu başlıklarıdır.” (s.126)
Doğramacı; Tevrat’ın ders programında neden yer alması gerektiğini Bilkent Üniversitesi Senatosu’nda şöyle açıklamıştır:
“Tevrat programını ABD’deki eğitimim sırasında ben de takip ettim. Ufkum olağanüstü değişti. Bunun başarılı olmamda çok önemli payı oldu.” (s.126)
“HAZİRAN”, sizlere de çok enteresan geleceğini umduğum birçok konuyu daha içermektedir. Tüm bunları ve EROL BİLBİLİK BEY’İN DİĞER ESERLERİNİ de ilgi ve ibretle okumanızı öneriyorum.
Sayın Erol BİLBİLİK Bey’in,
Türk Milleti için Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin kurucu değerleri üzerinden her tür emperyalizme karşı yaşamını riske atarak vermiş olduğu anlamlı, önemli ve değerli mücadelesine sahip çıkarak, O’nu anmak, unutmamak;
Yüce Milletimizin “dost ve düşmanları deşifre eden” müstesna eserlerinin kılavuzluğunda çalışmak, gayret göstermek her yurtsever için bir vatan borcu olduğuna inanıyorum.
Mekanı cennet olsun.
***
Kaynakça:
[1] E.DENİZ BİNBAŞI EROL BİLBİLİK’İN ESERLERİ:
*Türk Bilderbergleri, İzmir-2006, 3.Baskı, Umay Yayınları.
*İşgal Örgütleri(CIA–NATO–AB), İstanbul-2008, 2.Baskı, Asya Şafak Yayınları.
*Geniş Ortadoğu Projesi(Geniş Orta Asya Projesi), İstanbul-2008, 2.Baskı, Asya Şafak Yayınları.
*Kıskaç Harekâtı‘NATO’nun Yeni Stratejik Konsepti’, İstanbul-2008, Profil Yayınları.
*Amerikan KuşatmasıBüyük Oyunun Perde Arkası, İstanbul-2008, 2.Baskı, Profil Yayınları.
*Öncesi ve Sonrasıyla 9.Mart–12.Mart Süreci, İstanbul-2013, Profil Yayınları.
*Dünyayı Yöneten Gizli Örgütler, İstanbul-2009, 4.Baskı, Profil Yayınları.
*Derin Devlet, (Erol Bilbilik ve Diğerleri), İstanbul- 2014, 6.Baskı, Profil Yayınları.
*Amerikanperestler, İstanbul-2008, Destek Yayınları.
*Çökmeden, (Erol Bilbilik-Banu Avar-Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu-Prof.Dr.Yalçın Küçük), İstanbul-2009, 6.Baskı, Destek Yayınları.
*Derin Dünya Devletinin Adamları, İstanbul-2009, Kırmızı Kedi Yayınları.
*Zetgeist ne Anlatıyor?,İstanbul-2010, Kırmızı Kedi Yayınları.
*Dış İlişkiler KonseyiCFR, Türk Bilderbergleri, Ankara-2009, Dama Yayınları.
*Küresel Dünya Politikaları ve Seçenekler, İstanbul-2002, Kaynak Yayınları.
*NATO İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi, İstanbul-2004, Otopsi Yayınları.
*Rockefeller’in küresel Celladı BRZEZİNSFKİ, İstanbul, 2018, 2.Baskı, Nergiz Yayınları.
*İnsanlık Düşmanı HENRY KISSINGER, İstanbul, 2022, Nergiz Yayınları.