DOLAR 34,5659 0.12%
EURO 36,2261 -0.14%
ALTIN 2.963,670,08
BITCOIN 34065574,93%
İstanbul
13°

AÇIK

06:22

İMSAK'A KALAN SÜRE

Gülden Taş

Gülden Taş

09 Mart 2024 Cumartesi

Muhtar Olacağım

Muhtar Olacağım
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Karar verdim köyüme muhtar olmak yakışır

Devlet maaş veriyor imrenenler bakışır

Avere işsizliğim okey ile çakışır

Belki sülale boyu ben muhtar olacağım

Köyüm zaten merkezde yapılacak iş mi var

Belediye valilik zahmeti didîş mi var

Aklımı çalıştırdım başka gidişi mi var

Uyu vatandaş uyu ben muhtar olacağım

Rakiplerim çok ama kazanıp alacağım

Beş sene yetmez belki beş daha olacağım

Rahat edip bu işi ranta bağlayacağım

Devletin deniz suyu ben muhtar olacağım

Gökyüzüne yaklaştım yıldız yıldız üs diyor

Havası ayrı birşey bıyık balta kesmiyor

Benim geçtiğim yerde rüzgar bilem esmiyor

Karar verdi beş duyu ben muhtar olacağım

Güldenim umut açtı devletimiz varolsun

Üç beşte aza buldum yaren olsun yar olsun

İster yirmi iki de ister ihtiyar olsun

Devlet derin bir kuyu ben muhtar olacağım

Gülden Taş

Devamını Oku

Söz söz sana döneceğim

Söz söz sana döneceğim
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Söz söz sana döneceğim diyordu, ellerimi tutup veda ederken bakışı mıh gibi çakılmıştı kalbimin tam orta yerine. Tren kalkmak üzereydi, onu son görüşüm olduğunu nereden bilecektim ki… Vagonlar ardı ardına sıralanıp giderken ben ardından öylece kalakalmıştım garın tam orta yerinde.
Güneydoğu ölüm çemberinin içindeyken sevdiğim adamı ellerimle bile bile o ateş çemberinin tam da orta yerine göndermiş olmanın verdiği o korku ve endişe asla tarif edilemezdi. Yapacak bir şey yoktu, elim kolum adeta bağlanmıştı. Vatan görevi sözdü, namustu, şerefti, şandı.
Aradan on beş gün geçmiş mide bulantılarım baş dönmelerim iyice artmıştı. Defalarca beni yoklayan mide bulantılarım ve baş dönmelerim için; Kalk aşkım hadi doktora gidelim demişti. Bense gerek yok, ben iyiyim, son günlerde midemi üşüttüm herhalde geçer. demiştim. Sinirlenmiş İşte bu inadın yok mu demişti. Bu yüzden peşinden yıllarca beni koşturdun, sana sevgimi kanıtlamak adına canımı okumuştun deyişi kulaklarımda yankılanıyordu.
Bazen iki, bazen üç gün ara ile arıyordu. Adeta tetikte bekler gibiydim, endişeleniyordum sevdiğim adamın kokusuna, sıcaklığına doyamamıştım. Aradığında operasyonlara çıktığını anlatıyordu bazen telefon çekmiyormuş, bazen şarj bitiyormuş, bazen de vakit olmadığını söylüyordu. Dua et her şeyim diyordu! Kaç arkadaşım şehit düştü. derken için için ağladığımı ona belli etmemeye çalışıyordum. Her aradığında kendisinin bir ateşin içinde olduğunu hiçe sayarak benim nasıl olduğumu soruyor, baş dönmelerin yine var mı diyordu. Beni üzme doktora git ne olur dediğin de onu üzmemek adına geçti yok diyordum. Oysa her geçen gün daha da sıklaşıyordu bu durum.
O gün iş yerinde uzun süre midem bulandı, çıkardım Arkadaşlarımın zoru ile acile gittik. Muayene, tahlil epey bekledik. Doktor hem iyi hem kötü bir haber verirken ne yapacağımı bilemedim. Sevinsem mi üzülsem mi? Hamileydim sevdiğim adamdan…
Kitle vardı ve bebeğimi aldırmam gerektiğini söylüyordu doktor, ne yapacağımı bilemedim. Birkaç ilaç verdi ama daha fazlası gerekiyordu ve kullanacağım ilaçlar bebeğe zarar verebilirdi. Eşimin ailesi ve kendi ailemle bunu konuşmamız gerekiyordu. Yalnız başıma karar verecek durumda değildim, o askerde zaten yeterince zor günler geçirirken bunu ona anlatıp da aklı bende kalsın istemiyordum.
Allah´ım ne karmaşık bir durum bana yardım et, ben ne yapağım şimdi diye yalvarıyordum. Arkadaşımdan rica ettim bu durum şimdilik aramızda kalmalıydı, arkadaşım ikimizin arasında kalacağına, bu durumu kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
O gün sevdiğim adamdan gelen telefonda üzüntümü ona belli etmemek için çok çaba sarf ettim, operasyonda çatışmaya girmişler ölen arkadaşını anlatıyordu, Olmaz dedim! kendime ona asla söyleyemem düşüncelerine dalmışken o konuşmalarımdan bir şeyler sezinlemiş olmalıydı ki ısrar etti. Oysa ona sadece hamile olduğumu söyleyebilmiştim, O an attığı çığlık yankılandı kulaklarımda o sevinci karşısında ötesini diyemedim işte! O zaten yeterince orada kötü günler geçiriyordu. Böylesi bir anda benim için endişe etsin istemedim. Mutluluktan havalara uçmuştu, onun bu sevincini yok etmeye hakkım yoktu.
Doktorum ısrarla hamileliğime müdahale edilmesi gerektiğini söylüyordu ama bunu yapmak istemiyordum. İnattım işe! Taşa söz geçerdi ama kendime söz geçiremiyordum. Oysaki içinde bulunduğum hayatî tehlikenin farkındaydım.
Ölüme her gün biraz daha yaklaşıyordum günler böylesi ıstırap içinde geçerken karnımda taşıdığım bebeğimle dört ay geçmişti. İçimde kıpırdanmalar başlamıştı bile adeta ben buradayım diyordu. Baş dönmelerim ve mide bulantılarımın hamileliğe dayalı olan tarafı geçse de her gün ölüme bir adım daha yaklaştığımı biliyordum. Ailem öğrenmişti durumumu daha fazla saklayamazdım. Doktorumun ve ailemin ısrarları fayda etmiyor, ölüme meydan okuyordum adeta. Ben bu bebeği doğurmak istiyordum, sevdiğim adamın bir parçası içimde ve onun o sevincini hayatım pahasına da olsa yarıda bırakmak istemiyordum. Sevdiğim adam gideli aylar olmuştu. Güneydoğuda her gün yaşanan olaylar yüreğimi ağzıma getiriyordu, onun için endişeleniyordum, onu çok özlemiştim. Bu durumda yanımda olmasını ne çok isterdim. Zor günler geçiriyordum Rabbime sevdiğim adam sağ salim dönsün diye dua ediyordum her gün…
Onu öyle çok özlemiştim ki… Kim bilir oda nasıl özlemişti beni ve bebeğimizi. Böyle karmaşalarla yaşarken bebeğim tam yedi aylık olmuş, Karnım bayağı büyümüştü ama halsizdim gücüm yoktu. Yine de bebek sağlıklıydı, bana bir şey olursa babası sahip çıkardı nasılsa. Bu uğurda ölümü çoktan göze almıştım. İzne ayrılacaktım, daha erkendi ama çok yoruluyordum. içimde taşıdığım o kitle beni yavaş yavaş bitiriyordu farkındaydım.
O gün işten geldiğimde kanepeye uzandım, dalmışım. Sevdiğim adam tam karşımdaydı, ellerini uzattı, ellerimi tuttu, buz gibiydi elleri içim ürperdi gözlerinde yaş vardı. Vedalaşmaya geldim diyordu. Bebeğimize iyi bak!” derken çığlık çığlığa uyandım. Sesi kulaklarımda çınlıyordu. Kâbusla karışık bir rüya, hayırdır inşallah!” derken içime kurt düştü. Her zaman o arardı ben ne zaman müsait olduğunu bilemediğim için aramazdım ama endişe ile aradım, telefonu uzun uzun çaldırdım, açmadı. Duymamıştı belki de müsait değildi. Ben ısrarla defalarca aradım ama açan olmadı. İçime acı çökmüş, dünya başımla birlikte dönüyordu sanki. İyice kasvet çöktü, kalktım yüzümü yıkadım, canım çok sıkkındı. Televizyonu açtım, gücüm yoktu, takatim kesiliyordu her saat her dakika. Akşam yedi gibiydi haberlere takıldım. Güneydoğudan şehir haberler veriliyordu her gece olduğu gibi ağlıyordum.
Bu gün yine üç şehit verdik diyordu spiker isimlerini söylüyorken, yanlış duyduğumu falan düşünmemle dünya başıma yıkıldı, içimde bir şeylerin koptuğunu, tüm ışıkların karardığını hissettim, bayılmışım. Ailemin yanımda olması benim için bir lütuftu elbette…
Ben ayılamayınca acile kaldırmışlar. Kendime gelmek mi yoksa kâbusa uyanmak mı bilmiyordum. Üzüntüden sancılarım ve ardından kanamam başlamıştı. Bir yandan sevdiğim adamın şehit edilmesi haberi, diğer yandan bebeğimi kaybetme riski… Sevdiğim adam bebeğimi de beraberinde mi götürüyordu yoksa? “Allah´ım! dedim. Bebeğimi bana bağışla…Kendimi bırakmıştım, dünya ışığını söndürmüştü her yer zifiri karanlıktı, makberdi adeta… Gücüm bitmiş komaya girmiştim. Aradan kaç gün geçti hatırlamıyorum, günlerce haftalarca hastanede ölümle yaşam arasında defalarca git gel yaşamıştım, nihayet gözlerimi açtığımda ailem vardı yanımda. Hüzün ve acı dolu bakışları arasında gülümsedi annem yüzüme, yanımda bebeğim vardı. Annem Günlerdir bebeğin seni bekliyor. dedi, yutkundum. Yalnızca Anne, sevdiğim adam! diyebildim. Tekrar kendimden geçmişim, bebekle birlikte kitleyi de almışlar ve günlerce yaşamla ölüm arasında ki o ince çizgide defalarca gidip gelmişim… Acı dolu tam
otuz sekiz gün!…..Gözlerimi açtığımda oğlumu ilk kucağıma alışım, o minik elleri, yumuk yumuk gözleri… Sevdiğim adama benziyordu her şeyi adeta, onun kokusu sinmişti üstüne… Gücüm yoktu, günlerce serumlarla iğnelerle durmuştum. Bünyem çok zayıftı, kollarımın arasında tuttuğum bu minik şey bana muhtaçtı. Allah; sevdiğim adamı, canım dediğimi benden alırken başka bir armağanla beni sevindirmişti. Oğluma sımsıkı sarıldım, kulağına hayatıma hoş geldin bebeğim dediğimde adeta her hücreme sevginin tohumları serpildi. Babasını adını taşıyacaktı kaderi onun gibi olmazdı inşallah! Oğlumla birlikte hayata sıkı sıkı sarılıp hüzün baharları yerini yeni umutlara bırakmıştı yarınları bir yanımız eksik, kırık dökük…
Hayat ne garip şeydi, sevdiğimiz elimizden alınırken sonsuz acıların koynunda, bir başka tomurcuk açıyordu güzden kalma yüreğimizde. Sevdiğim adam başka çocuklar babasız kalmasın diye kendi yavrusunu babasız bırakmıştı.
😢güldence

Gözlerinden öper kırımız yelelisini
Al yazmalı yavuklusu gibi
İnce belli gelinciğe özenir zaman
Şafağına hasret kırbaçları vurur
Savrulur doru kısraklar sereserpe

Ararat dağında bir kızıl gonca
Savruk dudakları alev ateş
En koyu gölgesinde durur
Uçarı bir kelebeğin kanadı sarkar
Mahremi kapaksız aşkın gizinde

Eski zaman masallarından çıkmış
Sarnıçlar coşkusunu saklar
Ayazdır uzaktan görülse de bahar
Hangi zaman tutar suyu bendinde
Çoşkusu sele dönük en yukardan akar

Bir nara duyulur dağların yankısında
Kalplerde beyaz çiçekler açar
Mor/ala küser nazlanır yele karşı dururken
Bir fiske kan dolar yanaklarda utangaç
Sevdadır yüreklerde dört nala sürülen

Seyyahın yazdığı her satır arası
Kırılır rüzgarla gönlün karası
Sürülür tepelere gökkuşağı
Kemer altı bir dağdan bir dağa
İp uzar güneşten gölgeli eteklere

Yel eser öpülesi narin yaprakları
Düşer en koyu vedaya inat
Narin bir koyudur mordan kara
Sulh diye yol alır ardın sıra
Ve sürülür kat kat mil ötesi yollara

Kuşlar hep bir ağızdan haykırır
Bin ah çıkar çığlıklardan
Bulut çırpar kırk tepeden
Gökyüzü selama durur duman duman
Bereket sayar sineye yağanı
Ve yeniden yeşerir aşkın gülden bahçesi
Gülden TAŞ

Devamını Oku

AHMAK DAVASININ ÖZETİ

AHMAK DAVASININ ÖZETİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

2019 yerel seçimleri öncesi yönetim,Avrupa Konseyi’nin insan hakları sorunlarını denetliyen birimine,resmi bir yazı göndererek 31 Mart yerel seçimlerini izlemek üzere bir heyet gönderilmesini istedi.20 ülkeden 22 kişiden oluşan gözlem heyeti,seçimlerden dört gün önce Türkiye’ye geldi.
31 Mart ve tekrarlanan 23 Haziran seçimlerinden sonra gözlem heyeti,adil seçim olmadığını içeren bir rapor hazırladı.
Avrupa Konseyi kongresinde raporun oylanacağı oturumda görüş bildirmeleri için AKP,CHP,MHP ve HDP li Belediye Başkanlarından oluşan 18 kişilik bir heyeti Strasburg’a davet etti.
Davetlilerden Ekrem İmamoğlu kongrede yaptığı konuşmasında,”Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır.Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi,birtakım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayılacağı bir irade değildir.”Dedi.
Ekrem İmamoğlu’nun konuşması hem iç hem de dış basında dikkate değer şekilde yer aldı.
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu 4 Kasım 2019 tarihinde basın toplantısı düzenliyerek,İmamoğlu’nun Kongrede yaptığı konuşmayı kastederek,”Avrupa parlamentosuna gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum.bunun bedelini bu millet sana ödetecek.”Dedi.(Soylu’nun bu sözleri kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturur.)
Ayni gün bu konudaki yorumu sorulan İmamoğlu”31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır.”Diyerek Soylu’ya sözlerini iade etti.
İmamoğlu bu sözleri YSK na değil Soylu’ya karşı söylemiştir.Çünkü Soylu tartışmayı başlatan ve hakaret den kişidir ve İç İşleri Bakanı olarak 31 Mart seçimlerini iptal ettirmek için Maltepe ve Büyükçekmece’de seçmenlerin evlerine baskınlar yaptırtarak,akıl hastaları olanların oy kullandırıldıkları iddiaları ileri sürmüş,sandık görevlileri hakkında dayanaksız ithamlarda bulunmuştu.Amacı seçimi iptal ettirmek için hukuken geçerli bir neden bulmaktı.Bütün bunları sadece İmamoğlu değil gazete okuyan herkes biliyordu.Yani İmamoğlu, “iptal”olayında senin büyük emeğin var demek istiyordu.Bir insan kendisine hakaret eden bir insana öncelikle yanıt vermek ister.”YSK iptal işlemini yaptı,sen YSK nu da kast ettin denemez”
Ekrem İmamoğlu üstüne atılı bulunan,”kamu görevlilerine karşı alenen zincirleme hakaret”suçunu işlememiştir.
Siyasallaşan yargı Erdoğan’nın silahı haline gelmiştir.Hem suçlu hem de güçlü durumundadır.Önce 2010 referandumu ile yapılan Anayasa değişiklikleriyle yargı ele geçirilerek Feto’nun adayları yüksek yargıya atanmıştır.Menzil arkadaşı Feto’nun darbe girişiminden sonra bunlar ayıklanmış yerlerine Erdoğan’a biat eden hakim ve savcılar atanmıştır.
2017 referandumu ise gayrımeşrudur.Çünkü Anayasanın açık hükmüne rağmen 2 milyon mühürsüz oy geçerli sayılarak,kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik parlamenter rejim yıkılarak yerine güya Cumhurbaşkanı Hükümet sistemi getirilmiştir.Bu tek adam rejimidir.
Erdoğan’nın 4 yıllık yüksek tahsil diplomasının aslını kimse görmemiştir.Anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçilmesi için bu diplomanın olması gerekir.
Erdoğan Anayasanın açık hükmüne aykırı ve meşru olmıyan bir referandum ve yine Anayasanın açık hükmü gereğince yüksek tahsil diploması ibraz edemediğinden,AKP ve Erdoğan’nın bugüne kadar yaptığı tüm icraatlar anayasaya aykırı ve gayrımeşrudur.
Sonuç olarak,Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasal haklardan mahrumiyet cezası önce istinaf sonra Yargıtaydan geçecektir.Yerleşik yargı uygulamalarına bakarsak bu en az bir yıl sürebilir.Yinede ülkemizde vicdanlı yargıçlar var diyerek,istinaf cezayı kaldırabilir,para cezasına çevirebilir,beraat kararı verebilir.Ya da Yargıtay kararı bozabilir.Eğer bu süreç kasıtlı olarak hızlandırılırak Ekrem İmamoğlu’na verilen cezalar kesinleştirilirse,İstanbul seçmenlerinin iradesi hiçe sayılmış olur.

Devamını Oku

Çıkaramadım!

Çıkaramadım!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İradem yetmedi aklım divane
Kızımı enkazdan çıkaramadım
Yıkıldı kalmadı harap virane
Canımı enkazdan çıkaramadım

Baba kurtar dedi yüreğim dondu
Can çekişir halde saatler ondu
Moloz yığınları çöktüğü andı
Canımı enkazdan çıkaramadım

Elimi bırakma baba diyordu
Çaresizlik işte bel büküyordu
Dayanır mı yürek can gidiyordu
Canımı enkazdan çıkaramadım

Yalvardım Azrail alma canımı
Beni al vur taşa akıt kanımı
Solumdan kopardın atan yanımı
Canımı enkazdan çıkaramadım

Vakit yok kalmasın ömrüm de varım
O benim herşeyim odur diyarım
Feryad ettim nolur gelin kurtarın
Canımı enkazdan çıkaramadım

Önce ses kesildi buz oldu eli
Gözümden boşaldı yağmurun seli
Esiyor ömrüme ayazin yeli
Canımı enkazdan çıkaramadım

Dakika ay oldu saatler asır
Toprağın altında toprağa esir
Söyleyin suç kimde kimdedir kusur
Canımı enkazdan çıkaramadım

Gelinlik yerine kefen sardırdım
Açmamış goncamı nasıl soldurdum
Üzerine taş toprağı doldurdum
Canımı enkazdan çıkaramadım

Kalbimi yandırdı ateş harında
Onsuz yaşanır mı bugün yarında
Güldendi hayali ilkbaharında
Canımı enkazdan çıkaramadım
Gülden TAŞ

Devamını Oku