09 Mart 2024 Cumartesi
2019 yerel seçimleri öncesi yönetim,Avrupa Konseyi’nin insan hakları sorunlarını denetliyen birimine,resmi bir yazı göndererek 31 Mart yerel seçimlerini izlemek üzere bir heyet gönderilmesini istedi.20 ülkeden 22 kişiden oluşan gözlem heyeti,seçimlerden dört gün önce Türkiye’ye geldi.
31 Mart ve tekrarlanan 23 Haziran seçimlerinden sonra gözlem heyeti,adil seçim olmadığını içeren bir rapor hazırladı.
Avrupa Konseyi kongresinde raporun oylanacağı oturumda görüş bildirmeleri için AKP,CHP,MHP ve HDP li Belediye Başkanlarından oluşan 18 kişilik bir heyeti Strasburg’a davet etti.
Davetlilerden Ekrem İmamoğlu kongrede yaptığı konuşmasında,”Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır.Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi,birtakım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayılacağı bir irade değildir.”Dedi.
Ekrem İmamoğlu’nun konuşması hem iç hem de dış basında dikkate değer şekilde yer aldı.
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu 4 Kasım 2019 tarihinde basın toplantısı düzenliyerek,İmamoğlu’nun Kongrede yaptığı konuşmayı kastederek,”Avrupa parlamentosuna gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum.bunun bedelini bu millet sana ödetecek.”Dedi.(Soylu’nun bu sözleri kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturur.)
Ayni gün bu konudaki yorumu sorulan İmamoğlu”31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır.”Diyerek Soylu’ya sözlerini iade etti.
İmamoğlu bu sözleri YSK na değil Soylu’ya karşı söylemiştir.Çünkü Soylu tartışmayı başlatan ve hakaret den kişidir ve İç İşleri Bakanı olarak 31 Mart seçimlerini iptal ettirmek için Maltepe ve Büyükçekmece’de seçmenlerin evlerine baskınlar yaptırtarak,akıl hastaları olanların oy kullandırıldıkları iddiaları ileri sürmüş,sandık görevlileri hakkında dayanaksız ithamlarda bulunmuştu.Amacı seçimi iptal ettirmek için hukuken geçerli bir neden bulmaktı.Bütün bunları sadece İmamoğlu değil gazete okuyan herkes biliyordu.Yani İmamoğlu, “iptal”olayında senin büyük emeğin var demek istiyordu.Bir insan kendisine hakaret eden bir insana öncelikle yanıt vermek ister.”YSK iptal işlemini yaptı,sen YSK nu da kast ettin denemez”
Ekrem İmamoğlu üstüne atılı bulunan,”kamu görevlilerine karşı alenen zincirleme hakaret”suçunu işlememiştir.
Siyasallaşan yargı Erdoğan’nın silahı haline gelmiştir.Hem suçlu hem de güçlü durumundadır.Önce 2010 referandumu ile yapılan Anayasa değişiklikleriyle yargı ele geçirilerek Feto’nun adayları yüksek yargıya atanmıştır.Menzil arkadaşı Feto’nun darbe girişiminden sonra bunlar ayıklanmış yerlerine Erdoğan’a biat eden hakim ve savcılar atanmıştır.
2017 referandumu ise gayrımeşrudur.Çünkü Anayasanın açık hükmüne rağmen 2 milyon mühürsüz oy geçerli sayılarak,kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik parlamenter rejim yıkılarak yerine güya Cumhurbaşkanı Hükümet sistemi getirilmiştir.Bu tek adam rejimidir.
Erdoğan’nın 4 yıllık yüksek tahsil diplomasının aslını kimse görmemiştir.Anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçilmesi için bu diplomanın olması gerekir.
Erdoğan Anayasanın açık hükmüne aykırı ve meşru olmıyan bir referandum ve yine Anayasanın açık hükmü gereğince yüksek tahsil diploması ibraz edemediğinden,AKP ve Erdoğan’nın bugüne kadar yaptığı tüm icraatlar anayasaya aykırı ve gayrımeşrudur.
Sonuç olarak,Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasal haklardan mahrumiyet cezası önce istinaf sonra Yargıtaydan geçecektir.Yerleşik yargı uygulamalarına bakarsak bu en az bir yıl sürebilir.Yinede ülkemizde vicdanlı yargıçlar var diyerek,istinaf cezayı kaldırabilir,para cezasına çevirebilir,beraat kararı verebilir.Ya da Yargıtay kararı bozabilir.Eğer bu süreç kasıtlı olarak hızlandırılırak Ekrem İmamoğlu’na verilen cezalar kesinleştirilirse,İstanbul seçmenlerinin iradesi hiçe sayılmış olur.