03 Mayıs 2024 Cuma
📍Elektro magnetik morfik alan tüm evreni kapsayan bir enerji titreşim okyanusunun adıdır, bu enerji okyanusu sayısını hiç kimsenin bilemeyeceği kadar farklı seviyede titreşim frekansına sahiptir ve bilgi saklayabilen, taşıyabilen bir yapıdadır.
📍Dünyamız Dev bir mıknatıs gibidir. Bir Mıknatısın etrafındaki Elektro Manyetik Alan gibi Dünyamızın da etrafında onu komple saran muazzam bir Manyetik Alan bulunmaktadır. Bu Dev Elektro Manyetik Alan, Dünyanın içindeki Magma tabakasının hareketlerinden doğan Elektriksel Güçten ve Tüm Dünya Maddesinin atomik titreşiminden kaynaklanmaktadır. Yerin Manyetik Gücü, Kuzey kutup ile Güney Kutup arasında yay şeklindeki Dev dalgalar halinde Dünyanın çevresine yayılır. Dev Elektro Manyetik Ağ, dünyadan uzaklaştıkça zayıflar.
📍Yeryüzünü bir bulut gibi kaplayan bu alanı biz hissetmeyiz. Yani balık suda yaşar ama suyu hissetmez bilmez. bu alan içinde bulunan her farklı seviyedeki titreşim frekansı bir canlı türünün bilincini, bilgisini barındırmaktadır ve tüm enerji yani enerjinin tüm titreşim frekansları ile tamamı tek bir bilinçtir. Güneşe baktığınız zaman tek bir renk parlak ışık görürsünüz fakat araya cam koyupta yansıttığınız zaman birçok renk tayfına sahiptir, bu örnek konumuz ile uyumludur. bilinç tektir akıl tektir, fakat enerji frekanslarının titreşim seviyeleri pek çoktur ve her bir titreşim seviyesi aralığında tek olan bilincin farklı bir açılımı vardır. Bilincin tamamı veya sizin titreşim aralığınızın dışındaki titreşimler diğer türlere kapalıdır. Yasak değildir ama size verilen bedensel duyu organlarının ayarları diğer titreşim seviyelerinin şifresini çözerek algılamaz.
📍Elektro magnetik morfik alan bilgisine sahip, derin farkındalığın önemini bilen bir kişi için; kendi bilinç altının diğer tüm canlılar ile birlikte aynı yere bağlı olarak bilgi alışverişinde bulunma sı, tüm canlı türlerinin aynı bilgi merkezinden yönetilmesi, tüm canlı varlıkların yaratılma amacının bir akıl tarafından düşünülerek belirlenmesi, kainatta “TEK” liğin açıklanabilmesi için çok önemlidir. Teklik ise benliğin tersidir yani tekliğin olduğu yerde benlikten bahsetmek saçmalıktır,
📍O halde “BEN” lik kavramı doğum ile var olan ölüm ile biten bir kandırmaca dan ibarettir, oysa biz insanların her şeyi tüm hayatları “ben” lik üzerine kuruludur. Bu içinden çıkılamayan açmazdır.
📍Tanıdığınız karşılaştığınız hemen hemen herkes gün içinde defalarca “ben” der, benliğini kabul ettirmek, haklı çıkmak için savaşır, kimi zaman kazanır kimi zaman kaybeder ama hiçbir zaman bu savaştan vazgeçmez, vazgeçemez oysa insan her “ben” dediği zaman karşısında “sen” oluştumaktadır, fakat bunu bilerek değil doğaçlama olarak yapar, aslında insanın bedeni içinde “ben” “benim” kavramını besleyip büyüten “ego” dur. Ego, insanın yaşadığı her olay karşısında devreye girer ve o kişiye hayaller, sözler, planlar, geçmişin hesaplaşması, vaatler, korunma içgüdüsü, gelecek kaygısı, kaybetme korkusu gibi daha birçok duygu ve korkular verir.
📍Egonun beslendiği üç ana damar vardır: Sahip olma, Haklı çıkma ve Üstün olma duygusu. Bu üç duygu insana sevgi, sahiplenme ve kaybetme korkusunu yaşatır.
📍İşte insanın yaşamını cehenneme çeviren bu duygulardır. İnsan ömrü boyunca sahip olmak, üstün olmak ve haklı çıkma adına çalışır, didinir durur, Sonunda ise sahip olmanın da üstün olmanın da haklı olmanın da birer yalan olduğunu görür. Yaşadığı süreçte bunlara öylesine odaklanır ki hayatın gerçek lezzetlerini, güzelliklerini kaçırır.
📍Örneğin sahip olma duygularından olan mal mülk, para, çocuk, eş, arkadaş, dost, meslek, şöhret sadece insanın bir zannıdır. tüm hayatını bunlara sahip olmak için çabalar, eğer elde edebilirse bu seferde kaybedecegim diye korkar.
📍Hâlbuki insan, sahip olduğunu zannettiği her şeyin esiri olmuştur. Bu esaretlerinden kurtulup Allah’a yüzünü dönemez. islam olamaz, yani teslim olamaz, Artık kendinin ve çevresindekilerin nefsini memnun edeceğim diye çırpınıp durur. Çünkü egosu beğenilmeyi ve takdir edilmeyi arzular.
📍Sahip olma duygusu, ‘‘ben’’i besleyen en kuvvetli damarlardan biridir, İnsanın bebekliğinde başlayan “benim” duygusunun düşüncesi, ömrü boyunca devam eder. Hiçbir şeyin kendisinin olmadığını anladığında ise iş işten geçmiş olur.
📍Kâinatta sadece bir tek sahip vardır; o da Yaradan’dır. Yani bir tane ev sahibi vardır, gerisi misafirdir. Kendini ev sahibi zanneden bütün misafirler, hayatlarının son anlarında gerçeği anlarlar ki; yanılmışlardır, dünya yaşantısı onları kandırmıştır.
📍Sahip olma duygusuyla insan uzun, derin planlar yapar, hayaller kurar. Uzun hayaller kurmakla oyalanıp dururken bir de bakar ki sonsuz zannettiği dünya yaşamı sonlanmış.
📍Olaya başka bir bakış açısı ile bakarsak eğer, Allaha kul olmak ne demek? diye sormamız gerekir; Allah’ın varlığı yanısıra kendine ait bir varlığının olmaması bilinci ile “BEN” liksiz yaşamak demektir. insanlar, “BEN VARIM” düşüncesine yani sahiplik duygusuna, kendisini öylesine kaptırmıştır ki vazgeçemez. Oysa “BEN YOKUM” bilinci ile yaşayabilen insan, koruyacak bir varlığı, sahiplik duygusu, kaybetme korkusu olmadan “Özgür” yani “KUL” olmanın konforuna ulaşır. Kişi, gerçeğin farkına varıp, aslında sahiplenecek hiçbir şeyinin olmadığını idrak edip, “BEN” diyerek sahiplendiği tüm yükünü, gerçek sahibine bırakıp, yapabileceği nin en iyisini yaptıktan sonra, dünyasında ortaya çıkacak sonucun, kendisi için, en “İYİ”, en hayırlı olan, olduğuna kesin inanarak, iman ederek, kendisini hayatın akışına bıraktığında, gerçek anlamda “TESLİM” = İslam olduğunda, artık bir “HİÇ” tir. Hiç olan birinin de bilincinde, sahiplenecek, kaygı duyacak, korkacak, ne malı, ne canı, ne şanı, ne şöhreti, ne geçmişi, ne geleceği yani hiç bir şeyi yoktur. işte O kişi “AN” nı yaşayarak cenneti yaşamaktadır. kuranda bu kişiye “muhlis kul” denir. ve kuran’da şeytan bile muhlis kuluna hiçbir şey yapamayacağını söyler.
📍15/HİCR-39: (İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.
15/HİCR-40: Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.
12/YÛSUF-24: Ve andolsun ki; (kadın) onu arzuladı. Eğer Rabbinin delilini görmeseydi, o (Yusuf A.S) da onu arzulamıştı. İşte böylece onu kötülükten ve fuhuştan uzaklaştırırız. Muhakkak ki; o muhlis kullarımızdandır.
37/SÂFFÂT-71: Andolsun ki, onlardan önce, evvelkilerin çoğu(da) dalâlette idiler.
37/SÂFFÂT-72: Ve andolsun ki, onlara nezirler (uyarıcılar) gönderdik.
37/SÂFFÂT-73: O zaman uyarılanların akıbetleri nasıl oldu, bak!
37/SÂFFÂT-74: Ancak Allah’ın muhlis kulları hariç