16 Kasım 2024 Cumartesi
Meslekten büyüklerim beni affetsinler; gençlik çağlarımda tadına doyamadığım yıllarımın geçtiği deniz, bildiğin mavi turmuş…
Ne kadar mutlu, ne kadar huzurlu, ne kadar rahatmışız meğerse…
Yok; eğer o yıllarda (15 yıl öncesine kadar) icra edilen meslek onurla bahsedebileceğimiz DENİZCİLİK SANATI ise, şu anda gemilerde ekmek parası peşinde koşan, kamarotundan kaptanına, herkes, ağır ceza pranga mahkumudur…
Biz Denizciler, limanlara varmayı bir bayram coşkusu içinde heyecanla bekler, liman günlerimiz festival neşesinde geçerdi…
Günümüzde, liman süreçleri, o kadar stresli, o kadar problemli, o kadar baskı içinde geçiyor ki, üç ay Okyanusta kalsak, gemide çalışanların büyük çoğunluğu halinden şikayet etmez…
Her limanda bir denetleme, her limanda mutlaka bir survey baskısı, her limanda gemiye gelen veya gelenlerin problem bulmak için neredeyse iç çamaşır rengimize kadar sordukları saçmalık derecesini aşan merakları, buldukları pireyi deve yapmaları bezdirdi bizi…
Örnek olarak çalıştığım gemi:
Durban – Güney Afrika
Gdansk- Polonya
Newcastle – İngiltere
Chittagong – Bangladesh
Gangaramam-Hindistan
Dammam -Suudi Arabia
Houston – Amerika
Mobile -Amerika ( class ve flag state gelecek)
limanlarına son 6 ay’da uğramış ve Hindistan hariç bütün limanlarda yetkili kurum veya kurumlarca denetlenmeye tâbi tutulmuş, bu denetlemeleri yapanlar, gemide çalışanların emniyeti için yapılıyor yalanı ile, ruhlarındaki huzursuzlukların acısını gemi çalışanına ödettirmişlerdir…
(Hindistan’da denetçi gelmedi ama black custom — siyah gümrükçüler – denilen, hırsız takımının yarattığı hurricane’e maruz kaldık)
Surveyor’lerin Gemiye yazdıkları herbir uygunsuzluk maddesi için prim aldıklarını düşünüyorum …
Bir önceki limanda Surveyorun yazdığı 3 maddenin tamir edilip edilmediğini kontrole gelen yeni Surveyor, o maddelerin tamirini görüyor onaylıyor ama diyor, eski Surveyor bunları görmemiş,al sana yeni beş madde daha…
Bildiğin, bataklıkta, ayağı çamura saplanmış gibiyiz…
Altı gün fırtınada kalmışız, altı saat kanal seyri yaparak sabaha karşı 05:00’da sadece yakıt almak ve öğleden sonra tekrar hareket etmek için Rotterdam limanında şamandralara bağlamışız.
Saat 08:00’da 2 kişilik PSC gemiye teşrif ediyor.
O kadar fırtınadan sonra, (en fazla uyuyan benim 2 saat) ekibimle denetlemeye giriyoruz…
Akşama dek sürüyor denetleme.
En komik an, denetçinin RESTING HOURS (dinlenme saatleri) evrağını istemesi oldu…
Akşam detain ( seferden men) edilmeden yola çıktık uyumadan, dinlenmeden, nefes almadan….
Eeeee kurban, sen hani herşeyi geminin emniyeti için yapıyordun….
Senin yüzünden, 40 saat ayakta uyumadan yola çıkıyoruz!!!!
Tır parkı mı var 6 saat uyuyalım sonra yola devam edelim!!!!
Riyakar herifler..
Daha yine dün , adamın biri yollamış mesaj bana…
Kritik ekipmanlarınızdan çalışmayan herhangi birisinin yetkili makamlara rapor edillmemesi (CRIME) suçtur ve bunun karşılığı hapistir…
Hatta demir parmaklıklar arkasında Kaptan temsili çizimi ile gözümü korkutmuş arsız…
O ahlak yoksununa şunu yollamak gerek aslında ama, kendi başımı değil, geminin başını derde düşürmekten imtina ettiğimizden yapamıyorum
– hey dostum, senin problemin ne ; biz sadece iki – üç günlüğüne limanına gelmiş gariban denizcileriz, terörist falan değiliz… ve beynine oksijen az giden dostum; dümenim olmasa, makinam çalışmasa, nasıl varacağım buralara…
Aslında bir de şöyle devam etmeli yazıya,
—pardon bildirmeyi unutmuşum; course recorder’in ( rota kaydedici) yazıcı iğnesi çalışmıyor… O iğne var ya, O iğne, anladın sen onu…
Çok zor ama oldukça saygı duyulan bir mesleğimiz vardı..
Şimdi saygınlığı tamamı ile bitti ve eskiye göre 18 defa daha zor bir mesleğe dönüştü bu güzide sanat…
Deniz taşımacılığı işinden ekmek parasını kazanan herkes; gemide çalışan herkese karşı öyle bir saldırgan dil kullanıyor, öyle suçlayıcı yaklaşıyor, o kadar gemi hiç bir şeyi bilmez tavrı takınıyorlar ki,
işte asıl mesele bu…
Paraya öyle çok ihtiyaç olmasa
Üsküdar Eminönü vapuru
haram olsun bana…
Erhan Şengül