21 Kasım 2024 Perşembe
Değerli vatandaşlar, halen AKP belediye başkanı olup yeniden aday gösterilmeyince, MHP veya CHP’den ya da halen CHP’nin belediye başkanı olup aday gösterilmeyince CHP’den ayrılıp AKP veya diğer bir partiden aday olduklarına şahit oluyoruz. Yani bulunduğu parti aday göstermeyince aday olacağı bir partiye transfer ediliyor. O zaman bu arkadaşlara sormak lazım sizin ilkeleriniz yok mu? siz omurgasız bir siyaset yaptığınızın farkında değil misiniz? Elbette farkındalar. Bana göre bu geçişler siyasi ve ahlaki bir çürümenin yansımasıdır. Öyle ya çürüme her alanda kendini gösteriyor. Al birini vur ötekine, hepsi çürümenin sorumluları. Şükürler olsun ki biz DOĞRU PARTİ olarak tepeden tabana kadar ilkelerimizin gereğini yaptık, yapmaya devam ediyoruz. En azından bu çürümüşler arasında sağlam yapımızı koruyoruz.
Nedir bu çürüme derseniz, başlangıç durumuna göre süreç içerisinde veya sonunda bir gerileme, bozulma, yozlaşma, kötüleşme gibi özelliklerin biri ya da tümünün görülmesidir. Toplumu oluşturan bireylerin davranışlarını; aile, devlet, toplumda hâkim olan din ve siyasi anlayışlar ile ekonomik altyapı belirler. Ülkemizde siyasal İslam’ın temsil ettiği ve dayattığı bütün bir değerler sistemi; çalma, çırpma ve yandaşlarını kayırma üzerine kurulu bir anlayışı topluma enjekte etti. Böylece etik değerden yoksun her türden davranış, toplumda benimsenir oldu. Çünkü bu anlayış içerisinde yer alanlar devlette istediği yerlere gelebilmekte ve istedikleri hemen her şeyi elde edebilmekteler. Bu yapı içerisinde güya saygın bir yer almak; çalma, çırpma ve yalanla mümkün olur hale geldi.
Siz mi açıklarsınız ben mi? diyen Merdan Yanardağ, İYİ partinin kayıp parasının Akşener’in oğlu adına Fransa’da bir bankaya aktarıldığını açıkladı. Belli ki AKP, bu belgeyle Akşener’i safına katmıştır. Öyle ya çürümeye gör. AKP ve MHP belediyeleri de aynı durumda her gün yeni bir iddia var ancak yüzleri kapkara bunların. Kimse kimseye dokunmadığı gibi vatandaşlar da duyarsız. Başta da söyledim toplumsal çürüme duyarsızlığı beraberinde getirmektedir. Ancak; Ahlaki değerlerin yitirilmesi bu süreçle birlikte başlar ve “altta kalanın canı çıksın” düşüncesi toplumsal birlikteliğimizi derinden etkiler. Hukuk sisteminin yozlaşması nedeniyle de gerekli önlem alınamamakta ve ahlaksızlık kurumsallaşmaktadır.
Eğitimin yetersizliği ve millilikten uzaklaştırılması sonucu; toplumun ekonomik, kültürel, eğitimsel ve sosyal kodlarıyla oynayarak; ona gerici, çıkarcı, yozlaşmış, saldırgan, bencil ve bilim dışı bir yaşam dayatılmaktadır. Bu yüzden, toplumsal çürümenin önüne geçebilmek ancak bu çürümeyi yaratan ve dayatan siyasal İslam anlayışı ve çıkarcı düzenin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır.
Yapılanlara insanlık kalmadı, ahlak çöktü, ilişkilerde, tutumlarda, davranışlarda bir güvenilmezlik, bir iticilik, bir ürkütücülük, kısacası bir kötülük hali ortaya çıkmıştır. Dinselliğin, muhafazakarlığın baskın olduğu ve her daim ahlaktan bahsedilen bir coğrafyada yer alan ülkemizde temiz kalmanın, ahlaklı ve meslek etiğine uygun davranmanın bedelinin mutlak yenilgi olacağı unutulmamalıdır. Bu anlayışın tek amacı hayatta kalmaktır ve bu amaç için diğerlerinin haklarının hiçbir değeri yoktur.
Çürümenin yarattığı bir diğer gerçek ise yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin alt gelir gruplarınca kabullenilmesi. Bu kabullenme toplumsal duyarsızlığa yol açmakta, daha acı olanı ise halkı “hak arama” talebinden uzaklaştırmaktadır. Bu süreçte yoksulluğun kader olduğunu söyleyen AKP iktidarı, daha sonra yoksulları kendine bağımlı hale getirmektedir.
Günümüzde alt gelir gruplarının, sınırlı sayıdaki saray ve eşrafına kaynak aktardığı ve ekonomi politikasının da bunun üzerine inşa edilmesi ve eğitim sisteminin tarikat ve cemaatlerin arka bahçesine dönüşmesi sonucu hem toplumsal hem de sosyal anlamda, ahlaki normların zayıflaması, ekonomik çöküş, İşsizlik, siyasi kazanç adına verilen ödünlerin getirdiği istikrarsızlık, bireyler arası iletişimin bozulması yanında toplumun temel sosyal yapılarının, kültürel değerlerinin ve sosyal kurumlarının tahribata uğraması ve zayıflaması sosyal çürümenin göstergesidir. Ayrıca sosyal çürüme; değerlerimiz ve güven duygusunun kaybına ve hatta suç oranının artmasına da etki edebilen ekonomik, politik ve kültürel faktörlerle de bağlantılı bir olgudur.
Çürümeye giden süreçte, liyakatin yerini sadakate, bilimin yerini hurafelere bırakan AKP iktidarı terazinin ayarını bozarken, Toplumun her bir ferdi günümüzde güçlülerin hukuku sonucu demokrasinin rafa kaldırılması ve otoriter bir yapıya teslim edilmesi karşısında suskun kaldı. Bu sürecin geleceğimizi kararttığını tüm zorluklara rağmen DOĞRU PARTİ temsilcileri başta olmak üzere haykıran bir grup elbette var. Ancak; kurumlar, siyasiler, çıkarcılar, yağmacılar, kendi menfaatini düşünenler, ölenlerin sırtından siyasetin etkin olduğu günümüzde, ülkemiz insanının da içerisinde yer aldığı bu çürümeyi önleyici tedbirler alınmaz ise ülke olarak ödenecek bedel oldukça ağır olacaktır. Suskunluğunu koruyan halkımızın bu çürümedeki katkılarını, aşağıda anonim olan ve birçok yerde paylaşılan (Alıntıdır) özdeyişlerle izah etmek isterim;
Mübah gösterdik. Hasta tavuktan sağlıklı yumurta çıkmaz, derler. Öyle ya kendimizi tedavi edip bu çürüme çemberinin dışına atmanın zamanı gelmiştir. Yoksa demokrasiye geçişi, siyaseti ve Toplumu kirlilikten arındırmak mümkün olmayacaktır. İçinde yaşadığımız toplumda iyilik, güzellik, hak, hukuk, yardımlaşma ve dertlere derman olma adına duy ve gör. 30.Ocak.2023
Selam ve Saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)