18 Kasım 2024 Pazartesi
Değerli okurlar, AKP’nin 23 yıllık iktidarlarında saray ve eşrafının çıkarları ve değerlerine göre izlediği yolun sonunda yapılan işlerin yanlış olduğu ve vatandaşlarda endişeye sebep olduğu görülmektedir. AKP iktidarının şanlı ordumuz dahil her alanda çöküşe sebep olduğu ne yazık ki muhalefet partilerince de görülmüyor. Çünkü; iktidarıyla muhalefetiyle hepsi aynı gözeden su içiyorlar.
İktidarlar, ülkemizin içinde bulunduğu tıkanıklıkları aşacak politikalar önermek ve umut olmak zorundadır. Çünkü; ülkemiz içinde bulunduğu sorunları çözebilecek bir potansiyele sahiptir. Eksik olan politik önderliktir ki o da bu iktidar ve koşulsuz destekçilerinde yok. Bu tutum vatandaşın siyasete ve siyasetçiye duyduğu güven ve umutları yok etti. Oysa; siyasette Kitleleri seferber eden umut ve inançtır. Tüm araştırmalarda “kararsızlar”, “hiçbir parti” diyenlerin çokluğu da göstermektedir ki ülkemizde vatandaşların dertleriyle dertlenen bir iktidar yoktur.
AKP iktidarının siyasal İslam’a dayalı tercihinin, Türkiye’nin iç yapısını değiştirdiği ve bu değişimin temelinde de kurucu lider Atatürk’ün ilke ve devrimleri yanında cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırılık yatmaktadır. Çözüm; anayasal, yasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yapıların kurucu değerler çizgisinde güçlendirilmesi ile mümkün olacaktır. DOĞRU PARTİ bu anlayışın merkezdeki tek temsilcisidir. Buna ihtiyacın nedenini anlamak adına son günlerde gündem olan olaylara ve nedenlerine bakalım,
Değerli okurlar, çıkarlarının peşinden koşan AKP iktidarı ve MHP için vatandaşın dertleri ve sorunlarının çözümü konu dahi değil. MHP, bürokrasi ve yargı üzerindeki etkinliğini, AKP ise silahlı gücünü korumak adına karşılıklı mücadeleleri tavizlere dayalı olarak sürdürülmektedir. Kim haklı arayışında değiliz. Çünkü; her iki tarafta sadece kendi çıkarları ekseninde hareketleri nedeniyle haksızlar, üstelik bu durum ülkemiz ve insanlarımıza da yapılan en büyük haksızlık sonucunu doğuruyor.
AKP, iktidarını sürdürmek için MHP’nin desteğinin devamı, MHP’nin ise hükümette olmamasına rağmen etkinliğini koruma peşinde. Al gülüm, ver gülüm misali. AKP ve MHP birlikteliğinin siyasi ittifaklarında sorun yok ancak devlet yapılanmasında aralarındaki ittifak bir türlü sağlanamıyor. Asıl amaçlarını gizlilik içeren mesajlarla anlatmaya çalışanların hangi konuda uzlaşamadığını bilmek mümkün değil ancak hangi konuda! uzlaşma olmadığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Devleti yönetme yetkisi…
Bir başka konu ise eğitim dışında her konuda ahkam kesen sözde Bakan Yusuf Tekin’in söylemleri. Neymiş “Camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuran’ı Kerim öğrenmesini yasaklamak…” laiklik sonucudur dedi. Bakın sayın Tekin;
Bilmem anladınız mı laikliğin ne demek olduğunu sayın Tekin. MEB, tekin olmayan bir yer halini almıştır. Eğitim kurumlarımızı çağdaş eğitim düzeyine çıkarmanın tek yolu, AKP iktidarının orta çağ zihniyetinin temsilcisi olan Yusuf Tekin’in derhal istifa etmesidir. İstifa edin sayın TEKİN.
Değerli okurlar, Terörist başını TBMM’ne davet eden bu anlayış, varlıklarıyla gurur duyduğumuz “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenlerimizi ordudan atmaya çalışıyorlar. Eksenlerinde millet olmayan ve her fırsatta çıkarları doğrultusunda dini ve milli duyguları acımasızca istismar eden bu siyaset ve siyasetçilerde sen, ben kavgası devam edecektir. DOĞRU PARTİ sorumluluk üstlendiğinde biliniz ki, önce vatan sonra millet var olacak. Elbette sen, ben YOK biz varız biz anlayışı hakim olacak. 19.Kasım.2024
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Değerli okurlar, dinimiz gereği yardımlaşma ve yoksullara yardım etmek elbette önemlidir. Ancak, bu yardımın imkanlar oranında yapılması daha da önemlidir. Emekçi kardeşlerimizin sıkıntılarını görmezden gelmek en hafif ifade ile vicdansızlıktır. AKP iktidarları boyunca bu kesim adım adım yoksulluğa ve hatta bir kesimi de açlığa mahkum edilmiştir. Oysa kaynakları sınırlı olan bütçeden yabancılar söz konusu olduğunda kaynak sıkıntısının olmadığı görülüyor. Aşağıda bir kısmını açıklayacağım bütçeden, hibe ve yardımlara konu ülkelere aktarılan kaynak nedeniyle bu durumu “yabancıya var, kendi insanımıza yok” başlığı altında ifade edeceğim. Özetle;
TİKA (Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı) 2020 Türkiye Kalkınma Yardımları Raporu verilerine göre, yıllık resmi kalkınma yardımları 8 milyar doların üzerindedir. Rapordaki verilere göre Türkiye’nin, yabancı ülkelere 2017’de 8.12 milyar dolar, 2018’de 8.61 milyar dolar, 2019’da 8.66 milyar dolar, 2020’de ise 8.12 milyar dolar tutarında resmi kalkınma yardımı yaptığı ifade ediliyor. Yardım yapılan ülkeler Suriye, Arnavutluk, Irak, Afganistan, Filistin, Somali, Kazakistan, Kırgızistan, Bosna Hersek ve Tunus olmuştur. Son 10 yılda bu ülkelere yapılan yardım ve/veya hibe tutarları;
İngiltere merkezli “Development Initiatives” tarafından hazırlanan “Küresel İnsani Yardım” 2022 Raporu’na göre, ABD; 9.8 milyar dolar insani yardım sağlayarak listenin başında yer alırken, Suriyeli sığınmacılara yönelik yapılan harcamaların sıralamaya dahil edilmediği ülkemiz 8.12 milyar dolarla ikinci sırada yer aldı.
Gördüğünüz gibi AKP iktidarı dünyanın dört bir yanına olmadığı söylenen kaynaklarla ulaşmış, ancak vergileriyle bütçenin en önemli ayağını oluşturan çiftçi, emekli (ki, 48 ülkenin yer aldığı 2024 Küresel Emeklilik Endeksi’nde Türkiye, 48.3 puanla 44. sırada bulunuyor), esnaf ve emekçi kardeşlerimizden ise uzaklaşmıştır. İğneden ipliğe her şeye zam yaparak vatandaşlarımızın yoksulluğunu derinleştiren AKP iktidarı yeni bir kaynak yaratma peşinde. Nedir bu elektrik tarifeleriyle oynama;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar 2025 Şubat ayından itibaren, aylık elektrik tüketimi 417 kilovatsaatin üzerinde olan hanelere sanayi elektriği tarifesi üzerinden fatura uygulanacağını açıkladı. Yaklaşık 1,2 milyon abonenin bu yeni düzenlemeden etkilenmesi bekleniyor. Yasal dayanağı olmayan ancak IMF’nin Türkiye için hazırladığı raporda enerji sübvansiyonlarında reform yapılmasını önerisi olan bu uygulamanın yürürlüğe girmesi halinde milyonlarca haneye sanayi kuruluşlarına uygulanan yüksek tarifelerden fatura kesilecek.
Yani; 2024 sonunda Enerji üretim ve dağıtım şirketlerine verilen destek kaldırılarak desteğin tamamı vatandaşın faturalarına yansıtılacak ve ayda 417 kwsaat ve üzeri elektrik tüketen yurttaşların elektrik faturaları en az 2-3 kat artacaktır.
Kurulu güçte ve üretimde fazlalık olmasına rağmen maliyetler şişirilmekte ve satış fiyatları arttırılmaktadır diyen EMO, 2023 yılında enerji sübvansiyonları için 272,2 milyar TL kullanıldığını, ancak Bu kaynağın, vatandaşa ucuz enerji sunmak için değil, enerji şirketlerinin parasal ihtiyacını karşılamak için kullanıldığını belirtmiştir. Oysa; DOĞRU PARTİ’nin program ve yol haritasında da belirtildiği üzere, enerjiye erişimin temel insan haklarından olduğu ve bir kamu hizmeti olması nedeniyle elektrik üretim ve dağıtımının kamu eliyle yürütülmesi gerekmektedir. Görünen o ki, itibarını yapılan hibe ve yardımlar ile korumaya çalışan AKP iktidarı, bu kararıyla da milletin itibarını ayaklar altına alıyor ve Var ama Emekçi vatandaşlarıma YOK diyor. 14.Kasım.2024
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Değerli okurlar, yüksek enflasyon, ekonomik kriz sonucu toplumun çok büyük bir kesimi yoksulluk pençesinde kıvranırken sokaktaki şiddet, adalete duyulan özlem, kadın ve çocuk katliamları sonucu toplumda oluşan mutsuzluk ve umutsuzluk hali devam ederken, iktidar ve koşulsuz destekçileri ile muhalefet temsilcileri yaşanan siyasi ve sosyal olayların nedenleri değil sonuçları üzerinde mantık yürütmek gibi bir yanılgı içindeler. Oysa, özellikle ülke meselelerinde olayların nedenini ve bu işlerden kimin/kimlerin çıkarları var temelinde mantık yürütmeleri gerekmez mi? Bu bakış doğrultusunda olaylar ele alındığında, ülkemiz ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan olayların temelinde, Emperyal güçlerin çıkarlarının esas alındığını görülecektir. Şöyle ki;
Stratejik ve jeopolitik bir coğrafyada yer alan ülkemizin de içinde olduğu Ortadoğu bölgesinde yer alan enerji kaynaklarını kontrol altına almak isteyen emperyal güçlerin demokrasi getirme bahanesiyle; sivil, askeri, etnisite ve mezhep farklılıkları gibi hassasiyetler üzerinden sonu kanlı dahi olsa birçok müdahaleleri olduğu aşikardır.
Bu müdahalelerin emperyal güçlerin çıkarları doğrultusunda sonuçlar alınmasında iktidarın baskı altına alınması yanında muhalefeti de etkisi altına alarak özellikle ülkemizin milli sınırlarının BOP gereği yeniden çizilmesi noktasına gidilmektedir. Emperyal güçler ve yerli işbirlikçileri, uyguladıkları acımasız politikalarla demokrasinin ortadan kaldırılarak, siyasal İslam’ın hakim kılınmasının önünü açmakta, sorunları giderek daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir.
Seçimlerde Kürt kökenli vatandaşlarımızı siyasi çıkarlarına alet etmek isteyen iktidar terörist başı Apo’nun mektubunu mitinglerinde okutmanın yanında PKK’nın Suriye’deki yapılanması olan YPG’nin silahlandırılması ve desteklenmesini aleni yapan ABD seçimlerini kazanan Trump için dostum diyebiliyor. Oysa, bu Trump içerisinde “Aptal olma” ifadesinin yer aldığı mektubunun ekinde YPG lideri Mazlum Kobani’nin mektubunu göndererek iş birliği yapması istenmedi mi? sözde teröristlerle masada oturmayacağını ifade eden iktidar ve koşulsuz destekçileri önümüzdeki dönemde YPG lideri ile masaya oturacaklardır. Neden mi? BOP projesi eş başkanı olarak geri adım atamazlar da ondan.
Bu nedenle; AKP iktidarı, bu büyük yıkım projesi karşısında demokratik laik sosyal hukuk devletini koruyan, üniter devlet yapısını savunan, kendi kaynaklarını yabancılardan arındırarak milletinin refah ve huzurunu düşünen siyasetçileri hedef almakta ve her türlü kanunsuz güç kullanarak susturmaya çalışmaktadır. Ancak, susmayacağız, oynanan oyunların farkındalığı ile bir kez daha diyoruz ki;
Özetle; ülkemizi bu bağımlılıktan kurtarmanın tek yolu, kurucu önder Atatürk’ün ilke ve devrimleri ışığında, milletin refah ve huzurunu temin edecek bir siyasi iradenin iktidara taşınması ve bu iktidar ile umutların eyleme geçirilmesidir. Aksi durumda ülkemiz aleyhinde sonuçların muhatabı olan milletimiz kaos ve karmaşanın hakim olduğu bir ortamda bulacaktır kendisini. Örneklerini daha önce yaşadığımız gibi böyle bir ortam kime/kimlere yarıyor siz düşünün…
DOĞRU PARTİ olarak, Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümünün 86’ncı yılında saygı, minnet ve şükranla anıyoruz… 10.Kasım.2024
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Değerli okurlar, ülkemizin sorunları üzerinde kafa yorarak çözüm üretmesi gereken AKP iktidarı ve koşulsuz destekçilerinin kişisel hırsları ve koltuk sevdası peşinde koştuklarına şahit oluyoruz. Milletin yoksulluk kıskacında kıvrandığı, gençlerin dış ülkelere kaçışı, emeklilerin ölüme terk edildiği, parası olanların sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlandığı, enerji ve madencilik kaynaklarının yabancılara peşkeş çekildiği, sözde özelleştirme ayağına elektrik ve doğalgazda yüklü faturalarla yandaş şirketlere kaynak aktarıldığı bir Türkiye var. Yapılan harcamaların temel kaynağı ise 80 milyonu yoksulluğa mahkum milletimizin ta kendisi…VURUN MİLLETE…
Kendileri suç olan bir öneride bulununca sessiz kalan adaletin, muhaliflerin aynı konuyu gündeme getirmesi durumunda küheylan kesilen bu adaletin pençesinde kıvranmaya mahkum. Yani, adaletin ve hukukun siyasi anlayış doğrultusunda işlediği, mevcut Anayasayı hiçe sayan bu anlayışın yeni bir Anayasa çağrısının ne anlama geldiğinin bilinmediği bir Türkiye…
Günümüz iktidarının, hemen hemen her gün temel ihtiyaç ürünlerine yapılan zamları önlemek ve milletin alım gücünü yükseltecek tedbirleri alması gerekirken, sanki güllük gülistanlık bir ortamdayız gibi davranışlarına ne demeli. Milletin gündemi geçim zorluğu olmasına rağmen siyasetçilerin gündemi varsa yoksa terör örgütü lideri 40 bin vatandaşımızın katili APO…
AKP sözcüsü Bahçeli bu gündemin hamisi durumunda, ne diyor APO için umut hakkı verilsin ayrıca gelsin TBMM’de silah bırakacağını yapacağı konuşmada açıklasın. Tepkiler karşısında ise ne var TBMM, İmralı gibi ülke toprağı değil mi? diyebiliyor. Bu akıl tutulması değil başka bir şey! Sonra Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı olması için anayasal düzenleme talebini dile getiriyor. Gerekçesi ise ülkeyi tecrübesiyle o düzeltir diyor. Bu anlayışa ne demek lazım inanın ben bir şey diyemiyorum. Kendisine acil şifalar diliyorum sadece…
Değerli okurlar, ülkemiz sahipsiz değildir. Vatan hainlerinin kutsanması ve yalanlarla sabrımızı zorluyorlar, ancak sabrın da bir sınırı olduğunu unutuyorlar. Bu ülkenin asıl sahibi aziz milletimiz dini, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun yıllardır birlikte birçok sorunun altından nasıl kalkmışsa, siyasi çıkarlara alet edilmek istenen sorunlarını da aynı duygu ve düşüncelere sahip DOĞRU kararıyla sahip çıkaracak ve üstesinden gelecektir. Milletimiz ülkemizi emperyal güçler ve yerli işbirlikçilerine yedirmeyecek ve asla uşaklık etmeyecektir. Hatırlatırım ki, “Türk milleti uşak değil efendidir efendi…” Şimdi soruyorum ÇÖZÜM YOK, NEDEN?
7.Kasım.2024
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Değerli okurlar, sorunlardan bir türlü başını kaldırmayan milletimiz, sorunlara sebep olan AKP iktidarına karşı hala sessiz durumda. Ne bir sorgulama, ne bir sorgulama ne de etkili bir protesto. Bu yazımda içinde bulunduğumuz duruma mizahi pencereden bakmaya çalışacağım. Fıkra bu ya;
Acıkmış olarak eve dönen Recep annesine,
“Akşama ne var?” diye sorunca, annesi;
“Saymakla bitmez oğlum” dedi. Recep;
“Güzel, nelermiş bunlar?” deyince, annesi gülümseyerek,
“Pirinç pilavı!” dedi.
Öyle ya, say say bitmez. Eğitim ve sağlık; parası olana, fırsat eşitliği yerlerde sürünüyor, yargı-yasama ve yürütme yani kuvvetler ayrılığı yok, tüm yer altı ve yer üstü madenlerimiz yabancıların elinde bize de pislikleri kalıyor, çevre ve insan sağlığı mı o da ne? suç ve suçlu mekanı sokaklar, namuslu insanlar için açık cezaevi halini almış. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar meşru hale getirilmiş, vergi uygulamalarıyla devlet adeta tefeci konumunda, gücü yeten yetene, çok kazanandan sıfır, az kazanandan neredeyse kazandığının tamamı istenmekte, ülkemiz mültecilerin işgaline uğratılmış. Yani, AKP sorunları çözmek yerine yeni sorunların kaynağı durumunda. Pirinçler sayılamıyor artık lapa lapa olmuş. Buna sebep AKP iktidarı bu lapa gibi çöpe atılmalı başka çözüm yok… bir başka mizahi yaklaşımla yazımıza devam edelim.
Mehmet komadadır. Karısı Yanındadır… Mehmet nemli gözleri ve kısık sesiyle karısına bakar ve konuşmaya başlar:
“İlk işten atıldığım zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın…
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
“Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz kadınsın!”
Millet komadadır, başında 22 yıldır iktidarda olan AKP yönetimi var. Ancak; bu iktidar sayesinde milletimiz ellerinde var olan değerleri bir bir kaybederken, gözlerindeki yaşları görmeyen, haykırışlarına kulak tıkayan, AKP iktidarının kendilerine ve ülkemize nelere mal olduğu muhasebesini yapacak akıllarını daha kaybetmedi… Özetle; AKP ve koşulsuz destekçileri akıl ve bilimden uzak saymakla bitmez uygulamaları, sorunlar yumağına dönüşünce dini ve milli hassasiyetlerimizi siyasi çıkarlarına alet eder, hatta öyle çaresiz bir durumda olmalılar ki terör örgütü bebek katili Apo’dan dahi medet umar duruma düştüler. Yazık aziz milletimize ve cennet vatanımıza…Aziz milletim, her gün bir yenisiyle sana yaşatılan saymakla bitmez sorunları asla unutma, unutturma ki, aydınlık bir geleceğin olsun. 4.Kasım.2024
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun