DOLAR 32,6737 0.08%
EURO 35,1974 0.1%
ALTIN 2.446,36-0,04
BITCOIN 20567940,11%
İstanbul
29°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Cezmi Orkun

Cezmi Orkun

25 Haziran 2024 Salı

ELEKTRİKTE KATLİAM ve SOYGUN TAM GAZ

ELEKTRİKTE KATLİAM ve SOYGUN TAM GAZ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli vatandaşlar, tüm uyarılarımıza rağmen birçok yazımda ele aldığım kaçak elektrik sorunu sadece maddi değil insanlarımızın hayatı ile ödendiğini Diyarbakır-Mardin yangını ile belgelenmiş oldu. Bu konuya girmeden önce denetim ve kontrolden yoksun bu dağıtım ve tedarik şirketlerinin devletimizle ilişkilerine bakmamızda yarar var sanırım. ELEKTRİKTE VURGUN yazımda da belirttiğim üzere AKP yönetimi, özelleştirme sırasında bu şirketlerin yurt dışı finans kuruluşlarından temin ettikleri kredilere hazine adına ödeme garantisi vermiştir. Öz sermayesi bulunmayan bu şirketler döviz kurlarındaki artış nedeniyle kredi geri ödemelerini yapamaz duruma gelmiş ve bu yükü milletimizin sırtına yüklemişlerdir. Yani; elektrik fiyatlarındaki artışın en önemli sebebi dağıtım şirketlerinin borçlarının ödenmesi ve bu şirketlerin kurtarılması çabasıdır.

Özelleştirmeler ile birlikte dağıtım şirketleri sorumluluğunda olan iletim hatlarındaki kayıp-kaçak oranları halen %12 seviyesindedir. İlgili kurumların denetim yoksunluğu sonucu bu şirketlerin gerekli yatırımları yapmaması ile bu oran karşılığı bedel de tüketicilere yansıtıldığından bu şirketler çift yönlü kazanç elde ediyor. ELEKTRİKTE RANT yazımda da belirttiğim üzere AKP yönetimi, sorumluluğunu yerine getirmeyen tedarik ve dağıtım şirketlerini cezalandırmak yerine tam tersi koruma altına alarak RANT sağlamaya devam ediyor. Sorumluluğu da vatandaşa yüklüyor. Yazıklar olsun.

Devlet elektrik dağıtım ve tedarik şirketleriyle yaptığı anlaşma gereği kayıp-kaçak elektriğin önlenmesi için gerekli tedbirler doğrultusunda yatırımların yapılması görevini bu şirketlere vermiş olmasına rağmen bu şirketler gerekli yatırımları yapmadığı gibi kayıp-kaçak elektrik bedellerini de tüm vatandaşlarımıza fatura ettirmişlerdir. Bu maddi yükün millete ödettirilmesi bir tarafa, 20.Haziran Perşembe günü, 15 kişinin yaşamını yitirdiği, binlerce dönüm arazinin yandığı, yüzlerce hayvanın can verdiği Diyarbakır’ın Çınar, Mardin’in Mazıdağı ilçesi arasındaki bölgede çıkan yangının  sebebi ne diye baktığımızda ki verilerde onu gösteriyor sorumlu firma DEDAŞ’ın sorumluluk gereği olan önlemleri almamasıdır. Dayanak ne derseniz; 

  • Diyarbakır Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada Köylülerin ve görgü tanıklarının ifadesiyle elde edilen deliller doğrultusunda hazırladığı  ön rapora göre yangının elektrik kaynaklı olduğu tespiti yer almıştır.

Geçen yıl haziran ayında da son yangından etkilenen ve Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde bulunan Karabudak kırsal mahallesinde çıkan Yangının elektrik direklerinden çıktığına dair tespitler, bilirkişi raporuyla da kayıtlara geçti. Raporda, DEDAŞ “asli kusurlu” bulundu. DEDAŞ’ın çıkan yangında sorumluluğu %70 olarak rapora yansıdı.

  • Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu ve EMO özetle elektrik tellerinin çakışması neticesinde oluşan kıvılcımın, ekili alanlara yansıması ile oluşmuş olduğu ve DEDAŞ’ın olası tehlikelere karşı bir çalışmasının olmadığı, gerekli önlemlerin alınmadığı belirtilmiştir.
  • Diyarbakır Barosu, ”Birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verme” suçlamasıyla, Çınar Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Değerli vatandaşlar, hayretler içerisindesiniz değil mi? işte sizlere diğer yazılarımda da bahsettiğim gibi biz yüksek elektrik faturalarını öderken kullandığımız elektriğin bedelini değil bu şirketlerin borçlarını ödemenin yanında gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle de insanlarımız canını ve mallarını kaybediyor. Bu sonucun sebebi bu şirketlerin önleyici tedbirlere esas yatırımları yapmamasıdır. AKP yönetimi ise nedendir(!) bilmem bu tutumu ile milletimizi açlık, sefalet ve yoksulluğa mahkum etmeye devam ediyor. Doymak bilmeyen yönetim için değirmenci dayı soruyor; bu nasıl çark yahu Buğday bizim ama ezilen biz, öğütülen biz, açlığa mahkum hepimiz. Kim bu doymak bilmeyen …….? Zannediyorum değirmenci dayının sorusu cevabını bulmuştur. 

DOĞRU PARTİ olarak önerimiz tüm yüksek ve orta gerilim hatlarının yer altına aldırılmasıdır. Hadi bakalım AKP yönetimi, samimi iseniz bu firmalara bu işlemi yaptırın da görelim. Yok yaptıramıyorsanız o zaman bizlerin yapmak istediği tüm bu hizmetlerin yeniden devletimiz ilgili kurumlarına devredilmesini sağlayın ki vatandaşlarımız bu yüksek fatura eziyetinden kurtulsun. Aksi takdirde bu olumsuz sonuçların sorumlusu olarak yargı önünde hesap verirsiniz. 

Ayrıca Elektrikte soygun, vurgun, rant ve hatta  katliama SON verilmesi adına Cumhuriyet savcılarını göreve davet ediyor ve sorumlular hakkında gerekli işlemlerin yapılması yanında, yüklenici firmaların sorumlulukları gereği olan iletim hatlarının bakım ve onarımları ile hat yenileme işlemlerinin yaptırılması ve bugüne kadar vatandaşa haksız yere fatura edilen bedellerin yüklenici firmalar tarafından iadesinin sağlanmasını talep ediyoruz.              26.Haziran.2024

Selam ve saygılarımla                

Cezmi Orkun

Devamını Oku

RABBENA, HEP BANA HEP BANA!

RABBENA, HEP BANA HEP BANA!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli vatandaşlar, birçok yazımda da belirttiğim üzere AKP iktidarlarının hizmet anlayışı merkezinde asla insanımız olmadı, bundan sonra da olmayacak. Dün olduğu gibi bugün ve iktidarlarının devamı halinde gelecekte de AKP iktidar hizmetlerinin temelini (ki bu hizmetler milletimiz için değildir.) “RABBENA, HEP BANA”  ya da “Nalıncı keseri gibi hep kendine yontmak!” anlayışı çerçevesinde olmaya devam edecektir. Bu iktidar milletten aldığını milletle paylaşmak yerine sürekli yeni bir şeyler almak peşinde olması kendi insanlarına karşı yabancılaştığını gösteriyor. Çünkü, Erdoğan iktidarı; millete ait olan varlıkları satarak işsizliğin artmasına sebep olurken, milletin vergileri ile üretim ve istihdama dayalı tek bir tesis dahi kurmamış, bu kaynakları yine aynı mantıkla saray ve eşrafına aktarmaktan geri durmamıştır. 

Nedir bu milletten alıp yandaşlara aktardıkları kaynaklar derseniz, dolaylı ve dolaysız vergilerdir. Elektrik, doğalgaz, su, giyim, gıda, ulaşım, araç ve menkul alım satım vs. tüm yaşamsal faaliyetler, bu vergilerle kuşatılmış olup milletin nefesini kesmektedir. Örneklersek;  

  • Daha önce 150 lira olan ve hiçbir medeni ülkede uygulanmayan yurtdışı çıkış harcı 1.500 liraya yükseltilmiştir. 
  • Ülkemizde yüzde 12 olan kayıp kaçak elektrik bedellerini, vatandaşlarımıza fatura ederek gerekli yatırımları yapmayan yandaş firmaların kasası dolduruluyor. 
  • Devlet adına verdiği araç ve yolcu garantileri nedeniyle geçmediğimiz yollar-köprüler ve tünel, yatmadığımız şehir hastaneleri ve uçmadığınız hava limanlarının işleticileri olan yandaş firmalara yapılan milyar dolarlar ödeniyor.
  • Ülkemizde üretimi olmayan Cep telefonu, otomobil ve elektronik eşyalar üretici firmanın satış fiyatından daha fazla bir bedel ilavesiyle satılıyor. Yani, üretmeye ne gerek var, biz üretenlerden daha fazla parayı milleti kazıklayarak zaten kazanıyoruz anlayışı hakim. 

Ki, sırtımıza yüklenen bu bedeller yeni vergilerle taşınamaz boyutlara ulaşacaktır. Aziz milletim bu anlayışın devam etmesi demek, üretime dayalı yatırımların olmaması ve haliyle istihdamın sağlanamaması demektir. Yani, günümüz sorunlarından biri olan işsizliğin daha çok artması ve geleceğin umudu gençlerimiz açısından umutların umutsuzluğa dönüşmesi sonucu beyin göçü sorununun çözüme kavuşması asla mümkün olmayacaktır.

Bu sorunlardan biri de milletin malı olmaktan çıkarılan madenciliktir. Bu iktidarın uyguladığı politikalar 1927 Türkiye’si madencilik politikalarını rehber almaması ve yabancılaştırması sonucu, milletin malı olan yer altı ve yer üstü madenlerimizin çarçur edilmesi gibi bir başka soygunla Cumhuriyet öncesi durum yaşatılıyor. Şöyle ki, Cumhuriyetin ilanından 2002 yılına kadar verilen maden ruhsatı sayısı 1186 iken AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılından  bu yana verilen maden ruhsatı sayısı 390 bin olup şimdi de 545 maden sahasının ruhsatlandırılacağı ilan edilmiştir. Peki sahipleri kim? Elbette yandaş firmalar. Bu firmalara verilen ve denetlenmeyen maden ruhsatlarından dolayı Türkiye’nin doğası, su kaynakları, akarsuları ve her türlü canlı yaşamını ve hatta çevre katliamları sonucu insanlarımızın yaşamlarını tehdit etmektedir. 

Yani, Enerji, tabii kaynaklar ve madencilikte kaynaklarımız hammadde olarak yok pahasına satılması (Oysa; hammadde satmakla zengin olunsaydı Afrika ülkeleri dünyanın en  zengin ülkeleri arasında yer alırdı) olayında olduğu gibi diğer alanlarda da milletin malı ve parası yandaşlara peşkeş çekiliyor. Bu faaliyetler sonucu  millet fakirleşiyor, bir avuç saray ve eşrafı zenginliğine zenginlik katıyor. Öyle ya; vatandaş dini vecibesi gereği kurban dahi kesemiyorsa milletten alınan millete verilmiyor demektir ki, AKP iktidarının yaptığı tam da budur. “RABBENA, HEP BANA HEP BANA!”

İtibardan tasarruf olmaz deyip sosyal, siyasal ve ekonomik çöküşe sebep olduğu halde, lüks ve şatafat içerisinde gününü gün eden ve toplumun büyük kesimine kara günler yaşatan  AKP iktidar yönetimine milletimiz adına ben de diyorum ki, “tatlı tatlı yemenin acı acı çıkarması olur.”  Beyler DOĞRU PARTİ iktidarında veya içerisinde yer alacağı yönetimde DEVR-İ SABIK yaratılarak muhatapları yargılanacak ve milletten aldıklarını, kimlere nerelere aktardıklarının hesabını mutlaka vereceklerdir. Sonrasında, RABBENA, HEP HALKA HEP HALKA. 18.Haziran.2024

Selam ve Saygılarımla                

Cezmi Orkun

Devamını Oku

AT… KURTUL

AT… KURTUL
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli vatandaşlar, ülkemizin içte ve dışta sorunlar yumağı ile karşı karşıya olduğu hepinizin malumudur. İçte toplumun yüzde 80!i yoksulluk sınırının çok çok altında bir gelirle yaşama tutunmaya çalışırken yüzde 20’si açlık sınırının altında adeta ölüme terkedilmiş durumda üstelik ülkemizin neredeyse tamamının sığınmacılar tarafından işgal edilmiş olması bir beka sorunu halini almıştır. Dışta ise BOP eş başkanlığı görevi verilen Erdoğan iktidarı adım adım ülkenin parçalanmasına sebep olacak projenin uygulayıcısı olmaya ve muhalefet partileri de yanına alan görüntü ile projenin bir parçası yapmaya devam ediyor. 

Cumhuriyetimizin kazanımı olan sınırlarımızın değiştirilmesi amaçlı bu proje de ülkemizin bir başka beka sorunu olarak işlerliğini koruyor. Tüm bunların beka sorunu olmaktan çıkarılması gerekirken yerel seçimlerde birinci parti olan CHP Genel Başkanı Özel ve ekibi bu yıkım olaylarını görmezden gelip yumuşama ve/veya normalleşme bahanesiyle iktidara payanda olmaktan öte gidemiyor. AKP iktidarı gitsin diye CHP’ye oy veren seçmenler, hatta toplumun büyük bir kesimi bu durumu şaşkınlıkla seyrediyor. Fıkra bu ya;

Bir gün Cumhurbaşkanı ve birinci parti olmasına rağmen muhalefette kalmayı kendisine layık gören sözde Demokrasi havarisi CHP Genel Başkanı Özel aynı helikopterde, tüm olumsuzluklara rağmen insanlarımızın geçimlerini nasıl yaptıkları üzerindeki muhabbetleri esnasında…Özel; “Ben buradan 35 milyon lira atsam 35 kişi sevinir” demiş. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı; “ben buradan 50 milyon lira atsam 50 kişi sevinir” diye cevap verince, pilot dayanamaz ve “ben buradan ikinizi atsam 85 milyon birden sevinir!..” diyerek halkın umudunu dile getirir.

Günümüz iktidar ve muhalefet partileri davranışlarında halkımızın sömürülmesi ve siyasi çıkarlara alet edilmesi dışında bir anlayışın olmadığı ortada. Baksanıza, birinci parti Genel Başkanı, ikinci partinin Genel başkanı olarak ziyaret ediyor, ikinci parti, birinci partinin Genel Başkanını Cumhurbaşkanı olarak ziyaret ediyor. Nasıl ama! Kendisini yücelten seçmenleri ayaklar altına aldıran bir Genel Başkan. Konuşulan konular arasında ülkemizin beka sorunu olan sığınmacılar ve mürit yetiştirme amaçlı müfredat yok. Yazıklar olsun. İktidarın ömrünü uzatan ve payanda olmayı kabul eden bu anlayıştan kurtulmanın zamanı gelmiştir. 

Ben inanıyorum ki vatandaşlık bağıyla bağlı her Türk vatandaşı; etnisitesi, inancı ne olursa olsun BEKA sorunu haline gelen ülkemiz milli sınırlarının değiştirilmesi planı uygulayıcıları, çağın gerisinde kalan eğitim müfredatı ve demografik yapının bozulmasına sebep olan sığınmacılardan arınmış bir Türkiye beklentisine cevap verecek DOĞRU kadroları bünyesinde barındıran bizlere bu fırsatı verecektir. Bunları atalım, hep birlikte TÜRKİYE olalım. Aziz TÜRK milleti bu yükleri taşımak zorunda değilsin. AT… KURTUL. 14.Haziran.2024

Selam ve Saygılarımla                

Cezmi Orkun

Devamını Oku

KERVAN YOLDA DİZİLİR…

KERVAN YOLDA DİZİLİR…
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli vatandaşlar, son yerel seçimlerde, AKP yönetimine karşı olan tepki oyları ve CHP seçmenlerinin birlikteliği sonucu CHP birinci parti konumuna taşınmış ve ayrıca oy veren seçmenler aynı zamanda CHP Genel Başkanı sayın Özel’e de siyasette belirleyici olması görevi ve sorumluluğunu yüklemiştir. Ancak; CHP Genel Başkanı bu görevi yerine getirmek yerine, halkımızdan yediği tokatın şaşkınlığını yaşayan AKP iktidar yönetimine normalleşme adı altında can suyu vermeye devam ediyor. İşte size bir örnek, emeklilerimiz yaşam mücadelesi verirken sayın Özel bir konuşmasında, “Erdoğan istemez mi emekliye zam yapmayı ama ülke büyük krizde para yok yapamadı” dedi. Yazık vallahi!! emekli kardeşlerim Erdoğan için para mı toplasak…Olsa verecekmiş! 

Oysa; saray ve eşrafına para buluyorsun, sarayın günlük harcaması olan 40 milyon lirayı buluyorsun, yolcu-hasta ve araç geçiş garantisi verdiğin beşli çeteye para buluyorsun, göçmenlere milyarlarca dolar harcıyorsun, KKM hesap sahipleri için milyarlarca lira para buluyorsun da emeklilerimize mi para bulamıyorsun demesini ve emeklinin yanında olacak bir tavır sergilemesini beklemek hakkımız değil mi? vatandaşın bu hakkını elinden alan Özel’in bu mantıkla devam etmesi demek emekli, dar gelirli, çiftçi, köylü ve küçük esnafın sorunlarını çözmek yerine sorunun bir parçası olacak demektir.

Günümüz siyasetinde gördüğümüz tek gerçek, iktidar ve muhalefet liderlerinin çıkarlar kardeşliğinde birleştiğidir. Muhalefet parti liderlerinin sarayla görüşmelerinin içeriği hakkında kamuoyuna bilgi verilmese de gelecek günlerde elbette ne konuşulduğu ortaya çıkacaktır. Sonuçta mevcut siyasetçiler milletimizi sömürmekten asla vaz geçmiyor, halkın umutları yerle yeksan ediliyor. Erdoğan açısından baktığımızda ise başarılı olamadıkları işlerin yolda tamamlanabileceği, önemli olanın yola çıkmak olduğunu anlatan “Kervan Yolda Dizilir” atasözü  hayat buluyor. Kervancı başı Erdoğan, dağılan kervanına muhalif gözüken genel başkanları ki Özel ve Akşener kervandaki yerini almıştır, önümüzdeki günlerde de aynı gözeden su içen Babacan, Davutoğlu ve Erbakan’ı da kervanına katarak hedefine ulaşmasına dayanak olacak muhalefetin dizayn edilmesi işlemini gerçekleştirmiş olacaktır. Ülkemiz ve milletimiz şahsi ikballer uğruna feda ediliyor.  Montaigne’nin “hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez” sözünü kişisel ikbal peşinde koşan bu zavallılara ithaf ediyorum.

İktidar ve muhalif gözüken sözde muhalefet siyasetçileri konu ne olursa olsun günü kurtarma derdinde olunca, liyakati değil sadakati esas alan atamalar, adam kayırmalar, iyi yetişmiş insanların değerlerinin takdir edilmemesi, çağın gerisinde kalan yeni müfredata dayalı eğitim, denetim mekanizmalarındaki başı bozukluk, soru çalarak bir yerlere gelenlerin yarattığı sorunlar muhaliflerin de katkılarıyla çözümsüz bırakılıyor. 

Dünya hızla ilerlerken mevcut iktidar muhalafeti dizayn etmeye, muhalefet ise iktidarın  yoksulluğa mahkum ettiği halkın sorunlarına eğilmesi gerekirken kafası kesilmiş tavuk gibi kervanın peşine dizilme derdinde. Geçen günün  akşamında o günü kurtardığı için sevinmeye devam eden bu aktörler kendilerini kandırıyor… Belli ki, günü değil, geleceği kurtarmadan bir yere varılmayacağını kervana dahil olan muhalif aktörler anlamak istemiyor. Ne demiş atalarımız “KERVAN YOLDA DİZİLİR”. Ülkemiz geleceği hakkındaki karar da, sözde sizindir.

11.Haziran.2024
Selam ve Saygılarımla

Cezmj Orkun

Devamını Oku

SEVGİ YOKSA…

SEVGİ YOKSA…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Değerli vatandaşlar, Amerikalı psikanalist, sosyolog ve filozof Erich Fromm; “sevginin, boş öğütler vermek değil en temel ve gerçek ihtiyaçlardan söz etmek olduğunu belirtirken, en önemli faktörlerinden birisinin de inanç” olduğunu ve inancı az olanın sevgisi de azdır tezini savunur. Matematikçi ve fizikçi Arşimet ise “bana bir destek verin, dünyayı yerinden oynatayım” derken bu desteğin inanç olduğu belirtilir. Bu durumda; siyaset, ticaret ve sosyal yaşamda başarılı olmanın temelini sevgi ve inanç oluşturmaktadır dersek yanlış olmaz elbette. 

Bu bilimsel tezler ve Antik Yunan filozofu Platon’un “Devlet işleri, içten gelen bir sevgi, edep ve olgun bir kafa ile yürütülmez ise, bunun sonu çöküştür” özdeyişinden hareketle, günümüz iktidarının her alanda çöküşe neden olan uygulamaları ele alındığında sevgi yoksunluğu olduğu görülür. Çünkü, bu iktidar merkezinde insanı esas almayan bir anlayışa sahiptir. Şöyle ki;

İnsanlarımızın; dini inanç ve milli duygu hassasiyetlerini siyasi çıkarlarına alet eden, milleti kutuplaştırarak ayrışmayı tetikleyen, teröristlerle mücadele yerine müzakere adıyla masaya oturan, kendisi dışındakileri terörist-hain olarak etiketleyen, tarikat ve cemaat zır cahil ekiplerle iş tutan bir anlayışı temsil eden bu AKP iktidar yönetimi belli ki inancını kaybetmiş, sevgiden yoksun bir yapı olarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Bu durumu açıklaması nedeniyle okuduğum ve çok anlamlı bulduğum anonim bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir gün, bir kadın evinden dışarı çıktığında üç yaşlı adamın kapısının önünde oturduğunu görür ve “Sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız, lütfen içeri gelin, size bir şeyler ikram edeyim” deyince, yaşlılar “Kocan evde mi?” diye sorar. Kadın “Hayır, eşim dışarıda” der. Bunun üzerine yaşlılar “İçeri gelmeyiz” diyerek daveti geri çevirir. Akşam, kadının eşi eve döndüğünde kadın olanları kocasına anlattığında, kocası “Git, onlara evde olduğumu söyle ve davet et” der. Kadın dışarı çıkıp eşim evde diyerek yaşlıları  tekrar evine davet eder. Fakat yaşlı 3 adam “Hepimiz birlikte gelemeyiz” deyince, kadın “Neden?” diye sorar. Yaşlılardan biri arkadaşlarını göstererek “Bu arkadaşımın adı Zenginlik, öbür arkadaşımın adı Başarı, benim adım da Sevgi” açıklamasını takiben “Şimdi evine git ve eşinle hangimizi ilk başta içeri alacağınızı kararlaştırın” der.

Kadın tekrar  içeri girer ve olanları eşine anlatır. Durum adamın hoşuna gitmiş ve “İyi bakalım” demiş. “O zaman Zenginlik, onu davet edelim, evimiz zenginlikle dolsun” deyince, kadın itiraz eder ve “Hayatım, niye Başarıyı davet etmiyoruz?” diye sorar. Bu konuşmaya şahit olan evin kızları araya girerek “Sevgiyi davet etmemiz daha iyi olmaz mı? Evimiz Sevgi dolar” derler. Bunun üzerine ailece alınan bu karar gereği kadın dışarı çıkarak “Hanginiz Sevgi? Lütfen içeri gelin ve bizim misafirimiz olun” der. Sevgi ayağa kalkarak eve doğru yürümeye başlar. Diğer ikisi de ayağa kalkarak Sevgiyi takip ederler. 

Kadın şaşkınlıkla “Ben sadece Sevgiyi davet ettim. Siz neden geliyorsunuz?” diye sorunca Yaşlı adamlar hep birlikte “Eğer Zenginlik veya Başarıyı davet etseydiniz, diğer ikimiz dışarı bekleyecekti. Ama siz sevgiyi davet ettiniz, sevgi nereye giderse biz onu takip ederiz. Nerede sevgi varsa, orada zaten başarı ve zenginlik olacaktır“ cevabını verirler.

Ben değil siz değerli vatandaşlar, 22 yıldır ülkemizi yöneten AKP iktidarı ve koşulsuz destekçilerini bu hikayenin neresine koyarsanız koyun. Merkezinde insanı esas almayan bu anlayışta sevgi aramak mümkün mü? 

Ekonomik zorluklar sonucu aile bütünlüğünü sarsan, liyakat ve ehliyet sahibi yöneticiler yerine kendisinden olanları gözeten, doğanın talan edilmesine öncülük eden, canlıların yaşamlarındaki sorunların çözümüne kaynak bulamayan, insanları sosyal ve kültürel aktivitelerden yoksun bırakan, samimiyeti değil samimiyetsizliği esas alan, kurucu değerleri unutturmaya çalışan, bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, vatanın bütünlüğünden rahatsız olan, kötülüğü iyiliğe, güzelliği çirkinliğe, hurafeyi bilime, yaşamayı ölüme, zengini yoksula tercih eden AKP iktidar yönetimi “Yürek- akıl – ruh” olarak sevgiden yoksun demektir. 

Başarı ve zenginliğin kaynağı sevgiyi ancak merkezinde insanı esas alan bir siyasi yapının etrafında toplanırsanız bulursunuz. İşte o siyasi yapı DOĞRU PARTİ olup, iktidar yapmanız halinde başarı ve zenginlik kaçınılmaz olarak gerçekleşir. SİZ yoksanız, bir kişi eksiğiz… 8.Haziran.2024

Selam ve Saygılarımla                

Cezmi Orkun

Devamını Oku