DOLAR 38,8493 0.09%
EURO 43,7608 0.05%
ALTIN 4.030,750,04
BITCOIN 41198380,94%
İstanbul
19°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

RUSLANA ABLA’NIN AŞKI

RUSLANA ABLA’NIN AŞKI

ABONE OL
18.05.2025 15:03
RUSLANA ABLA’NIN AŞKI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Günaydın dostlarım arkadaşlarım;

Uzun bir süredir, aşk meşk işleri hakkında yazı paylaşmamışım.

Eski bir hikaye…

Gerçek Aşkın ne olduğunu sorgulatacak, ihanet mi yoksa hayatı öğrenmek adına ödediğin bedel mi, bunları düşündürtecek veya hüzünlü bir son mu siz karar verin.

Pazara yakışır…

Bilmem kaçıncı baskı, tekrara düşenler bağışlasın…

Okumayanların canı okuyanların gözleri sağolsun

NOT: Resim o senelere ait, bir Denizci gecesinden kalma… Ne Gençmişim yahu

RUSLANA ABLA’NIN AŞKI

Biliyormusun, nasılım o yıllarda ATEŞİM

Sanırsın, bütün deryaların PAŞASIYIM

Yaş otuz ama, koca bir geminin BAŞIYIM

90’lı senelerin, son bir kaç yılı. Çok yeni bir gemi ile her ay üç gün Gürcistan Poti limanında kalıyoruz.

Alt tarafı yirmi yılı biraz aşmış ama o günlerde Poti ikinci dünya savaşından henüz çıkmış Rusya’sı gibi, fakir, zavallı, elektrik geceleri yok, sokaklar toz toprak, kasvet heryerde, Siyah hakim kasabada ve ruhlarda…

Şarap ve peynir alabileceğimiz semt pazarını saymazsak, tek eğlencemiz var ve gıcırtılı tahta merdivenlerinden çıkıp kapısını açtığımızda, yine tahta bir hakimiyetin yaşandığı ; Komünist Rusya’nın dağılmasından miras, geceleri gittiğimiz gemici barındayız her daim…

Tabii ki Votka, lezzetli Gürcü konyak ve Şarabı, bira, ayrıca pek nadir bulunan Viski ile beraber, tahta masalarda oturan, sayıları bir elin parmaklarını bulmayan Gürcü hanımlarla içtiğimiz ve elbette ufak tefek buseler; ve hatta başka bir gemiden aslında aynı kaderi yaşadığımız herhangi bir gemiciyle yarenlik etti diye, dün gece şişenin dibine birlikte ulaştığımız kızları kıskandığımız geceler…

O kadar sarhoş gemici oralarda dolaşırken ; Yunanlı, Filipinli, Hırvat, Türk, Rus ve bin milletten adam ve bu adamlar sert hırçın karakterleri ile denizin içinde his Mankurtu olmuşken hiç olay çıkmaz, tartışma dahi görülmezdi.

Bunun tek nedeni vardı : RUSLANA ABLA…

Barın ardında herdaim 50 kiloyu geçmeyen hali ama tüm heybeti ile durur, ince sinirli dudakları, yüzünde yılların yaşanmış kırışıklığı, beneklerin üstünde yer almaya başladığı zayıf elleri ile, sessiz vakur ve işini bilen insanların özgüveni eşliğinde içkileri verir ve devamlı keserdi sağı solu.

Mekanı ne kollayan bir Gürcü adam, nede çevrede Polis vardı.

Çünkü. O ( sonradan öğrendim) 35 yıldır yani 1962 yılından beri oranın herşeyiydi…

En kalabalık gecesi otuz kişi olan bu gemici barı, Poti’deki biz gemicilerin tek yeriydi ve tanı tanıma, içeri adımını atan her gemici Ruslana Abla’nın otoritesini dibine kadar hissederdi…

İşte bu Ruslana Abla, her ay oraya mutlaka giden beni çok sevdi…. Durun, durun yanlış anlaşılmasın ; benim yaş o zaman 30 falan, abla 60 civarı ve beni kardeş gibi, oğul gibi, kollanası bir dost gibi sevdi…

Dingin bir pazar gecesi, içerideki gemici sayısı bir elin parmaklarına ulaşmazken ve sakinlik Poti’nin en ıssız sokağında gibi sessizken, dört aydır düzenli mekana gelen, müşteriden çok oranın sahibi gibi barda votkamı mezesiz yuvarlıyorum.

Belki, gecenin sonunda, gemiye dönmeden önce, daha önceki aylarda herhangi bir gecede olduğu gibi, Balalayka eşliğinde neşeli bir müzik ve biz Ruslana Abla ile dans edeceğiz herkes el çırparken…

” Erhan ” dedi Abla, biraz konuşalım mı?

Acaba, benim personelden birisi ayıpmı etmişti dün gece, veya birkaç aydır flört ettiğim Mziya benimi şikayet etmişti Ablaya!!!!

Konuşma dilimiz İngilizce olması değildi neden; gözlerimin telaşesinden paniğimi anladı yılların Barwolf’u)))

-yok yok Erhan, kızmadım herhangi bir şey için. Sadece uzun zamandır hiç kimseye anlatamadığım bir hikayeyi konuşmak istiyorum seninle…

50 gramlık shut vodkayı diktim kafaya ve manevra dikkati ile dinlemeye başladım Ruslana ablayı.

– Burada çalışmaya başladım genç bir kadınken… Evliyim o zaman, oğlum dört ve kızım iki yaşında… Kocamın işi limanda… Bende akşamüstü bara geliyor, kocamın annesi, çocuklara bakarken ben gece onbir gibi eve dönüyordum

Mutluyum… Ne ister zaten bir kadın… Güzelim o yıllarda… Dürüst ve beni çok seven bir kocam, iki tane çocuğumuz var… Geçiniyoruz rahatça..

— Taaa ki şu kapıdan o girene kadar…

” Erhan ilk görüşte aşka inanırmısın!!!

-Zaten duymuştuk Erhan ; makinesi arızalanan bir Bulgar gemisi, fırtınada son anda poti limanına girmiş, batmaktan, ölmekten ramak kala kurtulmuşlardı… Tamirleri iki ay belki daha uzun sürecekmiş.

—Kapı açıldı, içeri girdi… O geminin Baş Mühendisi Hristo idi. Gemici barına gelen herhangi bir denizciydi… Ancak bir türlü gözlerim uzaklaşamıyordu ondan… O ilk bakış var ya; biz ikimizde biliyorduk, işte o ilk bakışta ne o denizciydi ve nede ben barmen… Biz daha konuşmadan birşeydik…

–Barda oturdu ve günlerce, aylarca sürecek yarenliğimiz başladı. Birinci, gece, üçüncü gece, beşinci gece derken zaten birbirimizin hayatının içine girmeye başlamıştık….

Tabii ki biliyordu evli ve iki güzel çocuk annesi olduğumu… Ve her zaman saygıyla ayrılıyordu gecenin sonunda bardan…

Ama Allah biliyor ya ; o kapıdan gemiye dönmek için çıkarken, kalbim onunla gidiyordu. Çünkü, biliyorumdum ki onun kalbide benim yanımdaydı, eve gelince ve usulca kocamın olduğu yatağa kıvrıldığımda dahi…

Hristo’yu tanımadan önce, çocuklarımı büyükannelerine bırakıp akşamları işe gitmek çok üzüyordu beni… Ama onu göreceğimi bildiğim her akşam, bar yolunda uçacak gibiydim.

— Erhan, parmaklar dahi birbirine değmemişken iki insan bu kadar birbirini sevebilir mi!!!

Birbirimizin gözlerinde kayboluyor ve dakikaların her akşam koşarcasına ilerlemesinden gece çabuk biteceğinden nefret ediyorduk.

Poti küçük bir yer o zaman ( 60’lı yılların ortası), bardaki kızlar, evlerinde Ruslana her gece bir Bulgar ile saatlerce sohbet ediyor diye konuşunca ; bizim sen söyle umutsuz, ben diyeyim imkansız aşkımız, daha Hristo ile bunun için birbirimize dahi açılmamışken, Poti’de büyümeye başlamıştı bile.

Onbeşinci gün gibi, annem ” kim bu Hristo ” dediğinde anladım küçük kasabaya iyice konu olduğumuzu…

Madem öyle dedim…

— Sen gençsin Erhan ; bilirmisin o zor kararı vermek nasıl üzer insanı ve tutkuların seni yenmesini!!!!

Gecenin sonunda, barda çalışan kızlardan Anna’yı taksiyle bizim eve yolladım.

” eve gelemiyeceğimi, çünkü hasta olan, ateşi çıkan kızkardeşim Oksana ‘nın yanında kalacağımı’ ‘ haber verdi Anna kocama…

Madem Poti, Ruslana ile Hristo’ yu konuşmak istiyordu, buyursunlar gerçekkeri dedikodu etsinler.

Evet ; O gece Oksana ‘da kaldım yanımda Hristom ile beraber.

Ben onu ve o beni seviyor, biz mutluluğu yeni baştan keşfediyorduk.

Ancak, haftada bir tekrarlanan bu tutku gecelerinin sabahında, bulduğum garip yalanlar nedeniyle utanç duyar, kocam Andrei’ nin gözlerine bakmaktan üzüntü hissederdim.

Ama, O çocukların huzurlu uyuduğunu, yemeklerini yediklerini anlatır ve artık hakiki olan Poti’ nin dedikoduları ayyuka çıkmışken, nedeni o zaman bilmediğim bir aymazlık ile havadan sudan konuşurdu ve her zaman saygısını göstererek bana.

Artık Hristo ile birlikte kuracağımız yeni hayatımızı konuşuyor ve gelecek için kararlar alıyorduk.

Geminin tamirinde sona yaklaşılmıştı ve artık fütursuzca birlikte kaldığımız gecelerin sayısı artmıştı.

O, gemiyle Bulgaristan’a dönecek, gemiden ayrılacak, ailesi ile benim hakkımda konuşacak, bana ve iki çocuğuma bilet yollayacak ve ben evlatlarım ile birlikte Bulgaristan ‘a yeni hayatıma gidecektim.

Artık hiç bir şey umurumda değildi. Varsın, Poti ardımdan davul çalsın.

Tamir bitti, ayrılık günü geldi, boğazım düğüm düğüm, Hristom gidiyor bu gece.

Ancak iyi düşünmek gerek, üç dört ay sonra, konuştuğumuz gibi artık herdaim birlikte olacağız ve söz verdim ona kocamla aynı yatağı paylaşmayacağım…

Gitti….

On gün, bitmek bilmeyen on gün, sonra şükürler olsun ilk mektubu ulaştı…. Yarın bir yeni mektup, iki gün sonra bir tane daha…

Allah ‘ım nasıl seviyor beni ve anlatıyor her satırda özlemesini.

Bende yazıyorum hergün ve anlatıyorum ona sevdamı ve inanmasını istiyorum sadakatime, kocamla aynı evde iki yabancı gibi yaşarken…

Umutsuz olmama neden hiç bir şey yok. Saf ve temiz bir sevdanın içinde uçuyorum.

Günler haftaları kovalarken mektuplar ilkönce iki üç günde bir, sonra biraz daha seyrekleşmeye başladı.

Ayrılığımızın dördüncü ayında, artık on gündür habersiz kalmak telaşlanmama nedenim olmuştu

Arada bir iki kısa mektup geldi…

Allah’ım Hristo ‘mu koru… Acaba sağlığımı kötü, başka bir derdimi var!!! Endişe ediyorum çok… Hemde ağlıyorum gizlice.

Gün geldi, artık hiç mektup yoktu. Lütfen ona birşey olmasın, dayanamam…

Sakin bir akşamüstü, ayrılığımızın altıncı ay’ı… tek derdim kaygım onun sağlığı üstüne. Yoksa sevdasının, sevdamdan farkının olmadığını bilecek kadar kendisinden eminim.

Barın kapısı açıldı…. Ohhh, nefesim kesildi… Ben bu gelen adamı tanıyorum… Onun gemisinin ikinci kaptanı…

—- Erhan, koşarak uçmak nedir bilirmisin sen!!!!

İstem dışı, gözlerimde umut, hızlıca yanına geldim adamın.

” nerede Hristo, ne oldu ona”

Gözbebekleri şaşkınlığını gösterirken, kelimeler çıkmadı ağzından, kitlendi kaldı adam.

‘ ‘söyle be adam’ ‘ diye haykırdım

Biraz daha durdu ve sözcükler döküldü ağzından ikinci kaptanın

‘ ‘ Hristo artık bizim gemide çalışmıyor, sana haber vermedimi?’ ‘

‘ ‘ neyi haber vermedimi?’ ‘

Cevabı beklediğim saniyeler yıl gibiydi, kalbim yerinden çıkarcasına çarparken…

Bulgar ikinci kaptan, bir felaketin haberdarı olacağının yeni farkına vararak fısıldadı :

” HRİSTO BİR BULGAR KIZIYLA İKİ AY ÖNCE EVLENDİ ”

Evet Erhan, intihar edenlere kızamam ben… Çünkü iki çocuğum nedendir, o günlerde bunu yapamadıysam…

Kendime gelmem, kendimi bulmam aylar aldı.

VE BİLİYORMUSUN ASLINDA BEN ONDAN SONRA ÖĞRENDİM GERÇEK SEVMENİN NE OLDUĞUNU…

Soru, merak dolu bakışlarımı görünce BARWOLF devam etti…

—-Erhan ; bütün Poti beni konuşurken, ben bazı geceler evime gelmezken, hatta aylarca onunla yatağımı ayırmış ve başka bir adamın hayali ile yanar tutuşurken, bana RUSLANA NEDEN, demeyen, sormayan, kızmayan ve hatta UMUTSUZCA BENİ BEKLEYEN KOCAM ANDREI’NİN AŞKI SEVDASI GERÇEKTİ.

ONUN SEVGİSİ, SEVDİĞİNİN MUTLU OLMASI ÜZERİNE KURULUYDU…

BU OLAYDAN SONRA, HEP ONA MİNNETTAR KALDIM, SADIK KALDIM, AŞIK KALDIM…

Ruslana ‘nın güzel yeşil gözlerinde sadece bir defa gözyaşı gördüm… O GECE İDİ…

Yani 1997 yılı, Kasım ayının 25. gününde…

Yani Andrei’ nin birinci ölüm yıldönümünde…

Erhan Şengül

Atlantik Okyanusu

Mayıs 2020

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.