Değerli vatandaşlar, Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine (ki yapılırsa) yaklaşırken tüm siyasi partiler bir seçim stratejisi hazırlığı içerisindeler. Bunlardan AKP ve Erdoğan, ekonomideki çöküşün sorumlusu olarak stratejilerini belirlemede zorlanıyor. AKP yöneticileri, çözüm olacağına inandığı asgari ücret artışı, EYT yasası ve maaş artışları gibi adımlarına rağmen yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının gündemde olması, milletin alım gücünün azalması, algıya dayalı Karadeniz’de keşfedildiği belirtilen bilimsel dayanağı olmayan sözde doğalgaz rezervi ve savunma sanayiindeki hamlelerin seçimi kazanmalarına yeterli olmayacağını görüyorlar.
Erdoğan seçimi kazanmak için devletin tüm imkanlarını kullanmanın yanında milletin dini ve milli hassasiyetleri üzerinden algı operasyonlarına devam edecektir. Örnek vermek gerekirse; CHP’nin toplumda sorun olmayan başörtüsü meselesini ortaya atması ve AKP yönetiminin ise anayasa değişikliğine gitme hazırlığıdır. AKP ve Muhalefet partileri ateşle oynamaktadır. TBMM’de yer alan tüm milletvekilleri bilsin ki bu konunun referanduma götürülmeye çalışılması temel hak ve özgürlükler üzerinde büyük bir tuzaktır. Özellikle muhalefet milletvekilleri bu tuzağa düşmemelidir. Çünkü; Din ve inanç özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. Maddesi ile garanti altına alınmıştır. Temel insani haklar olan Din ve inanç özgürlüğü asla referanduma sunulamaz.
Değerli vatandaşlar, Başbakan Erdoğan İsviçre’deki minare referandumu hakkında 1.Aralık.2009 günü partisinin grup toplantısında özgürlükler konusunda yaptığı konuşmada özetle “Çok ciddi bir yanlışlıktır, bu halka saygısızlık olur. Çünkü bu onun yaradılıştan gelen hakkıdır. Siz yaradılıştan gelen bir hakkı kalkıp da referanduma sunamazsınız. Yani bir insanın yaşam, inanç ve düşünce özgürlüğünü kalkıp da referanduma sunabilir misiniz, Bunlar çok çok yanlış şeylerdir, bunların üzerinde referandumu konuşmak çok yanlış olur.'' İfadesiyle tepkisini dile getirmiştir. DOĞRU söylemiştir. Ancak aynı Erdoğan bugün Cumhurbaşkanı olarak tam tersi bir strateji izliyor. Bu değişimin ne anlama geldiğinin yorumunu sizlere bırakıyorum.
Seçim stratejisi olarak, başörtüsü konusunun referanduma götürülmesi halinde iki sonuç söz konusu. Bunlardan biri değişikliğin kabulüdür, bu durumda başörtüsü yanında, isteyen sarıkla, cübbeyle, burka veya kara çarşafla kamu kurum ve kuruluşlarında yer almış olacaktır. Bir diğer sonuç ise; değişikliğin reddidir. Böyle bir durumda ise AKP, başörtüsünü yasaklayan bir parti olarak tarihe geçecektir. Her iki durumda da kişisel hak ve özgürlüğe müdahale söz konusudur. Bu nedenle DOĞRU PARTİ olarak bu konuda referanduma gidilmesine itiraz ediyoruz.
DOĞRU PARTİ olarak bizler, başörtüsü referandumunun milletimizi kutuplaştıracağı, temel hak ve özgürlükler için ciddi bir tuzak niteliği taşıdığı inancıyla AKP ve muhalefet partilerine bu girişimden vazgeçmeleri gerektiği önerimizi iletirken, sorumluluğumuz gereği; siyasi akıl sahibi vekilleri de seslerini yükseltip bu yanlışa dur demeleri ve bu vebale ortak olmamaları konusunda uyarıyoruz. İktidar ve muhalefetin seçim stratejileri hakkında ulusal ve uluslararası basında da birçok paylaşımlar görüyoruz. Bunlardan biri de İsrail basını Haaretz gazetesinde yer alan analizdir. Bu analizde yapılacak seçimlerde Erdoğan’ın ve AKP’nin oylarındaki düşüşe dikkat çekilerek Erdoğan’ın 3 aşamalı bir seçim stratejisi “BASKILAMAK, SÖZ VERMEK VE BÖLMEK” olduğunu belirtmiştir. Evet doğru ancak bu yeni bir şey değil özellikle tek kişinin kararlarının esas alındığı bu ucube sisteme geçişle birlikte Erdoğan bunları acımasızca uygulamaktadır.
Değerli vatandaşlar, rahmetli annem başörtülü, eşim ve çocuklarımın başı açık. Bugüne kadar hiç kimse eşime ve çocuklarıma başını kapa, rahmetli olduğu güne kadar da sevgili anama başını aç demedi zaten diyemez de. Bu onların özgürlüğüdür. Vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri zaten anayasal güvence altındadır. Peki AKP ve muhalefet partileri bu adımla ne yapmak istiyor derseniz, bize göre din üzerinden algı stratejisi yaratıp vatandaşlarımızın manevi hassasiyetleri üzerinden siyasi kazanç elde etmenin peşindeler. Yani yine aldatıyorlar ve dün olduğu gibi bugün de dini siyasete alet ediyorlar.
DOĞRU PARTİ temsilcisi olarak tüm siyasilere sesleniyorum yeter artık bırakın bu işleri. “MİLLETİN BAŞIYLA KIÇIYLA UĞRAŞMAYIN” yeter be. Devlet çökmüş, millet açlık sefalet içerisinde, yolsuzluk-yoksulluk-yasaklar almış başını gidiyor. SİZİN GÖREVİNİZ BUNLARA ÇARE BULMAKTIR. MİLLETİN BAŞIYLA, KIÇIYLA UĞRAŞMAK DEĞİLDİR.
15.Ocak.2023
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)
ÇEVRE
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024DENİZCİLİK
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024DENİZCİLİK
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024