📍Hayatınız’da her hangi bir şeyi değiştirmek istiyorsanız, kendi düşüncelerinizi değiştirerek bulunduğunuz frekansı değiştirin, çünkü şu AN düşünmekte olduklarınız, gelecekteki yaşantınızı oluşturmakta, en çok neyi düşünüp, neye odaklanıyorsanız (iyi veya kötü) bir sonraki AN’ınızı yaşantınız olarak oluşturmaktasınız.
📍Zihin sebep, sonuçlar yaratır. Bir olayla karşılaştığında mevcut verilere göre beklentiye girer. Başarısız olmuşsa yine başarısız olacağını düşünür. Sınırlı kapasitesi, kendi yaşantısını da sınırlar. Zihin aradan çıktığı zaman ise “mucizeler” “raslantılar” gerçekleşir.
📍İnsan da farkındalık devreye girip, uyuduğu uyku’sundan, uyandığı an’da, üst frekans’dan okuma başlar. Ve alt frekans kayıtlarını tesbit eder. Tesbit ettiği an’da ise evren bunların ortadan kalkması için çalışmaya başlar. Biz bunun adına sıkıntı, bela deriz, ama aslında kendi arınmamızı kendimiz dilemişizdir…
📍Evrenin her zerresi birbiriyle bağlantılıdır. Hiç bir şey, hiçbir zaman, tümden bağımsız, hareket edemez. Ben ve evren, madde ve mana ayırımı atom altı (kuantum) boyutuna inildiğinde kaybolmakta, geçersiz kalmaktadır. Tüm evren, her zerresine kadar aynı bütünlüğün ve tekliğin ifadeleridir. Dünyadaki bütün her şey arasında var olan karşılıklı ilişkiler dokusudur. Evrenin bir noktasına yaptığımız etki, bütünü etkilemektedir. Kuantum fiziği kısaca tek cümle ile tüm evrene şunu söylemektedir. “Her biri aynı şeyden meydana gelmiş, birbirinden bağımsız ayrı ayrı şeyler değiliz, tümümüz aynı şeyiz.”
📍Beynimiz beş duyumuz vasıtasıyla, her şeyi biyoelektrik frekans dalgaları olarak algılamaktadır.
📍Rengin kırmızılığı, metalin sertliği, gül’ün kokusu beyin açısından sadece frekans dalgaları’ ndan ibarettir. Görüyorum dediğimiz, algıladığımız her şey, beynin içinde oluşan çok boyutlu ”holografik dünya” beyne gelen tüm frekans dalgaları, beyin tarafından deşifre edilerek beynin içindeki holografik çok boyutlu görüntü halinde dünyamızı oluşturuyor.
📍Yani dış dünyada değil, her kişi, her terkipsel yapı beynin’in içinde oluşan hayal dünyasın’da yaşamaktadır.
📍Madde enerjidir, ve bizim gördüğümüz, dokunduğumuz, kokladığımız, işittiğimiz, tattığımız, kendi vücudumuz, beynimiz, kalbimiz dahil herşey ama herşey enerjidir, fakat biz bu enerjiyi duyu organlarımızın sayesinde beyine elektirik sinyali olarak iletiriz, beyin ise bu sinyalleri bize madde olarak yansıtır.
📍Beyinimiz, aslında kendimizde içsel olarak yaşadıklarımızı, beden dışında varmış zannı vererek bizi aldatmaktadır.
📍Tüm insanlığın duyu organlarının ayarların aynı olması, tüm yaşanılan madde dünyasının insanlık tarafından aynı olarak algılanmasını sağlamaktadır.
📍Bu algılanış ise insanlarda, yaşamın doğal olarak ve var olduğu, metafizik hiçbir katkının olmadığı yanılgısını uyandırır.
📍Gerçek ise madde dünyası diye bir dünyanın olmadığı, madde olarak var olan dünyanın ise sadece beynimiz tarafından yorumlanan bioelektirik sinyalleri olduğudur…
📍Her varlık, kendi fıtratında ne varsa onunla olmak ister, onu yapmak ister. Bu doğrultuda hareket eder. Bu yönde fiiller ortaya koyar ve yaptıklarını kendi özgür iradesi olduğunu zannederek mutlu olur. Halbuki: Yaptığı herşey onun kendi ilahi kaderidir. Bülbül gülü sever, gül ister. Gübre böceği ise gübreyi sever. Gülü versen, ben gül, istemem bana illa gübre verin, ben onu severim der. Çünkü o orası için yaratılmıştır. Bu yüzden “şaki” (cehennemlik) olup, şiddetle iş yapan, asan, kesen birisi, terkibinde “celal” sıfatına ait isimleri (kahhar, müntakim, cebbar, vb.) bulundurduğu için yaptıklarından memnun ve huzur içerisindedir. Çünkü yeryüzündeki kendi varlığının var oluş sebebi, bu isimlerin oluşturduğu manalardır. Bu mana ile var olabilmektedir. Bu yüzden, yılan yılanlığını, çakal çakallığını, şeytan şeytanlığını, melek melekliğini yapmak zorundadır. “Herkes ne iş için yaratılmış ise, ona o iş kolaylaştırılır.” (Hz. Muhammed) İşte bu varlıktaki yaratılış sırrıdır. İnsan bunu idrak ettiği zaman, kimseyi suçlamaz, kimse hakkında kötü düşünemez. Herkesin kendi ismi yönünde hareket ettiğini anlar. Korunarak, sevmeye başlar. (Fakat bizler toplum algısı ile başkalarını örnek alarak yani yaşadığımız dünyanın değer yargısı ile yaptıklarımızı doğru yanlış diye değerlendirip üzülürüz veya mutlu oluruz oysaki yaptıklarımızın tamamı yaşama nedenimiz, doğma nedenimiz yani fıtratımızın gereğidir, zaten yaptığımızdan farklı bir hareket veya düşünce tarzımız olamaz. İnsan ne yapmasına izin verilmişse onu yapar, başka bir davranışta bulunamaz.)
ÇEVRE
07 Kasım 2024ÇEVRE
07 Kasım 2024ÇEVRE
07 Kasım 2024DENİZCİLİK
07 Kasım 2024ÇEVRE
07 Kasım 2024DENİZCİLİK
07 Kasım 2024ÇEVRE
07 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.