DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34234371,94%
İstanbul
10°

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

ARAPLARIN (M.S.670-715) TÜRK KATLİAMLARI

ARAPLARIN (M.S.670-715) TÜRK KATLİAMLARI

ABONE OL
05.10.2023 01:57
ARAPLARIN (M.S.670-715) TÜRK KATLİAMLARI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

BU GÜN SİZLERE TÜRK TARİHİNİN GİZEMLİ BİR SAYFASI BÜTÜN DETAYLARIYLA NASIL ORTAYA ÇIKARILDI BU GERÇEKLER ORTAYA ÇIKARKEN NELER YAŞANDIĞINI ANLATIYORUZ

Sümer- Sami din çatışmalarında bile bu karşıtlık vardır. Osmanlı’nın ilerledikçe cehalete saplanması ve gerilemesi akılcılıktan biatçılığa, Türklerin ışık saçan dünyasının yerine Arapçı karanlık zihniyetin getirilmesi bu günkü geriliğin sebebidir. B.O.P. taşeronları tarafından Türk Milleti yeniden aynı karanlığa mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.

Türklerin iİslamiyet’i seçmesi politik bir kararla olmuştur. Oğuzlar Selçuk bey başkanlığında samaniler, Gazneliler ve Karahanlıların bulunduğu coğrafyayı alarak bir cihan devletinin temellerini atmak istemişler ancak oğuz meclisinde yapılan toplantılarda İslamiyet’i seçmedikten sonra bölgede hâkim olmalarının mümkün olmadığı kararına varmışlardır.

Türklerin kendi istekleriyle politik bir bakış açısıyla İslam’a geçmeye başlamaları Tuğrul bey’in 1055’de halifenin kızını alarak kendi adına hutbe okutturması yani İslam âlemini temsi edecek güce ulaşmasından sonradır.

Bu olay Kuteybenin ölümünden 340 yıl sonra gerçekleşmiş olup “Kuteybe Türkleri kılıç zoruyla Müslüman yaptı” şeklindeki iddialar tamamıyla uydurmadır.

Kaldı ki Türkler 1450’lerde İstanbul fetih edildiğinde bile Hetorodoksi yani Tengirici İslam inancına sahiptiler. Türklerin Müslümanlığı halen Araplara benzemez. Cemaatler Tarikatlar ve Siyasiler eliyle dayatılan Arapçı anlayış ve Arap müslümanlığıdır.

Kuteybe’nin katliamları sırasında 100.000. Türk hayatını kaybetmiş ancak 33 vyıl sonra Araplardan intikamlarını almışlar eski dinleri olan Tengri inancına, Budizme ve Maniehizme dönmüşlerdir.

Değerli Arkadaşlarım,

Arkadaşlarımızdan 705-715 yılları arasında Türkistan ve Horasan şehirlerinde yaptığı katliamlarla tarihe geçmiş “Kuteybe” dönemini anlatmamız yönünde yoğun bir istek var. Hatta bazı arkadaşlarımız Moğolların Türk katliamlarını anlatırken “Kuteybe’yi neden anlatmıyorsunuz” şeklinde bize sitem ediyorlar. Gösterdiğimiz bazı kaynakları ise “Arap kaynakları” olarak nitelendiriyorlar.

Hem bu sorulara cevap olması bakımından bazıları 14.yy’a kadar bazıları o dönemi ve biraz daha ilerisinde yaşanılan olayları tüm çıplaklığıyla ilk el kaynak olarak anlatan İbn-ül Esir, İbn Kesir, Taberi, Yakubi, Belazuri ile konunun otoritesi haline gelmiş bilim adamlarının çalışmaları esas alarak, hilafsız ve tüm çıplaklığıyla anlatan tarihçilerimizin gözünden Kuteybe dönemini sizlerle paylaşacağız.

Arapların Horasan saldırıları Said Bin Osman’dan Kuteybe’ye kadar 30 yıl boyunca Emevi zulmü devam etti. Ancak Kuteybe’nin Haccac’ın tavsiyesiyle Emevi Halifesi Abdülmelik, 705 yılında Oksus = Ceyhun (bugünkü Amuderya) nehrinden Hindikuş’a kadar uzanan Horasan’ın doğu eyaletine vali tayin etmesiyle yaşanılan olaylar çok kanlı bir vaziyet aldı.

İşte bu kanlı dönem 1980’lere kadar üzeri örtülerek geçildi. Prof. Dr. Bahriye Üçok, Prof. Dr. Abdülkadir İnan, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız gibi bilim adamlarımız Kuteybe dönemi ile ilgili kıyıdan köşeden girişler yapıyorlar ancak gerisi gelmiyordu. (1988 yılı) 33 yaşında genç bir Tarih emekçisi olarak “ Bu bölgede ne oldu Çölden gelen bedevi Araplar bölgede ipek yolu üzerinde o günkü dünyanın neredeyse yarıdan fazlasının tüm ihtiyaçlarını üreten Çin’den Bizans’a hatta Avrupa içlerine kadar en güzel zenaat eserlerini üreten, yüzlerce, binlerce çalışanı ve çağın en modern tesisleri ile dünya ticaretine hakim Türkler ile Arapların pekte hoş olmayan münasebetleri nasıl geçmişti” sorusuna ayrıntılı bir cevap arıyordum.

Sevgili Okurlar,

Bizim İslam tarihçilerinin “ Türklerin Müslüman olmasına sebep olan Kuteybe bin Müslim diye öve öve bitiremedikleri” durumun aslı esası neydi araştırmaya başladım. Doğan Avcıoğlu’nun “Türklerin Tarihi” adlı 5 cilt eserin de bir adım daha ileri giderek bir kısım konuyla ilgili bilgiler vermektedir. Sahaflarda gezerken ” Dr Sabri Gündüz’ün 1943 yılında kaleme aldığı İslamlık – Türklük ve Bunların Münasebetlerinden Mülhem İntikadi Notlar” adlı küçük bir kitabı elime geçti. Bu Kitapta Emevi Saltanatı döneminde ki çarpıklıklar ve Kuteybenin yaptığı zulmü kısaca da olsa dile getiriyordu.

Artık parçalar toplanmaya başlamıştı. Derken Julius Wellhausen’in “Arap Devleti ve Sükütu” adlı çalışması elime geçti. Emevi Saltanatı Horasan Valileri eliyle hazinesini doldurduğu için bu kitapta da yüzeysel olarak bölgede yaşananlara değiniliyordu.

Sir Hamilton Alexander Roskeen GIBB (H.A.R. Gibb)’in yazdığı 1930 baskı küçük bir kitabının olduğunu bu kitapta daha derinlik taşıyan bilgileri bulabileceğim dipnotlarda görünüyordu. Ogünleri yaşayanlar için bir bilgiye ulaşmak daha zordu. Şimdiki gibi internet üzerinden tüm sahafların kitapları bir anda görünmüyordu. Ankara’da kitabı bulamadım.

İstanbul’a gittim. 3 gün İstanbul’da kaldım kitap hiçbir yerde yoktu. Bir Sahaf bir yazarın kütüphanesinde olduğunu söyledi. Alıp fotokopisini bize verecekti ancak alamadı.

Bu arada Türklerin Sosyal yaşantısı, ticari faaliyetleri, Çin ile ilişkileri Göktürklerin bölgedeki olaylara yaklaşımı gibi konuyla ilgili çok sayıda kitap toplamıştım.

Ancak Kuteybe’nin eylemleri sebebiyle Dr Sabri Gündüzün samimiyetle anlattığı 5-10 sayfa,Prof.Dr.Hakkı Dursun Yıldız’ın “İslamiyet ve Türkler” adlı kitabı Julius Wellhausen İslamiyetin İlk Devirlerinde Dini Siyasi Muhalefet Partileri adlı çalışması .Prof. Dr Aydın Sayılı’nın Orta Asya’da dönemle ilgili ticari ve sosyal faaliyetlerin anlatıldığı makalesi ,Prof.Dd. Abdülkadir İnan’ın bir makalesinde yer alan bir pragraf bilgi, 1950-70 yılları arasında yayınlanan İslam Ansiklopedisinin bazı maddelerinde yine bir paragraflık bilgilerin yanında Doğan Avcıoğlu’nun Türklerin tarihi adlı 5 ciltlik eserinde verilen bazı kısa bilgileri cımbızla toplamış, İslam Tarihinin birinci el temel kaynağı 5 eseri incelemiş (Belazuri,Taberi,İbn-ül Esir, İbn Kesir ve Yakubi) tarihlerini incelemiş ancak H.A.R GİBB’in “ “Orta Asya Futuhatı” adlı eserini bulamadığımız için kitaba başlayamamıştık.

Bu yolculuklarımda Rahmetli Eşim Aynur Hanım da yanımda bulunuyor gerektiğinde kitapları taşıyor ilgiyle bana yardımcı olmaya çalışıyordu.

Sevgili Okurlar,

Yaklaşık üç ay geçmişti yanlış hatırlamıyorsam 50-60 sayfa 1930 baskı küçük bir kitabın peşinde koşu halinde arıyor ancak kitabı bulamıyorduk Ankara’da ikamet ediyorduk İstanbul’da dört gün sahafları dolaşarak kitabı aradık.

Ankara’ya dönmeden önce son bir çare olarak Beyoğlu İstiklal Caddesinden başlayarak şişli ve çevresine doğru sahaflara sormaya karar verdik.

Bir sahaf “Gümüşsuyu Caddesinde Ulusoy’un biraz ilerisinde bir sahaf” olduğunu söyledi. Son olarak oraya bakacak ve Ankara’ ya dönecektik.

Gümüşsuyuna doğru yürürken bir vatandaşımız muhtelif kitapları kaldırımın yanına sermişti. Kitaplara hızla göz gezdirdim. Tam gidecekken eski ve inci mukavva kapağı ile “H.A.R GİBB’in “ “Orta Asya Futuhatı”adlı kitabı gözüme ilişti.

Sahafların o yıllarda iyi bir bedel biçtikleri ve 3 gündür İstanbul’da aradığım kitap mucize kabilinden karşımda duruyordu. Sevincimi belli etmeden kitabı eğildim aldım ve “Fiyatı nedir” dedim.

Sahafların piyasa değeri olarak söylediği çok çok altında bir fiyat söyledi. Artık İslam Tarihinin 5 kaynak eserini incelemeye geçebilirdim. 12 Cilt İbn-ül Esir tarihi, 5 Cilt Taberi Tarihi, 15 Cilt İbn Kesir Tarihi ve 2 Cilt Belazuri tarihi adlı eserlerini Yakubi tarihi gibi İslam Tarihinin temel kaynak eserlerini zaten almıştım. Büyük ölçüde de incelemiştim. Sıfırdan bir daha çalışmaya başladım. Zalim Kuteybe adlı çalışmamı bir yıldan fazla bir süre sonra bitirebildim. İncelediğim Sarih kaynak sayısı 300’ü geçmişti.

Sevgili Okurlar,

Çok kısa bir özet halinde yazacak olursak Hz Ömer döneminde Araplar İran da Hazar saldırıları sebebiyle zayıflamış Sasani iktidarını yıkıyorlar ve MS.650’den itibaren Türklerin yaşadığı bölgelere kadar geliyorlardı. 661 Muaviye döneminden itibaren Türklere saldırılar başlıyor bu saldırılar Zalim Haccac’ın göreve getirilmesini sağladığı Kuteybe bin Müslim zamanında (M.S.705) büyük Türk kentlerinin en acımasız şekilde tahribi, yaşayanların ise esir alınması veya katledilmesi şekline dönüşüyordu.705 yılından 715 yılına kadar Oxus vadisi de denilen Amu Derya (Seyhun) Siri Derya (Ceyhun) nehirlerinin yer aldığı Türkistan ile Horasan’ın döneme göre emsalsiz medeniyete sahip hale gelmiş Türk şehirleri yağmalanıyordu.

Çalışmamızı daha sonra Ulusal Bazda 100.000 civarında tirajı olan gelmiş geçmiş en yüksek trajlı ve 80 Bilim ve fikir adamıyla bir devre damgasını vurmuş Türkçü Atatürkçü Türkeli gazetesinde ve Türkeli Dergilerinde “Gazi Savtekin” müstear ad ile yazı dizisi olarak yayınladık.

Gazeteye gelen mektuplarda “Gazi Savtekin Hoca’nın Emeviler adlı çalışmasını çok beğendik ancak tüm İslami kitaplarda Kuteybe bin Müslim Türkleri İslamiyet’in daha ilk asrında İslam ile tanıştırarak onların İslamı seçmesine sebep olan önemli bir zat olarak anlatılıyor.

Gazi Savtekin Hocanın Kuteybe bin Müslim’i katil olarak tanıtmasını kabul etmiyoruz Gazi Savtekin Hocayı protesto ediyoruz” deniliyordu.

Ankara Meşrutiyet Caddesi Ayma otelde gazete temsilcilerimizin katıldığı bir toplantı ile Kuteybe ile ilgili ve Tarihi gerçek yerine oturtmamız gerektiği konusunda bilgiler verdik ve tüm soruları cevapladık. Tepkileri minimize ettik.

Gazetemizin Genel Yayın Müdürü Çok Kıymetli Mevlüt Uluğtekin Yılmaz sair bir çok soruya cevaplar verdi.

Mevlüt bey gittikten sonra temsilcilerimizden biri tarafından “Gazi Hocamızdan da bir dinleseydik” denilince “Arkadaşlar biliyorsunuz köşe yazarları veya böyle önemli yazı dizileri hazırlayan gazeteciler müstear isim kullanırlar. Taner Ünal olarak Türkçü Atatürkçü bir yazar olarak tanınıyoruz. Gazetemiz de “İstiklal Savaşı” ile ilgili bir yazı dizisi var. Onu ben kendi adımla hazırlıyorum. Ancak İslam Tarihi ile ilgili çalışmaları Gazi Savktekin adıyla yayınlıyoruz” dedim.

Devamla “Arkadaşlar biliyorsunuz İslam tacirleri iyice azdı. Türkiye ileriye doğru yani bundan 10 -20 hatta 30 yıl sonra Cumhuriyetin yıkılması tehdidi ile karşı karşıya bile gelebilir.

Hizbullah çeteleri var. Sivasta aydınlarımız yakıldı. Aczmendi adı verilen acayip kılıklı acayip sakallı insanlar ortada dolaşıyor, çeşitli cemaat tarikat veya devlete karşı militan guruplar olarak güç topluyorlar.

Zalim Kuteybe’yi ben yazdım. Gazi Savtekin adına tüm yazıları ben yazıyorum. İlginçtir Gazi Savtekin gazetemizde en çok okunan yazar haline geldi. Beni gölgede bıraktı. Bundan da çok memnunum. Önemli olan fikirlerimizin yayılması ancak “Gazi Savtekin” adında birisi yok. Benim kullandığım müstear bir ad bu” dedim. Temsilciler toplantıda “Gazi Savtekin” adının aynen yaşatılmasına yazı dizisinin devamına karar verildi.

Sevgili Okurlar,

Geçen bir yıldan sonra konu toplum içinde dillenmeye başladı. İslamcılar bize “Kafir” diye saldırırken Aydın kesim “Araplar İslam’ı yayma niyetinde bile olmadan Türkleri katletmiş. Türklerin İslam ile tanışması böyle olmuş” demeye başladılar. İlerleyen zamanda Prof.Dr Zekeriya kitapçı “Yeni İslam Tarihi ve Türkler” adlı bir kitap bastırdı.

Kitap etkili olmadı ancak Erdoğan Aydın “Zekeriya kitap şöyle demiş böyle demiş” diye bir kitap yayınladı. Kitabın adını da “ Nasıl Müslüman olduk” koydu. Zekeriya Kitapçı’dan alıntılar yapıyor, biraz da onun kaynaklarıyla konuyu süslüyor daha sonra “şöyle olmamalı, böyle olmamalıydı” diyerek olayları farklı bir biçimde yorumluyordu.

Daha önce yapılan yayınlar “Abdülkerim Saltuk Buğra Han zamanında 920-945 yılları arasında Türkler İslam’ı görünce kafileler halinde Müslüman oldular, çünkü Türklerin inancı ile İslam birbirine aynen örtüşüyordu” gibi hamasi bir söyleme dayalıydı. Şimdi ise “Türkler zorla Müslüman yapıldığı” söyleniyordu.

Halbuki Kuteybe öldükten 18 yıl sonra yöredeki Türkler Sulu han etrafında birleşerek 733 yılında Arapları yeniyor bölgeden kovuyor ve intikamlarını kanlı bir şekilde alıyorlardı. Türkler bununla da kalmıyor 750 yılında Emevilerin iktidarının devrilmesinde ana etken oluyorlar iktidara getirdikleri Abbasi Devletinde de Ordu komutanlıkları Askeri güçler başta tüm yönetim kademelerini ele geçiriyorlar 40 yıl evvel katliam hırsıyla Merv’den Taşkent’e kadar Türk illerini yağmalayan Arapları yönetir hale geliyorlardı.

Arapların Türklere yaptığı zulmün ortaya çıkarılması tarihle uğraşan bir kişi olarak bizim görevimizi ve Dr Sabri Gündüz’den sonra bu konuyu ilk el İslam kaynaklarına ve diğer tüm sarih çalışmalara dayalı olarak tüm çıplaklığı ile ortaya ilk çıkaran bizdik.

Ancak biz bilimsel ve tarihin gerçeklerinden sapmadığımız için sadece insanları bilgilendirmek ve bu konuda bir yeni bir çığır açmakla kalmış kendimizi ön plana çıkarmamıştık. Bu gün nasıl Moğollar hadisesinde ki gerçekleri yazıyoruz diye bir takım tepkiler yaşıyorsak O yıllarda Kuteybe konusunu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardık diye ne zorluklarla karşılaştık!

O yıllarda Milliyetçilik demek bile “Müslüman olmak” demekti. Biz tutmuş “ Türkler kafileler halinde Müslüman oldu” hayalinin ortasına bir balta vurmuştuk. Türk İslam Sentezi düşüncesinde İslam’ın ağır bastığı bir dönemde bunları yazmak meseleydi.

Hâlbuki Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı daha farklı bir yol izlemiş, bir Türk Milliyetçisi yazar olarak Arapların yaptığı katliamı anlatmış ancak bunu İslamlaştırmaya sağladığı faydalar yönünden de değerlendirerek anlatmıştı.

Zekeriya Kitapçının yazdığı Yeni İslam Tarihi ve Türkler kitabını birebir kopyalayan ve buna da kitap yazmak diyen Erdoğan Aydın ise “sanki Kuteybe’nin yaptığı katliamları İslamcı kesime anlayacakları bir lisan ile tepki çekmeden anlatan Zekeriya Kitapçı değilmiş gibi Zekeriya Kitapçı’nın izlediği yolu tenkit eden popülist bir kitap yazarak sol kesimde konuyu güncel hale getirmişti.

Artık insanlarımızın önemli bir kısmı Erdoğan Aydın adlı Türkleri pekte sevdiği söylenemeyecek şahsın “Türklerin zorla Müslüman olduğu” şeklinde uyandırdığı genel kanaate inanıyordu.

Milliyetçi kesim de İslamcı yazarların Kuteybe’yi göklere çıkarması ve “İslam’ı yayan büyük fatih Kuteybe” şeklinde ki yazılarının etkisiyle Kuteybeyi eleştirenlere tepki oluşmaya başlamıştı.

Kuteybe üzerinden hiç gereği yokken kutuplaşmalar olmak üzereydi.

Bunun üzerine Prof.Dr. Zekeriya Kitapçıyı Konya’dan Ankara’ya davet ederek kendi yayınlarımı gösterdim. Çok beğendi ancak bu çalışmamızı zaten gazete olarak yazı dizisi olarak yayınladığımızı bu sebeple Zekeriya Kitapçı’nın “Yeni İslam Tarihi ve Türkler” adlı kitabını iki cilt halinde basarak Türkeli Gazetesi ile birlikte 100.000 civarında okurlara ücretsiz dağıtmak yönünde kendisiyle ir anlaşma yaptım.

Kitap üzerinde bir ay daha birlikte çalıştık ve iki cilt halinde okurlarımıza 100.000 adet ücretsiz dağıttık.

Bu gün bile 1000 li kitap satış rakamları bir başarı gibi gözükmektedir. Bizim bir anda 100.000 Okurumuza 2 cilt kitap vermemiz 28 yıl öncesinin Türkiye’sin de önemli bir olaydı. Zekeriya Kitapçı’nın “Yeni İslam Tarihi ve Türkler” adlı eseri bomba gibi patladı.

Daha sonra gazetemizin köşe yazarlarından birisi olan Kıymetli Dostumuz Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı bu heyecan ile 20 civarında kitap daha yazdı. Yaptığımız dağıtım Erdoğan Aydın’ı birkaç kat geçtiği için Prof. Dr. Zekeriya kitapçıyı eleştirerek yazdığı kitabın gerginlik meydana getirmesi mümkün olmadı.

Değerli Arkadaşlarım,

Hayatımız boyunca kendimizi öne çıkarmak ve başarıdan pay almak yerine külfete ve zahmete talip olarak hedeflerin gerçekleşmesi yönünde koşuşturan bir emekçi olduğumuz için Kuteybe konusunu bu günkü haliyle tarihin yaprakları arasından çıkarıp bu güne taşımamız sebebiyle ortaya çıkan hizmette bizim de katkımızın olduğu konusu hiç anılmadı.

Bizim bakımımızdan yıllar süren gayretimizin neticesinde ortaya çıkan eserin yazarı olarak öne süreceğimiz bir şey yoktu. Yazar “Gazi Savtekin” adı bile sadece müstear bir isimdi.

3 Bölüm halinde “Büyük Selçuklu İmparatorluğu nasıl yıkıldı” adlı paylaşımımızda anlattığımız gibi Büyük Selçuklu İmparatorluğunun tarih sahnesine karışmasından sonra Oğuzların, Kıpçak ve Karlukların İrani unsurları temizleyerek 50 yıl gibi kısa bir sürede dünyanın en büyük şehirleri olarak haline getirdikleri Otrar, Semerkant, Buhara, Belh, Merv gibi her biri bir milyonun üzerinde nüfusa sahip 20 civarında büyük Türk şehri ve bu şehirlerde yaşayan Türkler Cengiz Han tarafından acımasızca yok edildiler.

Ne kadar acıdır ki ilk başlarda askerleri kendisi gibi vahşi Moğol kütlelerinden oluşan, -Türkçe dahi bilmediği dönem tarihlerinde yer alan – Cengiz Han tarafından 12 milyon civarında Türk acımasızca katledilmiş, Türk Medeniyetinin şaheseri sayılan bu şehirler de taş üzerinde taş kalmamış çoğu haritadan silinmiş kalıntıları ayakta kalanların yeniden toparlanması ve eski görkemli haline kavuşması bir daha mümkün olamamıştır.

İçimizde ki sözde Türkçü Türk düşmanları Cengiz Han’ı kahraman yaptılar Türk tarihi Meteden başlatıldı.. Moğollar tarihimize ortak edildi. Böylece geçmişinden kopuk gerisine de Moğolların ortak edildiği bir tarihe sahip olduk..

Daha 7-8 yıl öncesine kadar burada İskitlerden Sarmatlardan, Hattilerden,Gutilerden Sümerlerden bahsettiğimizde Bize Türk tarihinin Mete’den başladığı bizimli ilgisi bulunmayan Eskiçağ Devletlerini Türk diye tanıtarak Türkçülük düşmanlığı yaptığımız” söyleniyor ve hain ilan ediliyorduk.

Halbuki Nihal Atsız’ın yaşayan talebelerinden birisi olan, geçen 50 yıl içerisinde Türkçülük suçuyla defalarca ceza alan, Türk Ocakları bile Fetullah Hocaya iki defa, Abdullan Gül’e bir defa yılın devlet adamı ödülünü verirken. Orhan Kavuncu gibi FETÖ’cüler başkan yapılırken yıllarca Türklük davasını Gazeteler Dergiler çıkararak omuzlayıp götüren yine bizdik..

Geldiğimiz yerde Türk gençlerinin milli hafızasının canlanmasını istemeyen yabancı kaynaklı çaşıtlar tarafından hazırlanan saçma sloganlar ile Cengiz Han’ın Araplardan Kuteybe’nin İntikamını aldığı yalanı uydurulmaktadır.

Halbuki Cengiz Han ile Kuteybe arasında 500 yıl zaman farkı vardır ve Cengiz’in okuma yazması yoktur. Türkçe bilmeyen, Türklükle uzaktan yakından alakası bulunmayan Cengiz Han hayatı boyunca bir tek Arap ile dahi savaşmamış, Harzemşahların katlinden memnuniyet duyan Halife kendisine Türklere karşı işbirliği bile teklif etmiştir.

Torunları Türk katliamlarını Anadolu’da devam ettirmişler, Hülagu 100.000. Oğlu Abaka 250.000. Türk öldürmüş, Moğollar Anadolu’yu yerle bir etmiş, Kayseri, Denizli, Kırşehir gibi 30 civarında Türk Şehri Moğol istilası öncesi muhteşem vaziyetine Cumhuriyetin kurulması ile kavuşmuştur.

“Moğollar Anadolu’da 500.000 Türk’ü acımasızca katletti” şeklindeki açıklamamız üzerine Bir kardeşimiz “Sen önce Kuteybe’nin yaptığı katliamları oku öğren” dedi ve beni engelledi. “Sevgili kardeşim bu konuyla ilgili yıllarca araştırma yaptım, 90’ların başında ilk ben yazdım Kuteybe vahşetini tüm boyutlarıyla ben ortaya çıkardım. ” diyemedim.

Bu günde Türkçü Birlik platformunda bir kardeşimizin tavrı bizi üzdü..

Değerli Arkadaşlarım,

Hayatımız boyunca yaptıklarımızı anlatmak “Şunu yaptık bunu yaptık” demedik hele bu yaştan sonra daha da zor geliyor.

Kaldı ki artık beni kendi yaptıklarım değil arkadaşlarımın yaptıkları, bilhassa genç karndeşlerimizin başardıkları daha çok mutlu ediyor.

Yazmakta, anlatmakta ki tek gayemiz arkadaşlarımıza faydalı olmak ve Türk tarihinin yerli yerine oturmasına katkımızın olması, samimiyetimize inanılarak okunması ve araştırılmaya başlanmasıdır.

Sevgili Okurlar,

Tarih Vizyondur. Tarih geçmişimiz değil geleceğimizdir. Tarihlerini doğru bilmeyen milletler önlerini göremezler. Tarihten silinmeye mahkûmdurlar. Bu silinmeler de maalesef silgiyle olmuyor. Milyonlarca insan katlediliyor. Sürgün ediliyor. Bu gün halen tarihte büyük Türk imparatorlukları yaşamış ataların torunları durumunda olan birçok Türk ya kimliğini kaybetmiş yaprak gibi savrulmakta veya kimliğini kaybetmemek için direnmekte her türlü zulmete katlanmaya razı olmaktadır. Yüce Tanrı Milletimizi evlatlarımızı torunlarımızı korusun..

Ancak dua yetmiyor bizlerinde, Dağımıza, taşımıza, Ormanlarımıza Cumhuriyetimize, Tam Bağımsızlığımıza, Ulusal birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmamız, ihanet içerisinde olanlardan bu gün gücümüz yetmiyorsa bile ileride hukuk önünde hesabını sormamız, ihanetleri ve devletimizden milletimizden çalınanları son kuruşuna kadar geri almamız, ancak tüyü bitmedik yetimin malına, canına, parasına karşı işlenen suçları kesinlikle ve kesinlikle affetmememiz gerekmektedir.

Şahsımızla ilgili her şeyi affedebiliriz. Ancak her metre karesi şehit kanlarıyla sulanmış, sahipleri toprağın kara bağrında yatan güzel vatanımıza karşı işlenmiş hiç bir şuçu affetme hakkımız bulunmamaktadır.

Tarihimiz vatanımızdır. tarihimizde yaşanılan tüm kahramanlıklar bizim için emsalsiz kıymetlidir. Atalarımızın ayaklarını bastığı topraklar bizim için vatandır. Onların acıları acımızdır. Bu sebeple tarihimize yapılan tahrifatı kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir,

Tüm Değerli Arkadaşlarımıza en içten Sevgiler Saygılar selamlar.

5 Ekim Saat 01.30

TANER ÜNAL

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP