Sapla samanı karıştırmaya bayılıyoruz.
Türkiye’de cemaatler kapatılsın.
Peki Rum, Yahudi, Ermeni, Süryani ve diğer cemaatleri ne yapacağız.
Onların kurduğu cemaat vakıflarını ne yapacağız.
Günümüzde yaşandığı üzere Tarikatların yurtlar açması ne kadar tehlikeli ise, cemaatleri bir kalıba sokup kapatmakta o kadar yanlış düşüncedir.
Zaten Türkiye’de “Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması”, 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ile hayata geçmiştir. Yasaya aykırı davrananlara para ve hapis cezası getirilmiştir.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da kanun olmasına rağmen uygulayan bir hukuki ve siyasi tasarruf ortada görünmemektedir. Çünkü, bu topluluklar siyasiler tarafından oy deposu olarak görülmekte ve Machiavelliye atfedilen “amaca ulaşmak için her yol mübahtır” sözüne uygun davranılmaktadır ki, bu maalesef batıda giderek etkisini kaybeden bir siyasi düşünce tarzıdır.
Cemaatlerin bir Vakıflar yasası olur ki var, cemaatler Vakıflar gibi düzenli olarak denetlenir.
Haddini aşan kanuna karşı gelen vakıfların yöneticileri cezalandırılır.
Hala anlamakta zorlandığımız mesele suçlu olan kurumlar değildir, kurumları yönetenlerdir.
Suç işleyen bir veya bir gurup yöneticiden dolayı bir Spor kulübü, bir siyasi parti, bir vakıf, bir okul kapatılamaz.
Suç işleyen yöneticileri en ağır şekilde cezalandırılır.
Ama biz kolay olanı yapıyoruz. Bakınız FETÖ, bu bir cemaatti. Yöneticileri ve bunlarla işbirliği yapan bir gurup devlet yöneticisi suç işledi. Lakin, en çok zararı cemaatin en altındakiler gördü. Maaşını FETÖ’nün bankasından alanlar, inanç duyup bunların peşinde olanlar KHK’larla işlerinden oldular, açlığa ve ölüme terk edildiler. Çoluk çocukları mağdur edildi. Babalarının tercihlerinin sonuçlarına katlanmak zorunda bırakıldılar.
Halbuki devletin sorumluluğu bu garip gurabayıda bu cemaatin yöneticilerinin işlediği suçlardan korumaktır. Cemaatlerin suç işlemesine engel olacak yapıyı kurmaktır. Bir kısmına bizden diye göz yumup, diğerlerine kan kusturmamaktır.
Cemaatin içinde olmak suç olmamalıdır. Cemaatin olanaklarını kullanıp suç işlemek ve devletin kademelerinde bu suça engel olmamak ceza gerektirir ve en ağırından cezalandırılmalıdırlar.
BBP’nin MKYK üyesinin ve benzeri söylemlerin hastalıklı ve ahlaksızca yorumlarına onun yöntemi ile cevap vermek yerine, bu adamların toplum tarafından sistemin dışına itilmesini sağlamak lazımdır.
Bu tip insanların sayısı arttıkça normalmiş gibi görülmelerine engel olacak önlemler alınmalıdır.
Bu noktada geldiğimiz yer yine EĞİTİM, yine GÜÇLÜ DEVLET, yine karnı tok sırtı pek yaşatılan TÜRK VATANDAŞI.
Bu üçünü gerçekleştirdiğinizde, cemaatlerin etkisi tamamen ya ortadan kalkacaktır, yada etkili olan cemaatler gözünü ve gönlünü bilime, ilerlemeye, toplumun refahına açanlar olacaktırlar.
Konu MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün bu sorusu ile nettir.
“Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve alınyazılarını ve canlarını, falcıların, büyücülerin, üfürükçülerin, muskacıların ellerine bırakan insanlardan oluşmuş bir topluluğa, uygar bir ulus gözüyle bakılabilir mi?”
ÇEVRE
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024DENİZCİLİK
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024DENİZCİLİK
25 Kasım 2024ÇEVRE
25 Kasım 2024