📍Yeryüzünde olan canlı cansız tüm yapı bilindiği üzere atomların bileşiğidir. Atom ise çekirdek içinde bulunan proton (+) nötron (nötr) ve çekirdeğin etrafında yörüngede dönen elektron (-) dan oluşur ve bahsettiğimiz tüm elemanların hiçbiri parçacık değil enerjidir. Atomlar kollektif bilincin talimatı ile bir araya gelir ve canlı cansız dünyadaki yapılar oluşur. Yani enerji yapılar bir araya gelir madde yapıyı oluşturur. Ve gene kollektif bilincin talimatlarını an be an yerine getirir ve gene kollektif bilincin talimatı ile ölür yani çözülür yani atomlarlar tekrardan dağılır, toprak veya hava olur ama kollektif olan bilinç her zaman vardır, tektir, sonsuzdur. Bizler yaşadığımız hayatta, yaşadığımız tüm olayları bize göre nedensellik sırası ile yaşadığımızı düşündüğümüz için evrensel tüm boyutlarda ki yaşamıda o şekilde zannederiz. Oysa evrensel yaşam içinde nedensellik her boyutun kendine özgüdür.
📍Benim bu yazdıklarım; doğru veya yanlış olarak algılanmayıp dünyanın, evrenin gerçeği olarak kabul edilmelidir. İnsan ve/ veya canlı yaşadığı sürece derin veya sığ düşünce üretir, düşünce bir enerji şeklidir ve bu enerji sonsuza kadar kalıcıdır hiçbir zaman yok olmayacaktır biz düşüncelerimiz ile kollektif bilincin içinde her an varızdır.
📍Bize en yakın olan bir üst boyutumuzda ardı ardına gelen iki olay fotoğrafı aralığı bize göre 3 aylık süredir. Yani bir üst boyutumuzda her ne kadar biz görmesekte olay fotoğraflarının aralığını bizler 3 ay olarak algılarız oysa o boyutta bu aralık devamlılık yani an şeklindedir.
📍Peki bu yazdığım ne anlama gelir? Gerçek anlamda derin düşünce sonucunda bilinç altımızın isteğini, bizler düşünce olarak bir üst boyuta vaktinde iletebilirsek 3 ay sonrası bizim sığ değil derin düşüncelerimiz in istekleri gerçekleşir.
📍Onunda bir üst boyutunda ardı ardına gelen iki olay fotoğrafının aralığı gene bize göre 7 yıldır halbuki o boyutta bu aralık gene an şeklinde hissedilir. Bu da şu anlama gelir. Biz 7 yıl önceden yani o boyutta olay fotoğrafı şekillenmeden bilinç altımızın isteğini doğru şekilde oluşturabilirsek eğer 7 yıl sonramızıda şekillendirebiliriz.
📍Dikkat ettiyseniz geleceği bizim düşüncelerimiz şekillendirebiliyor fakat yaşadığımız hayatta bu mümkün değildir. Peki neden mümkün değil? Çünkü geleceği şekillendirmek için gereken şeylerin başında düşüncelerimizin üst boyutlara ulaşması yada ulaştırılabilmesi gelir, işte bu neredeyse imkansızdır. Çünkü insan 2 türlü düşünce içinde olan bir yaratılıştadır birincisi bilinçaltı düşüncesi (yaradılış) ikincisi ise dış etkenlerin etkisi altında olan düşünce yapısı (nefis= ego) işte insanın içinde bu iki düşünce her an çatışma halindedir bu çatışmanın sonucunun ya da çatışmanın kendisinin aktarılması insanın 3 ay veya 7 sene sonraki olay fotoğrafını belirler.
📍Kainat, dünya, alem tek bir canlıdır. Yalnız insan değil her yaratılmış olan canlı, yaratılmış olan bir türe ait varlıktır ve her tür, tek olan bilinç tarafından en üst boyutta oluşmuş olan fotoğrafın gerçekleşmesi için verilen bir görevi yerine getirmesi için yaratılmıştır. Her türün kollektif bilinç içinde kendine ait bir enerji bilgi ağı vardır. O türe ait bireyler doğar doğmaz, hatta doğmadan önce biyolojik yapısı ile bu bilgi ağına bağlanır ve kendi türüne ait ana bilgileri alırlar ve her doğan birey yaşadığı sürece bu ağa bağlı kalır ve buradan türüne ait bilgileri devamlı olarak alır. Bu bilgiler; bireyin, kendi türüne ait sabit bilgilerdir, ayarlardır. Keza türünün yaratılma nedeni olan görev bilgisi de bu ağ içinde vardır, bellidir. Fakat bireylere bu bilginin tamamı verilmez. Birey kendi türünün yaratılma görevini bilmez. Bu bilgi türün bireylerine saklıdır. Birey bu bilgiyi bilmemesine rağmen o görevi yerine getirmek için içinde istek arzu duyar.
📍Ayrıca evrende yaratılmış tüm varlıklar yalnız ve yalnız kendi türüne ait ağa bağlanabilir başka bir türün ağına bağlanamaz başka bir türün bilgisi kesinlikle gizlidir. Bireye verilen, bildirilen ayarı yapılan sadece tür içindeki kendi şahsi yani ferdi görevidir. Çünkü her türün içinde her bireyin ayrı ayrı görevleri vardır. Ve her bireye kendi görevini başarılı bir şekilde yapabilmesi için gerekli olan cesaret, bilgi, istek vs. gibi yetenekler, özellikler, sadece görevinin yerine getirilebilmesi için gerekli olduğu kadar verilir, fazlası ya da eksiği değil. İşte biz verilen bu yeteneğe veya bilgiye “ayan-i sabite” deriz.
📍Birey kendi şahsi görevini yerine getirirken bilinç altında mutluluk ve huzur hisseder, çünkü bu davranış onun kendi yaşam gerçeğidir. İşte hayattaki gerçek mutluluk ve huzur da bu demektir.
📍Eğer birey zaman zaman çevre etkisi ile başka başka mutluluklar, hevesler edinerek düşünce bazında yaratılma nedeni olan görevinden kopma noktasına gelirse eğer ya da kendine çizilmiş olan hayat yolundan saparsa o zamanda mutsuz, huzursuz, tatminsiz olur. Hiçbir şekilde Kişisellik, ferdilik, şahsilik gibi düşünceler yaşamda yoktur her şey, her varlık, var olan yaratan “tek” in yani Allah’ın bize göre çok önceden en üst (ışık hızı) boyutta fikrinin, düşüncesinin oluşturduğu ve oluşan olay fotoğrafının hayata geçmesi, gerçekleşmesi için çalışmaktadır.
📍Yaradan, Tek var olan, enerji bulutu her canlı bireye bizlerin “can” dediği bir enerji aşılar. İşte bu enerji aynen bir uzun zamanlı pil gibi ya da uzaktan kumanda vücuda enerji verir. Varlık yaratılma nedeni olan görevini yerine getirdikten sonra ortadan kaldırılır, yok edilir.
📍Yaratılmış olan varlığın görevini yerine getirmesi için çeşitli duygular gene yaradan, “tek” olan tarafından kendisine verilmiştir amaç gene aynıdır. Varlığın görevini sağlıklı yapabilmesidir. Varlık görevini yerine getirdikçe içsel olarak huzur duyar tatmin olur, mutlu olur.
📍Varlık için iç huzur görevini yerine getirmektir. İnsan bazen çevrenin etkisine kapılarak bir şeyi ister ve yapar fakat yaptığı şeyden mutlu olamaz oysa o an çok isteyerek yapmıştır, işte bu aslında görevi olmayan bir şeydir. Nefsinin etkisi altında insanın yaptığı planlar hayalleri de bu bağlamda düşünmek gerekir.
📍Varlık yaşadığı sürece her an türünün enerji bilgi ağına bağlı kalır aradaki bilgi alışverişi çok önemlidir. Her birey, kendi türüne ait enerji ağı ile bağını kopartırsa, ya da herhangi bir şekilde koparsa, kesilirse delirir. Hatta zayıflasa bile depresyona girer, mutsuz olur, huzusuz olur. Bu bağ tüm yaşam boyunca devam eden bir bağdır, önemi varlık anlamında çok büyüktür.
📍Bedeninizin titreşim frekansı, türünüze ait ağın titreşim frekansından düşük olursa kollektif bilinç ile olan bağınız zayıflar, asabileşir ve depresyona girersiniz alt titreşim boyutuna yaklaşır ve bu boyutu hissetmeye başlarsınız bu boyut dünyadaki olaylara aşırı bağlılık boyutudur, yani hayvani boyuttur, temel bedensel içgüdüler devreye girer aç kalma korkusu, kıskançlık, hasislik, bencillik, paraya maddiyata olan aşırı düşkünlük, dünyevi olan şeylere sahip olma isteği, aşırı cinsel ilişki isteği gibi,
📍Keza titreşim boyutunuzun yükselmesi halinde ise bir üst titreşim boyutunu hissetmeye başlarsınız bu durum da ruhani boyuttur. İnsan kendini çokluk boyutundan daha çok, teklik boyutuna yakın görür çevresel, yaşamsal farkındalığı artar yaşamın, sistemin gerçeği ile yüzleşmeye başlar, dünyevi diye adlandırabileceğimiz maddi şeyler veya işler ile tatmin olmaz, olamaz daha doğrusu dünyevi şeyler onun ilgi alanına girmez. Huzuru mutluluğu yalnızlıkta arar ve bulur.
📍Bir insan için aslında olması gereken doğru da budur.
DENİZ
8 gün önceÇEVRE
26 Aralık 2024ÇEVRE
26 Aralık 2024ÇEVRE
26 Aralık 2024DENİZCİLİK
26 Aralık 2024ÇEVRE
26 Aralık 2024DENİZCİLİK
26 Aralık 2024