Canlılar, DNA dizilimi içinde çok ender, hatta milyonda bir çevreye uyum çerçevesi kapsamında mutasyon geçirir. Tür içinde bu mutasyon geçirebilen birey, doğaya uyum sağlayabilir ve sağlıklı olarak hayatta kalabilmeyi becerebilirse yeni bir türün ilk bireyi olarak farklı bir tür oluşturur. Önceki tür ise, ya yaşamına devam eder ya da değişen doğa ve iklim yapısına dayanıklılık sağlayamayarak tükenir.
Yapılan bu tanımla, şu anda yeryüzündeki tüm türlerin birer mutasyon ürünü olduğunu anlaşılabilir.
İnsanın da, doğada bir canlı türü olması, yapılan bu tanım çerçevesinde bir mutasyon eseri olarak var olduğunu kabul edilmesi gereken bir sonuçtur. İnsanın aklı ve aklını kullanabilmesi canlı türü olması sebebinden doğan doğal bir gelişimdir. Yani insanın aklını kullanabilmesi de bir mutasyon sonucudur.
Sonuç olarak, insan herhangi bir türün mutasyon geçirmiş devamıdır, dolayısıyla insan bu hali ile var olmamıştır.
Bunun birçok ispatı vardır. Örnek olarak, farklı fiziksel yapıdaki insanların dünyanın iklim ve doğa yapısına göre dağılımları gösterilebilir.
İnsanın diğer canlılardan en belirgin farkı aklını kullanmasıdır. Bu fark, zeka değildir, akıldır ve bu sadece bir farktır, yanlış anlaşılmasın insan diğer canlılardan daha üstün değildir. Canlıların tamamı fiziksel yapılarına uygun akıla ve yeteneklere sahiplerdir. Dikkat edilirse her canlı türü yaşadığı ortama ve iklime göre uygun bir fizik yapısına, canlı kalabilmesi için de yeterli bir akıla sahiptir, aksi taktirde yaşamlarını devam ettiremez, beslenemez ve üreyemeyerek tükenirlerdi. Ancak bu sayılanlardan daha fazla da akıl ve yeteneğe sahip değillerdir.
İnsanın yapısı, diğer canlılara göre, ilk doğuş gününden itibaren daha zayıftır ve bu insan türünün hatalı bir mutasyon sonucu oluştuğunun en çarpıcı örneğidir. Tüm canlılar içinde yanlızca insan, yetişkin olup tüm ihtiyaçlarını ve hayatta kalabilme yetisini tek başına karşılayabilene kadar diğer türlerden çok daha uzun bir süre ebeveynleri tarafından bakıma ve korunmaya muhtaçtır. Bu da hatalı bir mutasyon sonucu oldğunun bir diğer ispatıdır
Daha birçok ispat veya göstergeler vardır. Diğer bir örnek de, insanın giysisi olmadan doğada canlı olarak hayatını devam ettirebilme yetisinin olmayışıdır.
Bugün bile, insan türü üreyip çoğaldıkça hatalı mutasyon devam etmektedir, insanın hastalanması ve hasta olan ebeveynlerin üremesi, doğa ile insanın aslında uyum içinde olmadığının bir diğer göstergesidir. Örneklemeler çok daha fazla verilebilir, sonuç aslında basittir, insanın bu dünyanın doğa ve iklim şartlarına uygun olarak var olamamasıdır.
Aslında yukarıda saydığımız örneklemeler insanın uygun olmadığı doğa ve iklim şartlarına daha uygun hale gelerek yaşamını ve hayatını devam ettirebilmesi için akıl ve zeka yönünün daha fazla gelişme göstermesi gerekliliğini bize işaret etmektedir. Yani insan DNA’sı bundan böyle akıl ve zeka gelişimi üzerine mutasyon geçirecektir. İşte bu gerçek, tarih boyunca devamlı olarak yaşanmıştır. Tarih boyunca yapılan savaşlar, icatlar, devrimler ülkelerin halkı yönetmek için uyguladığı yönetimsel formüllerin hepsi akıl ve zekanın evrim geçirerek gelişmesinin göstergesidir. Bu gelişmeler bize göre uzun süre almasına rağmen dünya tarihine bakıldığında çok kısa bir süredir.
Akıl ve zekanın gelişmesi önemlidir. Neden önemlidir?
Şöyle, diğer canlı türlerine baktığımız zaman şunu görebiliriz; hiç bir canlı türü, toplumlarında düzeni ve refahı sağlamak adına bir birlerini sömürmez veya ezmez. Çünkü doğaya uygun yaşarlar, çünkü doğa ile entegredirler, doğaya karşı gelmezler veya gelemezler. İşte, insan türü bunu yapamaz, tarihte de yapamadı, insanlık tarihi boyunca ideal olarak her bireyin mutlu ve huzurlu olacağı ve güven içinde yaşayabileceği bir sistemi bulamadı, ya da bulmak istemedi. Çünkü insan bir varlık olarak doğa sisteminden uzak kaldı, uzaklaştı.
Bu yazılanlarla, insanlık doğaya dönmeli, gibi bir sonuç çıkmamalıdır. Anlatılmak istenen, konunun öneminin farkına varılarak yüksek farkındalığa erişilmeli, tarih incelenmeli, bilim ve teknolojideki gelişmeler takip edilmeli ve sığ çıkar çatışmaları çerçevesinde değil, akıl ve bilim çerçevesinde gerçekten toplumun nabzını tutabilen insanlar tarafından yönetilen toplumlar inşa edilmelidir. Halk manipüle edilerek, devamlı aklı ile oynanarak farklı algılanma sağlamak, olsa olsa hainliktir.
Toplumların kitlesel olarak iç huzuru bulması ve kişi olarak tek tek insanlığın iç huzuruna kavuşması sağlanmalıdır.
ÇEVRE
26 Kasım 2024ÇEVRE
26 Kasım 2024ÇEVRE
26 Kasım 2024DENİZCİLİK
26 Kasım 2024ÇEVRE
26 Kasım 2024DENİZCİLİK
26 Kasım 2024ÇEVRE
26 Kasım 2024