Yayınlanma: 05.01.2025 06:00
TÜİK Aralık ayı enflasyonunu yüzde 1.03 olarak açıkladı. Son 6 ayın enflasyonu da yüzde 15.75 imiş… Yıllık enflasyon da yüzde 44.38… Yersen…
Yemiyoruz ama ceremesini çekiyoruz. Maaşlar, ücretler, emekli aylıkları hep TÜİK’in bu yanlış ölçülen enflasyon hesabına göre yapılıyor.
Bağımsız iktisatçılardan oluşan ve TÜİK’in enflasyon hesabında kullandığı ürünlerin aynısını kullanan ENAG’ın Aralık ayı enflasyonu yüzde 2.34, yıllık enflasyonu ise yüzde 83.40…
Ben de 2022 Ocak ayı başından bu yana TÜİK sepetindeki mal ve hizmetlere ve bunların ağırlığına göre değil, kendi tüketim sepetimdeki mal ve hizmetleri ağırlıklandırıp kendi yaşadığım enflasyonu bire bir ölçüyorum. Adına da MERİÇ K enflasyonu diyorum. Her ay, ENAG ve TÜİK’ten bir gün önce Facebook, X ve Youtube hesabımdan paylaşıyorum. Benim ölçtüğüme göre Aralık enflasyonum yüzde 3.08, yıllık enflasyon ise yüzde 86.38 oldu.
Benim enflasyon sepetim, bana ait. Toplumun tümünü yansıtmaz. Ama fiyatlardaki genel değişimin ne seviyede olduğunu gösterir. Bu nedenle, Türkiye’nin yaşadığı gerçek enflasyonun ENAG’ın ölçtüğü yüzde 83.40 olduğunu düşünüyorum.
Benim iddiam şu:
2020 Ocak ayından itibaren elimizde iki enflasyon verisi var. Biri TÜİK, diğeri ENAG… O nedenle 2020 Ocak ayına kadar geri gidiyorum.
2020 Ocak ayından bu yana kadar geçen süre içinde TÜİK’e göre fiyatlar genel seviyesi 6 kat artmış. 5 yıllık enflasyon yüzde 507 olmuş.
ENAG’a göre de 2020 Ocak ayından bu yana fiyatlar genel seviyesi 24.6 kat artmış. Beş yıllık birikimli enflasyon yüzde 2363 olmuş.
TÜİK’in son açıklamasına göre, eğer Cumhurbaşkanı yeni bir düzenleme yapmaz ise en düşük emekli aylığı 14.469 lira olacak. Şimdi son 5 yıldır yaşadığımız enflasyona göre bakalım.
Bu durumda Ocak ayının 1500 lirası olan en düşük emekli aylığının 2025 yılı başında olması gereken seviye TÜİK’e göre 9000 lira… Yani AKP, TÜİK marifeti ile emeklilerin yaşam standardını artırmış. Cumhurbaşkanının da, Mehmet Şimşek’in de söylediği bu. Peki gerçek mi? Emekliler memnun olmadıkları 2020 yılını bile şu anda mumla arıyorlar.
ENAG enflasyonuna göre 2020 Ocak ayındaki 1500 liranın alım gücüne ulaşmak için en düşük emekli aylığının 36.875 lira olması gerekiyor. (1500 x 24.6 = 36.900)
Bireylerin kul değil özgür yurttaş olduğu demokratik ülkelerde devlet-vatandaş ilişkisinde toplumu daima ileri taşıyan bir diyalektik vardır. Bunun için toplumun demokratik kurallar çerçevesinde haklarını talep etmesi ve siyaseti ona göre belirlemesi gerekir. Aksi takdirde hak aramayan, verilene razı olan toplumda ekonomik anlamda sefalet yaygınlaşır. Bir avuç insan zenginleşir. Toplum, “özgür bireyler” yerine “otoriter bir rejimin kulu – tebaası” olur.
Emekliler, bir toplumun sırtındaki yük değil, o toplumu inşa eden gerçek sahipleridir. 17 Aralık 2023 tarihinde 12 Punto’da yazmıştım.
100’er yıl arayla üç farklı düşüncenin üç büyük filozofu “Servetin kaynağı birikmiş emek” olarak tanımlamıştı. Emekliler çalıştıkları dönemde ödedikleri primlerin yanı sıra, bu ülkede kamu bütçesi tarafından yapılan bütün servetin de sahibidir. Bazı düşüncelerin yaygınlaşması için tekrarda yarar vardır. 17 Aralık 2023’teki yazıdan bir özet:
Liberalizmin, Avrupa Aydınlanması ve Akıl Çağının kurucusu, İngiliz, Amerikan ve Fransız Devrimlerinin ilham kaynağı olan filozof John Locke (1632-1704) mülkiyetin, dolayısıyla servetin kaynağı olarak emeği görür.
Aradan yaklaşık 100 yıl sonra yaşayan Kapitalist ekonominin kuramcısı (kurucusu değil kuramcısı, var olan bir sistemin işleyiş biçimini sistematik ve bilimsel şekilde açıklayan) filozof Adam Smith (1723-1790), kendi geliştirdiği emek değer teorisi kapsamında, servetin kaynağı olarak emeği görür.
Yine Adam Smith’ten yaklaşık 100 yıl sonra yaşamış, Sosyalist ekonominin kuramcısı filozof Karl Marks (1818-1883), Adam Smith’in emek değer teorisini kapitalizmi eleştirmek amacıyla geliştirmiş, kârın ve servetin kaynağını emeğin yarattığı artı değer olarak tanımlamıştır.
Yüzer yıl arayla yaşamış, farklı düşünce sistemlerinin kuramcısı üç filozofun da servet konusunda görüşleri aynı kapıya çıkar. Oluşan tüm servetlerde emeğin, dolayısıyla emeklilerin yadsınamaz hakları vardır. Ve yaşları itibarıyla emekliler, hayat ipinin uzun tarafını değil, kısa tarafını tutuyorlar. Emeklilerden sabır beklemek çok büyük haksızlıktır.
Güçlü birey hakları ve güçlü bir sosyal devlet için, kamu mülkiyeti ve kamusal (toplumsal) mülkiyet tanımlaması yapmak gerekiyor. Bu hakların meşru kaynağı, yurttaşların eşitliği ilkesi ve kamusal (toplumsal) mülkiyet tanımlamasıdır.
Yurttaşların eşitliği ilkesi sadece yasal konularla sınırlı değildir. Bir ülkenin, denizleri nehirleri, gölleri, ovaları, madenleri, meraları gibi doğal kaynakları o ülke yurttaşlarının tamamına aittir ve küçük bir gruba kazanç kapısı (imtiyaz) olarak kullandırılamaz.
Yanı sıra, biraz önce yukarıda üç büyük filozofun, “servetin kaynağı emektir” tanımlamasından hareketle, kamuya ait tüm alt yapıların, yolların, otoyolların, elektrik santrallarının, barajların, elektrik dağıtım şebekelerinin, telekomünikasyon alt yapısının, gökyüzündeki uyduların, devlet tarafından yapılan tüm yatırımların ve elde edilen kazanımların kamusal (toplumsal) mülkiyeti, o ülke vatandaşlarına eşit olarak aittir. Bitmedi, yine çeşitli yasalar, yönetmeliklerle ortaya çıkan imar rantları gibi rantlar bir avuç imtiyazlı kişinin değil o ülke vatandaşlarının eşit hakkıdır.
Bütün bu hakların arkasında; çalışan, sonrasında emekli olan, çalışmaya devam eden, çalışmasa da yüksek enflasyon karşısında bedel ödeyip devletin alt yapı yatırımlarını ya da negatif faizlerle, arazi, ayni ve nakdi kamu teşvikleriyle özel sektör yatırımlarını sübvanse eden yurttaşlar vardır.
Kısacası bir müteşebbis emekli olup işlerini ailesine ya da profesyonellere devrettiğinde şirket kazancından hisse sahibi olarak nasıl pay alıyorsa, tüm emekliler, tüm vergi verenler, enflasyonla bedel ödeyen tüm yurttaşlar, bu kamusal varlıklardan doğan kazançlardan pay almalıdırlar.
Bir örnek vermek gerekirse…
Finansmanını zamanında vergi ödeyerek ya da yüksek enflasyona katlanarak hepimizin karşıladığı telekomünikasyon alt yapısı ile halka para ile internet hizmeti satamazsınız. Buradaki hizmet bedeli, şirketlere kar olarak aktarılamaz. Kamu tarafından hizmetin devamını sağlayacak seviyede bir bedelle fiyatlandırılmalıdır.. Aynı şey, elektrik dağıtımında da, sahip olduğumuz madenler başta olmak üzere tüm doğal varlıklar için de geçerlidir.
Kamusal mülkiyet, iktidarı ele geçiren bir zümre ve onların yandaşları için değil, yurttaşların eşitliği ilkesi gereği hepimizindir ve bu varlıklardan ilk faydalanması gerekenler, servetin kaynağını oluşturan emek ve emeklilerdir.
Verilene razı olmamalı, haklarımızı talep etmeliyiz.
DENİZ
20 gün önceÇEVRE
07 Ocak 2025ÇEVRE
07 Ocak 2025ÇEVRE
07 Ocak 2025DENİZCİLİK
07 Ocak 2025ÇEVRE
07 Ocak 2025DENİZCİLİK
07 Ocak 2025