VARLIK, YOKLUK MESELESİ…

Değerli vatandaşlar, bu yazımda Erdoğan’ın Kabine Toplantıları sonrasında yaptığı konuşmaların bir kısmını ele alarak gerçekleri ne oranda yansıttığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Amacım  aklımızla dalga geçen bu anlayışı bir kez daha deşifre etmektir ki Dostoyevski’nin “Yanlış trene bindiğinizde ilk istasyonda inin. Zira mesafe arttıkça geri dönmenin maliyeti de artacaktır.” sözü dikkate alınsın ve yüklendiğiniz maliyeti sorgulayarak ilk fırsatta gereğini yapmanızdır. Hayırsever bir vatandaş dilenciye para verirken gönlünü almak için “Ayağın topal ama şükret, ya kör olsaydın?” der. Dilenci “Kör olarak da dilendim ama insanlar yüz lira diye ellilikleri yutturuyorlar...” der. Kıssadan hisse artık yalanların değil gerçeklerin peşinden gidin.

Çalışanlarımızın ve emeklilerimizin refah kayıplarını gidermek için ilave kaynağı milletle birlikte sağlayacağını belirtiyor Erdoğan. Halkımızın anasının ak sütü gibi helal olan vergileriyle istenen katkı fazlasıyla yapılıyor ama bu kaynaklar nereye akıyor acaba! Bakınız Yaklaşık 15 milyon emekliye aktarılan yıllık destek 55 milyar iken göç idaresi başkanlığının açıklamasına göre yaklaşık 16 milyon sığınmacıya aktarılan destek 297 milyar. İşte AKP iktidarının kendi vatandaşlarımıza verdiği değer!  Sığınmacıları koruyan kollayan AKP yönetimi dolaylı ve dolaysız vergiler ve yaptığı zamlarla bir avuç saray ve eşrafı dışındaki Türk milletini yerinden yurdundan edip toprağını ve dahi ülkesini terk etmeye zorlamaktadır.

İKİZKÖY de Limak tarafından yapılan orman katliamına dur diyen yöre insanları için termik santralin ihtiyacı olan kömürün çıkarılmasını engelleme gayreti olarak ifade eden Erdoğan termik santralin ülkemiz için önemli bir milli değer olduğunu söylemiştir. Peki sayın Erdoğan yöre insanının geçimlerini sağladığı zeytinleri, ormanlarımızın yok edilmesi milli değerlerimizin kaybı değil mi? sonra milli değerlere sahip çıkıyorsanız Cumhuriyetin kazanımları olan tesisleri neden sattınız? ki birçoğu kapatılmış durumdadır.

Ülkemizde yürütülen kampanyaları ağaç sevgisi ve çevre hassasiyetiyle izah edilemez bir gerçek olduğunu belirten Erdoğan’a asıl gerçeğin çevre direnişçileri ve onlara destek veren çevre ve insan dostları olduğudur. Bir de üç kuruş fazla kazanç elde etmek için ormanı yok eden yandaş Limak firmasının korunmasıdır gerçek olan.

Pazarda, çarşıda, sokakta ve hayatın diğer alanlarında yaşanan sıkıntıları, dile getirilen serzenişleri ve halkın beklentilerini çok yakından takip ettiklerini söylüyor Erdoğan. Sonuç ne peki halkımızın sıkıntıları katlanarak artıyor, beklentilerin kıyısından dahi geçilmiyor. Belli ki takip edildiğini söyledikleri gerçeği görmüyorlar. Temel’in bindiği trenin kontrolörü kontrol sırasında Temel’e biletinin İstanbul'a olduğunu, bu trenin ise Ankara'ya gittiğini söyler. Temel gayet emin bir şekilde, peki makinist yanlış istikamete gittiğini biliyor mu, der. Kıssadan hisse…

Ülkemizde Yatırıma, istihdama, üretime öncelik vererek Türkiye’yi geliştirdik, güçlendirdik diyor Erdoğan. Elde edilen geliri millete dönen tek bir yatırım gösterin o zaman ki bizler de alkışlayalım. Üretime dayalı yatırım varsa artan işsizlik ve yoksulluğa ne demeli sayın Erdoğan. Çiftçilerimiz ürettiklerinin karşılığını neden alamıyor, geliştirdik dediğiniz üretilmesine katkı sağlamadığınız ürünleri ithal etmenizdir galiba. Yalan mı? saman dahi ithal edilmiyor mu?

Fıkra bu ya; Türk. ABD ve İngiltere maliye bakanları bir araya gelmiş ve kendi vatandaşlarının durumları hakkında görüşmektedirler;

ABD maliye bakanı, “ Bizim yaşam standardımız beş bin dolardır. Biz vatandaşımıza dokuz bin dolar maaş veririz; dört bin dolarını harcarlar, gerisine karışmayız.” der.
İngiliz maliye bakanı, “ Bizim yaşam standardımız dört bin sterlindir. Biz vatandaşımıza altı bin sterlin veririz; dört bin sterlinini harcarlar, gerisine karışmayız.” der.
Türk Maliye bakanı, “ Bizim yaşam standardımız Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu harcamalarının toplamı 37.974 liradır. Biz 11.402 lirasını veririz; geriye kalan 26.572 lirayı nerden bulduklarına karışmayız.” der.  İşte ülkemizdeki durum aynen böyle. 

Milletin Anayasal hakkı olan insanca yaşamı çok gören veya bu imkanları sağlama becerisi gösteremeyen bir iktidara sahibiz. Tüm bu olumsuzluklar karşısında halkımızın neyi, nasıl neye göre tercih ediyor anlamak gerçekten zor. Oysa yokluk, yoksulluk kader değil basiretsiz yönetimlere verilen destek sonucu hak edilen bir sonuçtur. Halkın yüzde sekseni yoksulluk sınırının altında iken açıklanan Credit Suisse'in 2023 Küresel Servet Raporuna göre 2022'de dünyadaki milyoner sayısının azaldığı, Türkiye'de ise 61 bin kişinin dolar milyoneri olduğu ortaya çıktı. 

Bu veri dahi kaynakların nereye aktarıldığının göstergesi değil mi? sorgulayın lütfen. Özetle Erdoğan halkımıza cenneti gösteriyor, cehennemi yaşatıyor. Yokluk ile ölüm arasındaki tek fark ölümde acı olmamasıdır. Yazar İ. Hakkı Aydın “Varlık, yokluğun peşinden koşmuyorsa, huzur, adalet, insanlık ve hayattan söz edilemez!” diyor sayın Erdoğan. Varlıklarımız saray ve eşrafına aktarıldığı için halkımızın her kesimi için yaşam artık varlık, yokluk meselesidir. 21.Ağustos.2023

Selam ve saygılarımla

Cezmi Orkun

Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı

(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)