TANICKA (KÜLKEDİSİ)

Istanbul Odessa /Odessa Istanbul arası çalışan yolcu gemileri vardı bundan sekiz dokuz yıl öncesine kadar...

Salı Pazarı (Karaköy) kalkış varışlı, Kaledonia ve Gloria isminde iki hurda bu hatta çalışıyordu,ama nasıl albenileri vardı bilemezsin...

Uçağa atlasan 60 dakikada alacağın yolu 24 /28 saatte gidersin ama ; Bahama Tampico arası Lüks Cruise gemisinde olsan ne yazar ; LOVE BOAT dizisinin tillahını yaşarsın bu bir günde...

Zaten denizi bir türlü sevememiş milletiz '' atlarım uçağa giderim, gemi memi ne uraşçam kardeşim'' türümüz ağır bastığından dörtyüz yolcu kapasitesinin diyelim ki en fazla otuzu bizim Türk vatandaşı...Ukranyalı yolcu erkekleri, çoluk çocuğu,, gönlü bir adamda olanları ve evli hanımefendileri koy kenara, geriye kalanlar için imam olsan duramazsın durumu mevcut...

Denizde değilde, limanlarda çalıştığım yıllardı; Patronum Cpt.Ulrich ne zaman '' Ukrayna'ya gideceksin iş var'' dediğinde '' uçak bileti alma, gemiyle gider ve dönerim '' derdim.

Garibim patronumda ''Kaptan Erhan gemileri ve denizi özlemiş''diye düşünürdü.

Illychevski limanında (Odessa 45 km ) üç günlük işimi bitirdim.Ertesi gün hareket edecek Kaledonia gemisi için bilet aldım...

Sıcak bir yaz akşamüstü ve günlerden perşembe Odessa limanından canım Istanbul'uma doğru yola çıktık

Alt güvertedeki gece clubunün açılmasına bir kaç saat varken dur bir piyasa yapayım baabından salonun oralarda turluyor ve sağı solu kesiyorum.

Onu gördüğümde cafe'de yüksek bir taburede oturmuş, önünde bir çay fincanı ve öyle meraklı aynı zamanda ürkekçe bakıyor ki etrafa, bir sürü güzel kızın arasında o dikkatimi çekti.

Aslında iflah olmaz bir sarışın hayranıyım...Ancak adımlarım, bu uzun siyah saçlı, güzel ve telaşesi yüzünden okunan kızın yanındaki boş tabureye götürdü beni...

Birkaç manevra sonrası, küçükten bir sohbete başlamayı başardım bu biraz balık eti ve tebesümü ömre bedel çekingen hanımefendi ile...

Odessa Devlet Hastahanesi muhasebe bölümünde çalışıyormuş,, hayatında ilk defa yaşadığı şehrin dısına çıkıyormuş, cuma akşamı Istanbul'a varan gemi pazartesi günü kalkacak yaa;; yine aynı gemi ile Odessa 'ya geri dönecekmiş, zaten bu üç günde gemide kalacakmış geceleri , çünkü Istanbul otelleri pahalıymış,, SultanAhmet Cami ve Ayasofya'yı göreceği, Topkapı Sarayını gezeceği, ve Roksalana^nın (Hürrem Sultan ) mezarını ziyaret edeceği için çoooook heyecanlıymış,, bir sürü resim çekip arkadaşlarına hava atacakmış ve ben Istanbullumuymuşum, emniyetli bir şehirmiymiş, televizyonlarda Ukrayna'lı kadınların bazen saldırıya uğradığı söyleniyormuş, bu nedenle annesi çok korkuyormuş bu geziden...

Biraz yatıştırıcı konuştum, biraz anlattım Istanbul'umu... O çekingenliği ve merakı eksi artı çizgisinden güvene doğru dönmeye başlamıştı...

----- Yemekten sonra aşşağıdaki clup'te buluşalimmi dedim, votka içeriz

Dolgun yanakları kızardı...

----- Ben , dedi votka içmem ki

----- Olsun dedim, çay içeriz...

Sabaha karşı dört gibi onun kamara kapısının önünden ayrılırken, bildiğin ikimizde sarhoştuk...

Uykudan sonra, gemi Karaköy yolcu salonunun önüne yanaşana kadarda beraberdik, öğlen yemeğinde, sonrasında kahve içerken, Istanbul boğazını geçerken ve o hayran Sarıyer Yeniköy Kandilli sahillerini izlediğinde bir cuma akşamı ılıklığında ...

Ben timsahım o yıllarda ; pasaport işlemi Türk'lere önce yapıldığı için, hemen limandan çıkar, taksi ile eve gider, çantamı bırakıp, üstümü değiştirdikten sonra Karaköy'e çabucak dönerim onu liman kapısından alır havasındayım...

" seni bu akşam gezdireyim mi?" dediğimde cevap olarak ilk tanıştığımızda tedirgin halini gördüm endişeli bakışlarında...

---- Erhan, belki çok iyisin sen... Ama bilmiyorum ki belkide o bizim televizyonlarda Ukrayna 'lı kadınlara vuran, kötü şeyler yapan manyaklardan birisin... Evet bu bir gün çok güzeldi gemide... Ama şimdi ben korkuyorum... Zaten yarın bizim tur var, yarın sabah ve pazar günü, rehber ve grupla beraber, çıkacağım dışarı.

Bir centilmen olarak bize ne düşer!!! Elimi uzattım

----- Bol şanslar Taniçka dedim, İstanbul 'u çok seveceksin...

Cuma gecesi, cumartesi ve pazar bana çok yavan geçti... Arada sırada hatırladım " acaba ne yapıyor Taniçka (Tanya)" diye...

Aslında topuksuz giymesine rağmen, benden iki üç parmak uzun olması, o uzun boyuna rağmen Sibel Can gibi yandan belli olan usturmaçaları ve hatta sarışınlıkla alakasının bulunmaması dahi benim onu düşünmemi engellemedi...

Çünkü, o ürkekliği belkide beni cezbetmişti...

Pazartesi sabahı uyandım, tatsız tutsuzum... Bir sonraki işim belki bir hafta sonra... Gayesizim ve boşum bu koca İstanbul'da ve koca hafta boyunca...

Plansız yaşamak cazibelidir.. Ansızın karar verdim, birkaç parça elbise, küçük bir çanta hazırladım, atladım taksiye ve ver elini Selanik Pasajı Karaköy'e... Bilet acentasından üç saat sonra Odessa'ya doğru kalkacak Kaledonia gemisine çek bir bilet dedim, en afillisinden bir kamara olsun...

İşim gücüm yok Odessa'da... Ancak acaba kötü bir adammıydı o diye düşünen Tanya'ya hem sürpriz yapacağım ve hemde timsah olmama rağmen kötü birisi olmadığımı ona göstereceğim...

Pasaport işimi hallettikten sonra, çantamı kamaraya bıraktım. Kafenin bulunduğu salona indim. Onu ilk gördüğüm aynı taburede oturuyordu ve yine bir çay fincanı ile...

-- Taniçka, dedim aramızda üç beş adım kaldığında...

Döndü baktı sese doğru ; ben olduğumu anladığında, gözlerinde bir parlama oldu ki sanırsın Venüs gezegeni sana koşuyor...

Beklemediğim bir şekilde ve O' da hayretle beni beklemediği için sarıldı bana sorgusuz sualsiz...

------ ne oldu Erhan, yine iş var Odessa???

------ yok Taniçka, bu gemide sen varsın!!!

Denizde bir koca gün ve Odessa'da üç unutulmaz gün rüya gibiydi... Taaa ki, patronum Ulrich telefonda " Ehan ( 4 yıl Erhan diyemedi kibar Almanım) you will fly to China sunday afternoon" (pazar günü Çin'e gidiyorsun) diyene kadar...

Cumartesi sabah uçağı ile İstanbul 'a dönerken beni havalimanından uğurladı Tanya...

Çok zor geçti Çin günlerim, iş ağır ve hata yapmamam gerek kaldığım 45 gün boyunca...

Akşamları limandan otele döndüğümde, çabuk bir duş ve sonrası yastığa kafayı koyduğumda ansızın uykuya daldığım yorgun geceler...

Arada Tanya'nın maillerini görüyorum inbox'ta, bırak cevap vermeyi, okumak dahi zul geliyor... Bazen açıyorum maili ve kötü bir İngilizce ile yazılmış " Erhan seni çok özledim, ne zaman Odessa 'ya geleceksin, bak senin için İngilizce öğreniyorum" cümleleri falan...

Ama içimden cevap vermek gelmiyor...

Venüs yörüngeden çıkınca med-cezir etkisi azalmış anlayacağın... Yaşanmış dört güzel gün diyelim ve noktayı koyalım havasındayım...

Onun mailleri azaldı haftalar ilerledikçe... Eğer selam kelam dahi yazsam ona, umut ümit olacaktı, İstanbul hariç hayatı boyunca Odessa dışına çıkmamış kız için...

Aradan iki yıl kadar geçti, artık aile şirketimizde küçük Arap gemileri işleten bir patrondum ve neden bu işe başlamamışım şımarıklığı üstümde...

Kah Kadıköy'deki ofisimde, kah yabancı limanlarda gemilerin peşinde koşturuyorum...

Birgün messenger üzerinden bir mesaj aldım, kim yolladı bu İngilizce mesajı diye baktığımda ilk önce onu tanıyamadım resimlerden...

" nasılsın Erhan diyordu, bak Facebook' ta nasıl seni buldum diyordu, iyisin herşey yolundamı diyordu"

bir daha baktım resimlere... Aaaaa bu Odessa'lı Tanya, ama resimler photoshop'lumu ne, çok ince duruyor karelerde ... Demek ki mesajıda Google Translate ile yazdı hay deli kız...

Birkaç gün sonra messenger üstünden yaptığımız sohbette, şaşırdım kelimesi yetmez, küçük dilimi yuttum..

Tanya'cık internette bir Amerika'lı ile tanışmış, adam atlamış uçağa gelmiş Odessa'ya, aşık olmuş bizim kıza.

Gerçi adam 60 yaşında ve arada 30 yaş fark var ama, asıl sürprizin büyüğü adam dolar milyoneri bir zengin çıkmış.

Kısa bir süre içinde evlenmişler ; adamın Çin'de ayakkabı fabrikası varmış, Tanya'ya Ukrayna'nın çeşitli yerlerinde dört tane ayakkabı mağazası açmış, bırak kendi hayatını artık ailesinde herkes refaha ermiş.

Taniçka, artık İngilizce'yi NewYork aksanı ile konuşuyor, orada bir Villa'da yaşıyor ve tatillerde Bahama yada Hawai'ye falan gidiyormuş...

Resimlerde çok güzel göründüğünü söylediğim için teşekkür ediyormuş, evet evet iki yıl öncesine göre 20 kilo bırakmış, hahaha bendemi resimleri photoshoplumu sanmışım, evet evet figürü artık çok iyiymiş..

Vayyyy be dedim))) ürkek tavşan turnayı gözünden vurmuş diye iç geçirttim...

Artık yılbaşı, doğum günü falan, birbirine mesaj atan facebook arkadaşıydık)))

Belki bir yıl daha geçti aradan, Nikolaev Ukrayna'da yine bir geminin peşindeyim... İş bitti, herhalde yarın dönerim İstanbul 'a...

Tanya messenger' den merhaba diye yazdı o gün tesadüfen...

Cevap verdim " Amerikalı kız, bende şimdi senin ülken Ukrayna, Nikolaev'deyim, yarın Odessa 'ya geçeceğim.

------ Aaaaaaa Erhan, Annemi ziyaret etmek için bende bir haftalığına Odessa' ya geldim. Çok şaşırdım şimdi

------ ya Tanya, rastlantının böylesi

------ ne yapalım Erhan, yarın beraber bir akşam yemeği yiyelim mi?

------ sevinirim Tanya

------ Tamam, ben sana hangi restaurantta buluşacağımızı

yazacağım, yarın akşam yedi gibi beni o restaurantta beklersin

------ Ok, yarın görüşmek üzere

Ertesi gün, daha altıbuçukta bana mesajla ismini gönderdiği yerde onu bekliyordum...

Gözüm kapıda ; tam yedide girdi mekana.

Saçlar yine uzun ama artık siyah değil, sonra anladım ki, resimler ile oynanmamış ; yüksek topuk ve verdiği o bir sürü kiloyla, Odessa hastahanesindeki memur Taniçka, olmuş sana Victoria Secret defilesinden çıkmışta gelmiş Miss Tanya...

Takıları, giysileri saati herşey marka ve en önemlisi havası kendine güveni, attığı her adımda bağırıyor, ben Prensesim diyor...

Yanak yanağa öpüştük... Şaşkın bakışlarım çok hoşuna gitti... Oturduk masaya ; nasılsın, iyimisinlerden sonra, sipariş almaya gelen garsona yiyecek bir şeyler ve onunda onayı ile votka istediğimizi söyledik...

Öyle, böyle değil, gözlerimi alamıyorum hatundan...

------ Erhan, biliyormusun bu restaurantı dedi?

----- yok Tanya dedim, ilk defa geldim

Gözlerini hafifçe kıstı ve beklemediğim bir şekilde sesini yükseltti

---- Erhan, burası üç yıl önce beraber geldiğimiz ilk restaurant... Nasıl unutursun????

Mekanı unutmuşum onamı yanayım, ben tanıdığımda YES/NO demeyi bilmeyen kızın İngilizcesi ile beni dövmesinemi dövineyim bilemedim...

Oh My Gosh' lar havada uçuşuyor...

Şerefe kaldırılan elli gramlık ilk shut'lar içildi, mezeler ağıza atıldı, azcık gerilen sohbete hafif tebessüm ile yumuşayarak devam ettik ; kocasının çok iyi bir insan olduğunu, ona ilk günden beri bir peri gibi davrandığını, NewYork'ta son model arabası ile dolaşmayı çok sevdiğini, geçen ay uzakdoğu tatili yaptıklarını ama Hawai'den sonra oraları pek sevmediğini, boynundaki bu pahalı şeyi kocasının ilk tanışma yıldönümünde hediye ettiğini falan dinledim.

İkinci shut, devamına üçüncü shut yudumlandı... Eskiden konuşurken yüzü kızaran kız, şimdi susmuyor be birader... Öyle havadan geliyor ki üstüme, eziliyorum bildiğin...

Dördüncü shut sonrası, senden ne haber, yine hayatında sadece gemiler ve yüklermi var, peki bakalım halen çapkınlıklar devam ediyor mu, seni hınzırrrr falan...

Bildiğin ona göre ringe çıkmış iki boksörüz ama gülerek kahkahalar atarak marizliyor beni...

Yahu ne zaman içmeye başladı bu kız, İnşallah sarhoş olmaz telaşem vardı beşinci shut bir dikişte yudumlanırken...

Biraz sessizlik oldu masada, elinde çatalla, salata tabağındaki zeytin tanecikleri ile oynuyordu..

----- Tanya iyimisin, dedim

Kafasını kaldırdı, gözlerini dikti bana, önceden planladığı sözcükleri çakırkeyf olmanın rahatlığı ile başladı bana söylemeye...

---- Erhan, rusçan kötüydü senin, Odessa'dan ayrıldığın o ilk gün ben İngilizce öğrenmek için çalışmaya başladım, sadece senin için...

Hergün ama hergün spor yapmayı görev haline getirdim ve salata, çorba ile yaşadım o eski kilolarımdan kurtulmaya çabaladım aylarca, sadece senin için.

Gülmedim uzunca bir zaman , gülmeyi o kadar sevdiğim halde, çünkü geldiğinde Odessa'ya sana sakladım kahkahalarımı sadece senin için.

Belki 20 belki 30 tane mail yolladım sana, istedim ki seni bekleyen birisi var burada, sen görmedin, okumadın, cevap vermedin, değer vermedin bana

Peki Erhan, söyle lütfen bu kötülüğü bana neden yaptın!!!!

Alkolünde etkisi ile gözleri dolu dolu ve yeşilin en vahşi tonunda ; karşımdaki o kadar güzel bir kadın ki ben bir daha nerede rastlarım böylesine...

Ve o kadar haklı ki söylediklerinde...

Cevap bekliyor benden, kötülük ettiğin bir kadının, hiç bir zaman bunu unutmayacağını kanıtlamak istercesine.

Sözcüklerim hem onu kırmamalı hemde şimdi gerçek hislerimi ona anlatabilmeliyim...

Gözlerimi kırpmadan diktim güzel yüzüne ; saçlarına, gözlerine, hokka burnuna ve boyu posuna... Süzdüm, aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya...

Kısa konuştum...

---- Bak Tanya, ben sana kötülük yapmamışım... Asıl kötülüğü bu gece seni gördükten sonra anladım ki sadece kendime yapmışım...

Yarım saat kadar sonra, onu annesinin evine bıraktım, eşine sadık evli bir hanıma olan tüm zerafetim ile...

Erhan Şengül

02.07.2020

Hong Kong