SÖZDE DEMOKRASİ, ÖZDE OTOKRASİ…
Değerli okurlar, Demokrasilerde Milletimizin yaşam, özgürlük, mutluluk arayışı gibi haklarının korunması için uyulması gereken ve asla değişmeyen temel kurallara ihtiyaç vardır. Bildiğiniz üzere demokrasi; Yasama, Yürütme, Yargı ve Medya olmak üzere dört ayağı olan bir sistem olup YASAMA; yani TBMM yasa çıkarır ve yürürlüğe koyar, YÜRÜTME; yasayı uygular, YARGI; yasayı yorumlar, MEDYA ise Özgürlüğü temsil eder(konuşma, din, basın ve toplanma özgürlüğü vb.) Oysa; ülkemizde uygulanan bu ucube sistemde; kuvvetler ayrılığı(Yasama, Yürütme ve Yargı) tek kişinin iradesine bağlı olunca demokrasi 3 ayağını birden kaybetmiş durumda. Çünkü;
TBMM çoğunluğun karar aldığı noter pozisyonunda, yasaların yürütülmesinden sorumlu hükümet üyeleri atanmışlar olarak emir eri konumunda, siyasi gücün kötüye kullanılmasını önlemesi gereken yargı ise tümüyle siyasal erkin etkisinde. Yani bu üç ayağın görevleri tek kişi de toplanmıştır. Günümüzde medyanın büyük bir bölümüne de sahip olan iktidar, muhalif medya organlarının mensupları üzerinde yargı kılıcını kullanarak sindirme ve susturmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Yani; masa(Demokrasi) çöküyor, yerini otokrasinin bir şekli olan seçilmiş otokrasi alıyor.
Seçilmiş otokraside; sözde demokratik seçim üzerinden meşruiyet kazanan ve iktidara geldikten sonra yetkilerini genişleten ve muhalif rakipleri pasivize etmek üzere özgür basın ve bağımsız yargı organlarını acımasızca kullanan bir yönetim biçimidir. Bu yönetim anayasaya, meclise, mahkemelere, periyodik seçimlere, vs. demokrasinin bütün kurumlarına riayet edildiği algısı yaratır. Oysa; bu kurumların hiçbirinin yönetim ve organlarını etkili bir biçimde denetleme işlevi yoktur. “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile birlikte, “hukukun üstünlüğü ilkesi, bireyin temel hak ve özgürlükleri, çoğulcu ve katılımcı demokrasi, ayrımcılığın reddi” gibi prensipler rafa kaldırılarak “tek-adam” yönetimi tesis edilmiştir. Bu ucube sistem ile birlikte Erdoğan’ın icraatlarının kontrol ve denetiminin imkânsızlığı yanında muhalefetin çıkarcılığı, beceriksizliği ve kifayetsizliği de dikkate alındığında neden özde otokrasi dediğim anlaşılacaktır.
AKP iktidarları sonucu milletimiz; yöneticilerin kendi çıkarlarını, milletin çıkarlarından üstün tuttuğunu, kamu kaynaklarının saray ve eşrafına peşkeş çekildiğini, siyaseti milletin değil saray ve eşrafının zenginleşmesi için yaptıklarını, yolsuzluk-yokluk ve yasakların kalıcı hale geldiğini, bürokratların üçer-beşer maaş aldıklarını, kendilerine saraylar inşa ederken, felaketzedelere çadır-kenti bile reva görülmediğine şahit oldukça demokrasinin önemini anlamıştır. Bu farkındalık, sistem gereği muhalif çevrelerin temel ahlak ilkelerinde birleşip, kendileri için istedikleri şeyleri istisnasız herkes için istedikleri bir güç birliği yapısı etrafında bütünleşmeyi zorunlu kılmaktadır.
Değerli okurlar, AKP iktidarının uygulamalarına genel olarak bakıldığında, demokrasinin temel direği olması gereken anayasamız ve yasaların birçok maddesinin askıya alındığı görülecektir. Söylemde anayasa ve demokrasiden bahseden iktidar, eylemde kendi menfaatleri doğrultusunda demokrasiyi bir araç olarak belli bir zümre için işletir. Nasıl olduğuna birlikte bakalım;
AKP grup konuşmasında Erdoğan, Kartalkaya otel yangını üzerinden; “Kimse benim vatandaşlarımın hayatı üzerinde kumar oynayamaz. Kimse ağzı süt kokan sabileri, masum çocukları hırslarına kurban edemez. Kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız.” Buradan 8 gündür sorumsuz beyanatlarıyla ailelerimizin yaralarını deşen muhalefet aktörlerine şunu söylüyorum; “Vicdanınız da mı yok, hiç mi utanmıyorsunuz. Bu milletin kederine ne zaman ortak olacaksınız? He konuyu siyasallaştırmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? İstismar siyasetinden ne zaman vazgeçeceksiniz? Veba gibi yayılan ahbap-çavuş düzeniyle ne zaman hesaplaşacaksınız?” diye soruyor. Pes vallahi ağzını açanı susturan, din ve milli duygular üzerinden milleti istismar eden, siyasi çıkarları gereği milleti tehdit eden sanki muhalefetmiş…oysa; aynaya baksalar muhatabı yansımada görürler. Başka ;
“Bizden bile olsa hesap soracağız” diyerek aslında senden benden ayrımını da ifşa ediyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben de soruyorum o zaman “17-25 aralık yolsuzluk ve rüşvet olaylarının muhataplarından neden hesap sormayıp olayın üstünün örtülmesine seyirci kaldınız?”
Demokrasinin tüm nimetlerinde istifade eden AKP ve MHP yönetimlerinin günümüz yapısının korunması adına insanlarımızı tehdit etmeleri de gösteriyor ki sözde DEMOKRASİ, özde OTOKRASİ için kaos ve karmaşa peşinde koşmaktadırlar. Ancak bilsinler ki, günümüzde sahnelenen bu OTOKRASİ oyununu milletimiz elbette bozacaktır.
31.Ocak.2025
Selam ve saygılarımla
Cezmi Orkun