Nevruz ve Türksüz Anadolu’ya doğru gidiş

TÜRK TARİHİ VE TÜRK KÜLTÜRÜ ÜZERİNDEN, İLK ELDE DEVLET İÇERİSİNDEN DEVLET ÇIKARILMAK İSTENİLMEKTE, BİR SONRA Kİ AŞAMADA TÜRKLERDEN ARINDIRILMIŞ BİR ANADOLU HAYALLERİ KURULMAKTADIR.

1821-1830 YILLARI ARASINDA YUNANİSTAN'IN,1876'DAN SONRA BULGARİSTAN'IN KURULMA AŞAMASI VD, AYNI ŞEKİLDE OLMUŞTUR.

ULUSAL KÜLTÜRÜNÜ VE ULUSAL KİMLİĞİNİ KORUYAMAYAN MİLLETLER TARİH SAHNESİNDEN SİLİNİR.

TÜRK TARİHİNİN EN AZ ON BİN YILLIK BAYRAMI NEVRUZ TÜRK MİLLETİNİN ULUSAL VARLIĞINI YAŞATMASI BAKIMINDAN ÇOK ÖNEMLİDİR. ULUSAL KÜLTÜRÜMÜZE SAHİP ÇIKILMALI, OYUNLAR BOZULMALIDIR!

Sevgili Okurlar,

Ulusal kimliğin oluşturulmasında ve sürdürülmesinde bayramların önemli bir yeri vardır. Her millet, Ulusal varlığını korumak için çeşitli motifler geliştirir. Ulusal kimliğini kültürel unsurlarla ortaya koyar. Bu bağlamda, Nevruz Bayramı, Türk toplumlarında milli benliğin ve milli kimliğin oluşturulmasında büyük bir öneme sahiptir.

Türkler hariç diğer milletlerin fertleri genel olarak toplu bir halde bulunurlar. Bu bakımdan tarihin herhangi bir devresindeki durumlarını incelemek daha kolaydır. Türk kitleleri ise dağınık şekilde yaşamışlardır. Bu da birbirlerinden farklı gelişme yolları takip etmeleri sonucunu vermiştir. Böyle bir gelişme, Türk tarihinin belirli bir zaman kesiminde bütün olarak değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır.

Türkler dışındaki milletlerin yayılmaları sınırı belli ve değişmeyen bölgeler içinde olmuştur. Buna karşılık, çeşitli Türk kitleleri yüzyıllar boyunca yeni yurtlar, yeni iklimler arayarak, tarihlerini çeşitli bölgelerde yapmışlardır.

Bu bakımdan tarihin herhangi bir döneminde, farklı coğrafi bölgelerde, farklı Türk topluluklarını, idarelerini ve devletlerini görmemiz mümkündür. Bunun için Türk tarihi, tek bir topluluğun belirli bir bölgedeki tarihi değildir. Türk Tarihi çeşitli Türk topluluklarının ayrı bölgelerde ortaya koydukları tarihlerin bütünüdür.

Sevgili okurlar,

Türkler çok sayıda milletle aynı coğrafyada yaşamış, bulundukları bölgelerdeki milletlerin de kültürlerinden etkilenmişlerdir.

Bu topluluklar bazen Türk adı ile anılmış bazen de başka bir özel ad taşımışlardır. Çok kere de ayrı hükümdar ailelerinin idaresinde görünmüşlerdir.

Bu coğrafi genişliğe ve dağınıklığa rağmen bu toplulukların ortak bir milli kültürün sahibi bulunmaları, yani dil, töre ve gelenek birliği göstermeleri çok önemlidir. Bir milleti meydana getiren başlıca unsurlar da bunlardır.

Bu coğrafi ve siyasi bölünmelerin sonucu olarak bir kısım Türkler “Bozkır hayatı” yaşarken, diğer bir kısmı yerleşik hayata geçmiştir. Türk topluluklarından biri bir bölgede siyasi üstünlüğünü kaybederken, diğer biri aynı anda iktidarın zirvesine ulaşabilmiştir. Bütün bu değişme ve yayılmalar sırasında Türk tarihi eski, yeni bir çok milletlerin tarihi ile bir arada, hatta iç içe gelişmiştir..

Bu bakımdan Türkler, dünya coğrafyasını siyasi ve kültürel bakımdan en çok etkileyen ve değiştiren kavim olmuşlardır.

Burada hemen belirtelim ki, bu göçler ve yayılmalar, gerek ana vatanlarında bulundukları, gerekse çeşitli olayların tesiriyle ana vatanlarından muhtelif istikametlerde göç ederek, başka kavimler üzerinde hakimiyet kurdukları esnada, öz kültürlerini muhafaza edebilmek için daimi şekilde mücadele etmek zorunda kalmışlar, hatta başlangıçta başka kavimlere kültür hocalığı eden Türkler daha sonra yabancı kültürlerin tesiri altında kalmaya başlamışlardır.

Bu zamanlarda bazı Türk imparatorluklarının esas itibariyle bu sebeple başka devletlerin uydusu haline geldikleri ve istiklallerini kaybettikleri olmuştur.

İlk zamanlarda bu kültür mücadelesi umumiyetle güney komşuları Çinlilere karşı yapılmıştır. Türklerin dışarıdan hücumla yıkılamayacağını anlayan Çinliler, bir taraftan iç ihtilaflar yaratmak, diğer taraftan baştaki hakandan itibaren yüksek idareci zümre içinde Çin kültürü hayranlığı uyandırmak suretiyle Türk devletlerini içten yıkmaya çalışırlardı.

Zamanla Çin kültürü hayranlığı, bilhassa hakim zümreyi, o kadar sarardı ki, Türk hakanı bile bir Çin prensesiyle evlenmeyi kendisi için şeref sayacak kadar milli güven ve şuur duygusundan mahrum hale gelirdi. Çin’de uzun müddet bulunmuş ihtiyar ve tecrübeli Türk devlet adamı Tonyukuk, Türk kavmini bu tehlike karşısında uyanık bulunmaya ve kültürlerini muhafaza etmeye davet eder.

Büyük Kurtarıcı Atatürk” Türkler başka milletlerin kültürüne saygı duyar. Bu saygı zamanla riayet safhasına ulaşır” diyerek Türk milletinin büyük handikabını ve bu handikabını bilen muarızları tarafından tarih boyunca çökertilme ihtimalini işaret etmiştir.

Türk topluluklarının çoğu, göç ettikleri ve yayıldıkları ülkelerde önce yerli halk üzerinde egemenlik kurarak, buralarda da tıpkı eski yurtları Orta Asya'da olduğu gibi yeni birer teşekkül oluşturmuşlardı. Bu göçler ve yayılmalar sonucunda birçok Türk kavmi veya devleti önce Ulusal kültürünü ve kimliğini daha sonra siyasi istiklalini kaybetmiştir.

Tarih boyunca kurduğumuz Türk devletlerinde yönetimimiz altındaki halklarla kültür mücadelesi devam etmiş, bu kültür mücadelesi dışarıdan müdahalelerle ve hakim toplulukların kışkırtılması neticesinde genel olarak, hakimiyetimiz altına aldığımız kavimlerin zaferi ile neticelenmiştir. Zira fatih Türkler, kısa veya uzun bir müddet geçtikten sonra, içine girdikleri yeni çevrenin ve kültürün etkisi altında kalarak, önce ulusal kültürlerini ve kimliklerini, sonra ise Türk adıyla devam ettirdikleri siyasi istiklâllerini yitirmişler, az veya çok bir zaman geçtikten sonra üzerinde egemenlik kurdukları toplulukların bir parçası haline gelmişlerdir. Bu Türk devletlerinden bir kısmı bu gün esaret halindedir. Diğerleri ise tarih sahnesinde yoktur. Ne kadar acıdır ki bunlardan geriye, bugün tarihi hatıralarından başka bir şey kalmamıştır.

Özellikle eski yurtlarını terk edip, Çin'e, Hindistan'a, Karadeniz'in kuzeyinden Orta Avrupa'ya, Avrupa içlerine, Baltık ülkelerine, son olarak Balkanlar'a inen bir kısım Türklerin akıbetleri hep böyle olmuştur.

ULUSAL KÜLTÜRÜNÜ VE ULUSAL KİMLİĞİNİ KORUYAMAYAN MİLLETLER TARİH SAHNESİNDEN SİLİNİR.

Sevgili Okurlar,

Milletler için yeni bir ülke fethetmek hiç şüphesiz önemli ve büyük bir başarıdır. Ancak bir ülkenin fethedilmesi kadar, hatta ondan da fazla, o ülkenin elde tutulması ve korunması önemlidir. Bunun için öncelikle yapılması gereken iş, coğrafyanın vatanlaştırılmasıdır.

Bu da ancak, fethedilen coğrafyada millî kültür değerlerini hâkim ve üstün kılmakla mümkün olur. Hatta bu da yetmez, millî kültür hâkimiyetini ve üstünlüğünü daima korumak da gerekir. Aksi takdirde fatih kavmin kültürü yerine, bir süre sonra fethedilmiş ülkedeki yerli halkın kültürü fethedenlerin halkı tarafından özümsenirse fatih kavim tarihten silinir gider.

Nitekim kültürlerini korumakta zayıf ve yetersiz kalmış olan birçok Türk Devletinin sonu hep böyle olmuştur.

Son yüzyıllarda Göktürk hükümdar soyunun yönettiği Büyük Hazar devleti, Karadeniz’in kuzeyinden Hazar Denizine, Bizans’a, Rusya Steplerine kadar 1200 yıl hüküm sürmüş dev bir Türk Cihan Devleti iken içten devam eden çürüme sebebiyle önce erozyona uğramış daha sonra Peçenek saldırısı ile yıkıma uğrayarak bir anda dağılmıştır. Musevi dinini kabul etmiş Hazar Türkleri, Polonya, Almanya, Fransa başta Avrupa’ya göç etmişler, yüzlerce yıl büyük acılara katlanarak yeni Yahudi kimlikleri ile hayatlarını devam ettirmişlerdir.

TÜRK TARİHİ VE TÜRK KÜLTÜRÜ ÜZERİNDEN ÖNCE DEVLET İÇERİSİNDEN DEVLET ÇIKARILMAK İSTENİLMEKTE DAHA SONRA TÜRKLERDEN ARINDIRILMIŞ BİR ANADOLU HAYALLERİ KURULMAKTADIR

Sevgili Okurlar,

Yukarıda anlattığımız gibi binlerce yıl Medeni Dünyanın temelini teşkil etmiş, son 2000 yılda bile Cihan devleti, Devlet, Hanlık, Atabeylik, beylik statüsünde 140 civarında büyük devlet kurmuş Büyük Türk Milleti bu gün tam bağımsız olması lazım gelen hür ve müstakil Türk devletinde bile öksüz durumdadır. Doğu Türkistan ve Rusya başta dünyanın her tarafında işkence ve çile yaşamaktadır.

Türk Kimliğine, Türk Ulusal kültürüne saldıranların amacı Türklerden arındırılmış bir Anadolu’dur. Bu durum açıkça bellidir.

Türk milletinin yaşadığı fakirliğe yoksulluğa ve çaresizliğe acımayıp, Suriyelilere acıyanların amacı PKK’nın başı olan Bebek katili ile sağlanan ve bir önceki seçimde açıklanan mutabakatta görüldüğü gibi “Türklere ait hakların PKK ve Suriyelilerle paylaştırıldığı çok ortaklı devlet kurulması ile ilgilidir. Son paylaşımlarımızda anlattığımız gibi 6 muhalefet partisi tarafından açıklanan mutabakat metninin hedefi de aynıdır.

Tarihimizin en yıkıcı saldırılarından birisi ile karşı karşıyayız. Siyasi partilerin mankurtlaştırdıkları üzerimize çığ gibi gelen felaketi görmüyor uyumaya devam ediyorlar..

TÜRKSÜZ ANADOLU’YA DOĞRU YOL ALIYORUZ!

Sevgili okurlar,

Bilhassa son 30 yıldır Batı’nın “Türksüz Anadolu” projesini bıkmadan anlatmaya devam ediyoruz.

Bizi yönetenler kendisini resmen Batı’nın planlarına ve projelerine eş başkan ilan etmekte Türklere ait ne varsa meydana getirilen yeni kimliklere mal edilmektedir.

Dünya genelinde kullanılan değişik Türk lehçelerinden birisi olarak kullanılan bir lehçeden dil, dilden yeni bir kimlik oluşturulmuş, şimdi de yeni bir millet meydana getirilmek istenilmektedir.

Türk toprakları içerisinde yeni bir devlet kurmaya çalışan içimizde ki etnik ve dini taassup örgütleri siyasi partileri ve iktisadi tüm kaynaklarımızı ele geçirmişler aynı amaç doğrultusunda birlikte çalıştıkları ve hamileri olan Batılı devletlerin gösterdiği yol ve yön dahilinde bize ait kültür ögelerimizi kendilerine mal ederek Türk Kültürü ve Türk Tarihi üzerinden millet içinde millet meydana getirme çalışması sürdürmekte, devlet içinde devlet meydana getirmek için her yol denenmektedir.

Bunun sonucu Türklerin Ulusal egemenliğini kaybederek tamamıyla güçsüzleştirilmesi, tıpkı balkanlarda olduğu gibi önce soykırıma uğratılması kalanlarında Anadolu’dan çıkarılmasıdır.

BİNLERCE YILDIR KUTLANAN YENİ GÜN BAYRAMI NEVRUZUN PKK TARAFINDAN KULLANILMASI ULUSAL KÜLTÜR DEĞERLERİMİZİN ELE GEÇİRİLMESİ İLE İLGİLİDİR

Sevgili okurlar,

Etnik taassubun temsilcisi konumundaki PKK, HDP ve Siyasi Kürtçüler Kürt kimliği oluşturmalarının en hızlı yolu olarak Nevruz kutlamalarını sahiplenmeyi görmüşler, 30 yıldır ülkemizin kritik yerlerinde büyük mitingler tertip ederek Nevruz şenliğini kendilerine mal etmeye çalışmışlardır.

Nevruz Türk âleminde tarih boyunca Ergenekon Bayramı veya Yeni Gün Bayramı olarak kutlanılmış halen de kutlanılmaya devam edilmektedir.

Kendisini Atatürkçü, Türkçü, Turancı, Ülkücü, Milliyetçi, Devrimci, Kemalist vd şekillerde adlandıran vatansever kardeşlerimizin çoğunun Nevruz ve Nevruz bağlamında oluşmuş Türk Kültür birliği hakkında derli toplu fazla bir bilgisi bulunmamaktadır.

Bu sebeple bir yandan Etnik ve Dini taassubun ihanetlerinin, yalan, yanlış ve yutturmacalarının temelsizliğini göstermek, diğer taraftan Tarihten bu güne Türk varlığını Nevruz bağlamında yeniden değerlendirmeniz bakımından hazırlayacağımız çalışmalara bir sonraki paylaşımımızda devam edeceğiz.

Tüm Değerli arkadaşlarımın Nevruz-Yeni Gün Bayramını – kutlar en içten duygularla sevgi ve Saygılar sunarım.

TANER ÜNAL