KAİNAT’IN TARİFİ
*Geçmişi veya yaşadığımız anı gelecekten, geçmişe doğru organize eden, oluşturan veya değiştiren; Bizim kişisel bilincimizin de an itibarı ile bilgi alış ve veriş içinde bulunduğu hatta bir parçası olduğu Kollektif (ortak kâinat) bilinçtir.
*Kâinatın tamamı; yaşayan, varlık ve bilinç sahibi olan tek bir canlı ve bizlerin BOYUT adını verdiğimiz farklı farklı titreşim hızındaki enerjinin iç içe bulunduğu tek bir enerji bulutu dur / okyanusu dur,
*Bu bulut veya okyanus tek bir bilinçtir, tek bir hafızadır. Tek olan bu canlı, bu bilinç veya bu enerji bulutu enerjinin titreşim hızına göre farklı farklı boyutlarda, farklı farklı titreşimlerde farklı farklı görünüşlerde holografik olarak görüntü oluşturur, görüntü kelimesini anlaşılabilmesi açısından kullandım aslında oluşan görüntü falan yoktur bizim algımız yani bir algı organımız olan gözümüz belirli titreşimdeki enerjiyi madde olarak algılamak için ayarlıdır.
*Dolayısı ile gözün beyine gönderdiği sinyal, ayarlı olan enerji titreşim hızını beyinin madde olarak algılamasına sebep olmaktadır.
*Bahsettiğimiz bu bulutta bulunan bilgi tüm boyutların ortak bilgisidir, fikridir, düşüncesidir. Kâinatta bahsettiğimiz tek bir enerji bulutu vardır başka da hiçbir şey yoktur. Bu bulut ki saf bilinçtir. Evrende bulunan tüm maddenin veya bildiğimiz, bilemediğimiz elementlerin değişik halleri, cinsleri bu bulutun boyutlara göre farklı farklı görünüşleridir, algılanışı dır yani kendisidir.
*Bizim 5 duyu organımızın ayarları ise bu enerji bulutunun içinde bir titreşim frekansını görülen, hissedilen, bilinen madde olarak algılamamızı sağlamaktadır, Bahsettiğim sadece bir titreşim frekans aralığıdır.
*Konumuz olan bulutun içindeki farklı hızdaki enerji titreşimleri, bizim “boyutlar” olarak tabir ettiğimiz küme yapısında bulunmaktadır, oluşmuştur ama dediğimiz gibi bulut tektir, varlık tektir ve bilinç tektir.
*Bahsettiğimiz boyutlar ışık hızında titreşimden, ışık hızının altındaki titreşime kadar çeşitli kümeler halindedir,
*Yani burada sır ve sınır ışık hızıdır. Evrende ışığın hızı (yaklaşık 300 bin km/sn) evrenler arası bir limittir, sınırdır, adeta kâinatın sınırıdır.
*Bizim bildiğimiz, algıladığımız madde bu hıza hiçbir zaman ulaşamaz, eğer yaklaşırsa bile madde özelliğini kaybeder kütle olarak genişler ve o madde için zaman akışı yavaşlar hatta durur. Gene o madde için bize göre geçmiş / an / gelecek kavramlarının hepsi "AN" olarak hissedilmeye başlar. Demek ki o titreşim hızında her şey, var ise varlıklar "AN" ı yaşamaktadırlar.
*Burada şu soru akıllara gelebilir "AN" ı yaşamak ne demektir?
Anı yaşayan bilinç geçmişi de geleceği de an içinde görebilen hissedebilendir, çünkü o bilinç için zaman kavramı yoktur. Eğer madde hızını dahada artırıp ışık hızının üzerinde bir hıza ulaşabilseydi. O durumda zamanın akış yönü de ters akmaya başlayacaktı ama bu terslik bizim algımıza göre olacaktı.
*İşte evrende ki gerçek yaşam ışık hızı boyutunda yaşanandır, çünkü evrenin oluşumuna, yaşantısına nihai olarak yön veren bir anlamda bizler için geleceği belirleyen bu boyuttur. Tüm diğer alt enerji kümeleri yani ışık hızının altında titreşime sahip olan boyutlar an olarak oluşmuş olan olayların nedenselliğini, yani sebeplerini oluşturmaktadır. Bahsetmekte olduğumuz nedensellik gene bizim algımıza göredir, Çünkü bizim algımız yaşanan her olayı bir nedene bağlamak üzerine oluşmuştur yani algımız yaşadığımız ortamı bazı kanun ve kurallar çerçevesinde algılayabilir mesela taşı atarız o taşın ağırlığı vardır ve havada asılı durmaz yere düşer mesela adım atarsak yürüyebiliriz şeklinde örnekleri çoğaltabiliriz oysa ki yaşanan olayların herhangi bir nedene ihtiyacı yoktur.
*Gerçek şudur ki; Işık hızında titreşimdeki boyutta sahne açılır sanatçılar vardır anlık oyunlarını oynarlar ve sahne kapanır. Yaşanan olaylarda nedensellik yoktur, sebep yoktur, sonuç yoktur. Sahnede ki olay herhangi bir sebebe bağlı olarak sahnelenmez, bu boyutta yaşanan sahnede sadece fikir vardır, düşünce vardır ve sadece olayın geçtiği anlık "olay sahnesi" yada "olay fotoğrafı" vardır.
*Fakat bu sahneler / fotoğraflar arka arkaya önce ve sonra olarak sıralıdır, birbirinden bağımsızdır, birbiri ile alakalı / bağlantılı veya birbirinden doğma veya birbirinin doğurduğu değildir.
*Bu boyutun enerji titreşim hızı ışık hızında olması, yazdığım bu yaşam ve kâinat sistemini / yapısını gerekli kılar. İki sahne yada iki perde arasında olması gereken aralık yada zaman farkı bu boyutun içinde yaşayan varlıklar tarafından hissedilemez çünkü varlıklara hangi boyutta yaşamını sürdürüyosa eğer o boyutu algılayabilmek için gerekli olan nitelikte algı organları verilmiştir. Dolayısı ile o boyutun varlıkları tarafından olay fotoğrafları devamlı sürekli akış olarak algılanır, yani yanlış algılanmanın sebebi algı organlarının ayarıdır sistem değildir.
*Kollektif saf bilinçte "AN" lık oluşan fikirlerin getirisi olarak olaylar yaşanır. Fikrin oluşması ile olması “an”dır, nedensizdir, sebepsizdir “OL” denilmiştir olmuştur, olacaktır. Aslında “OL” denilmesi ile “OLMASI” aynı şeylerdir. Olay fotoğraflarının oluşma nedeni elbette vardır fakat olay fotoğrafları arasında bir neden ve sonuç ilişkisi yoktur. Olay fotoğraflarının oluşma nedeni kollektif bilincin beslendiği bilginin ortak yoğunlaşmış, şekillenmiş ve oluşmuş kararlarıdır.
*Olayların sahnelenmesi ise ortak bilincin oluşturduğu fikrin, düşüncenin hologrofik bir yansımasıdır, sahnelenen olay fotoğrafı kainatın bütününü bağlayıcı ve yön verici niteliktedir.
*Bu boyutta ardı ardına yaşanan olay fotoğrafları arasındaki aralık ışık hızının altındaki boyutlarda elbette uzunca bir süre olarak algılanacaktır. Çünkü bir alt boyutta enerjinin titreşim hızı bahsettiğimiz üst boyuttaki gibi ışık hızının üstünde değil, tam tersi ışık hızının altında hatta çok altındadır, dolayısıyla olayların akış yönü de bize göre düz yani gene bize göre geçmişten geleceğe doğru olacaktır.
*Yani Işık hızında ol denmiştir olmuştur yada zorunlu olarak olacaktır anlaşıldığı üzere aslında ikiside aynı an dır.
*Bizler, bahsettiğim alt boyutun varlıkları olduğumuz için biz bu oluşumu geçmişten geleceğe doğru akış olarak algılarız. Bize göre doğru olan bizim için yaşanan zamanın akışıdır. Dolayısıyla da bizlerin yaşantısı üst boyutta olmuş bitmiş yaşanmış olan, ama fakat bize göre daha yaşanmamış gelecek olan olay fotoğraflarına nedensellik oluşturmak, gerçekleştirmek şeklindedir.
*Çünkü bizim için yaşam üst boyutta oluşmuş, yaşanmış olan iki olay fotoğrafının arasındaki aralığın yada sürenin açılımıdır. Bizim için gelecek olan, üst boyutta zaten yaşanmıştır, olmuştur yada olacaktır. Tabi bahsettiğim olay anlaşılması çokta basit değildir. Çünkü bahsettiğim gibi sadece iki boyut yoktur ışık hızının altında toplam 7 boyut olmalıdır.
*En üstte bulunan teklik boyutu olan ışık hızı titreşiminde olan boyut yani evrendeki gerçek yaşam. Altındaki diğer boyutlar ise farklı farklı fakat ışık hızının altında hızlara sahip titreşimde boyutlardır. Bizim bulunduğumuz boyut 3 seviyede olan boyuttur. Tüm boyutlarda ortak olan ise, zamanın akış şekli olay fotoğraflarının birbiri arkasına dizilişi halindedir. Keza bizim boyutumuzdaki yaşamımızda da olay fotoğrafları birbiri arkasına dizilmiş şeklindedir, ama fakat biz yaşadığımız saniyede 25 kare olay fotoğrafını süreklilik olarak algılarız, aslında ayarlanmış olan bizim algımızdır, yoksa üst boyutlarımızın hiç birinde bize göre devamlılık nedensellik yoktur. Ama tabi her boyutun kendi bilinç ve düşünce sisteminde nedensellik vardır;
*Benim bu yazdığım şu anlama gelir: Işık hızı titreşim hariç tüm alt titreşimdeki her boyut yaşayanları, varlıkları yaşadıklarını bir neden sonuç ilişkisi içinde yaşarlar ama bu neden sonuç ilişkisi diğer boyut canlı varlıkları için anlam ifade etmez. Işık hızı referans alındığı taktirde bu hıza göre oluşmuş boyutlarda zaman akışıda gene hıza göre farklılık gösterecektir yani bir üst boyutta iki olay fotoğrafı arası bir aşağı boyutta binlerce yıl açılımında olacaktır ve daha yavaşlamaya doğru inildikçe bizim boyutumuz anlaşılacaktır her boyutta yaşam, olay fotoğrafları şeklinde üst boyuttaki gibi önce ve sonra olarak dizilecektir. Bizde diğer üst boyutlarda olduğu gibi yaşamı bir üst boyutun ardı ardına gelen olay fotoğraflanın açılımı olarak gene olay fotoğrafları dizilimine göre önce ve sonra olarak açılımını yaşarız ve biz bu önce sonra olayını sürekli akan zaman olarak algılarız çünkü yukarıda bahsettiğim gibi bizim proğramımızın algısı saniyede 25 kareyi sürekli olarak algılar, bizim için "gelecek" bir üst boyuttaki bir sonraki olay fotoğrafıdır. Yani yaşanmıştır bitmiştir. Biz ne yaparsak yapalım bir sonraki olay fotoğrafını değiştiremeyiz ancak bir şekilde olabilir o da yazımdan anlaşıldığı gibi bir üst boyuta yaklaşarak bir üst boyutta sonraki olay fotoğrafını değiştirmektir. Onun bir üstündeki boyutunda bir sonraki olay fotoğrafı değiştirmek ise imkansız derecesinde zordur. devamında onun da 7 kat üstündeki zamanın an olduğu boyutta olay fotoğrafını değiştirmek ise imkansızdır. Unutmayalım o boyutta zaman yoktu “ol” denmişti ve o olacaktır.
*Görüldüğü gibi bizler bizim üst boyutumuzdaki "AN" olarak yaşanmış olay fotoğraflarının sebeplerini /nedenlerini oluşturuyoruz. Yoksa yaşayacağımız herşeyin sonucu zaten olay fotoğrafı halinde bellidir. Adem yaratıldığına göre demekki en üst boyutta gelecek var olmuş bitmiş. Adem bizim geleceğimizde yaratılmıştır aynı zamanda da geçmişimizde dir. Dünya yaratılması da keza aynı şekildedir dünya var olduğuna göre demek ki en üst boyutta gelecek var olmuş bitmiştir. Dolayısıyla değiştirmek imkansızdır.
*Peki biz neden üst boyutları veya alt boyutları göremiyoruz, bilemiyoruz?
Aslında bu sorular herkezin aklına gelmesi gereken sorulardır. Biz üst boyutları göremeyiz. Açıklaması şöyle olmalı: bizim algı ayarlarımız yada bedenimizin ayarları 7.23 dalga boyuna ayarlıdır bu bizim varlığımızı sürdürdüğümüz enerji dalga frekansıdır onun için biz bu frekansta var olan enerjiyi görürüz hissederiz bizler üst titreşim frekansındaki boyutu algılamaya ayarlı değilizdir. Sistem de ise tüm dalga boyutları iç içe geçmiş haldedir.
*Bir gitarın tellerine dokunmadan tellerini görürsünüz, ve dokunursunuz çünkü sizin boyutunuzdadır ama tellere vurun tel titreşmeye başlasın artık göremezsiniz, çünkü artık bize göre bir üst boyuta çıkmıştır. Bu örnek bir üst boyutumuz için bir örnektir. Bir taş alın ve cama fırlatın eğer attığınız taşı ışık hızının üzerinde bir hız ile yani saniyede 300 bin km bir hız ile atarsanız taş camı kırmadan karşı tarafa geçer. Bu örnekte en üst boyut içindir.
*Diğer bir soruda şu olmalıdır. Biz görmüyoruz ama o boyutlarda yaşayanlar bizi görüyorlarmı? Evet görürler ama bizim hareketlerimiz onlara çok yavaş, çok ağır gelir aynı bizim gördüğümüz bitkilerin ağır hareketleri gibi, aslında bitkilerin hepsi hareket eder ama biz onların hareket ettiğini çok uzun zaman aralıklarında fark ederiz.
*Bizimde alt boyutumuzda yaşayan var olan varlıklar kimler? Bitkiler ve cansız dediğimiz taş toprak. Aslında tüm dünya ve üzerinde olanlar ile beraber canlıdır ama biz fark etmeyiz çünkü bize oranla çok ağır hareket ederler.