FİLİSTİNLİ SIĞINMACILAR MI GELİYOR?

Değerli vatandaşlar, Merkez bankası eksi 50 milyarda, yabancılar uygun koşullar olmadığı için iktidarın tüm uğraşlarına rağmen ülkemize yatırım yapmıyor, borç para arayışları hüsranla sonuçlanıyor.
Ancak bir anda yandaş medyada Dünya Bankası(DB) ile yapılan anlaşma gereği borç olarak beş yıl içinde 35 milyar dolar geleceği haberleri yer aldı. Oysa; Dünya Bankasından alınan parayı istediğiniz
gibi harcayamazsınız. Bu para proje yatırımlarında kullanılmak üzere verilmekte ve harcamaların
uygun olup olmadığı da dünya bankası elemanlarınca denetlenmektedir.
Bu anlaşmanın birçok maddesinde mültecileri korumaya alan oldukça vahim ve dayatıcı olan
hususlara yandaş medya hiç ama hiç değinmiyor. Çünkü; bu maddeler yapılacak yatırım sonucu
istihdam edilecek kişilerin yüzde 50’sinin Suriyeli vatandaşlar olmasını içeriyor. Bu kredi ile
Suriyeli sığınmacılar ABD ve AB ülkelerine gitmesin Türkiye’de kalsın amaçlanmıştır. Dünya
Bankası mülteci akınını önlerken ülkemizin egemenlik haklarını elinden alıyor. Anlaşmada
birçok dayatmacı hususları gizleyen ve borç almakla övünen bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.
Bu anlayış mı ülkemiz sorunlarını çözecek! Oysa anlaşmanın içeriği ülkemizin demografik
yapısını bozacak nitelikte olup temelinde neler var birlikte bakalım.
Orta Vadeli Program(OVP 2024-2026), Cumhurbaşkanlığı Kararı olarak 7597 karar sayısı ile 6.Eylül.2023
tarih ve 32301(mükerrer) sayılı resmi gazetede yayınlandı. Bu kararın İstihdam bölümünün politika
ve tedbirler başlığının aşağıda yer alan 18 ve19. Maddeleri Dünya bankası ile yapılan dayatmacı
anlaşmaya belli ki dayanak olmuştur.

  1. Yurtiçinden temininde zorluk yaşanan hallerde işgücü piyasasının farklı vasıflarda ihtiyaçlarını
    karşılamak üzere göç ve istihdam politikalarının dengeli bir şekilde uyumlaştırılması sağlanacaktır.
  2. Geçici ve/veya uluslararası koruma statüsündekilerin, kayıtlı olduğu ilde ikamet başta olmak üzere
    Türkiye’de bulunma şartlarına riayet etmeleri gözetilerek, işgücü temininde güçlük çekilen alanlar
    öncelikli olmak üzere kayıtlı bir biçimde çalışmaları tesis edilecektir.
    Dünya bankası ile yapılan anlaşma, TÜRKİYE CPF MY18-23 TAMAMLAMA VE ÖĞRENME İNCELEMESİ
    başlığı altında 51 madde, GİRİŞ başlığı altında 102 madde olmak üzere toplam 153 madde ve
    onlarca tablodan oluşmaktadır. Dünya Bankası, mülteciler için “eğitim, sağlık, tarım, sanayi, enerji,
    sosyal yaşam, konut edindirme, mali yardım, resmi ve tarımsal istihdam, vatandaşlık verme” gibi
    destekleri neredeyse sözleşmenin tüm madde ve tablolarında yer vermekte ve ülkemize adeta
    dayatmaktadır. Sözleşmenin 10, 13, 24, 36, 95 ve 100. Maddeleri yanında;
    Madde-35: ………..Fragility and refugees are addressed by the support provided to the SUTPs and hosting
    communities through several ongoing or planned projects. (Kırılganlık ve mülteciler, Devam eden veya
    planlanan çeşitli projeler aracılığıyla geçici koruma altındaki Suriyelilere ve ev sahibi topluluklara
    sağlanan destek.)
    Bir başka örnek ise sayfa 81 de yer alan IBRD Kredi Onayları (Planlanan ve Gerçekleşen) tablosu.
     Formal Employment Creation for Refugees and Turkish(Mülteciler ve Türkler için Kayıtlı İstihdam
    Yaratılması) IBRD Kredi Onayları (Planlanan ve Gerçekleşen) tablosu.
     Agricultural Employment Support for Refugees and Turkish(Mültecilere ve Türklere Yönelik
    Tarımsal İstihdam Desteği)
    Örneğinde görüldüğü üzere tüm projelerde istidamın yarısının göçmenlerden sağlanması
    dayatmasını görüyoruz.

Dünya Bankasından temin edilecek bu kredinin temelinde, 9.Mayıs.2024 günü Erdoğan ile Biden
görüşmesinde yeni bir göçmen grubun ülkemize taşınması fikrinin kabul ettirilmesi yatmaktadır.
Zaten, ABD basını bu ikili görüşmenin en önemli başlıklarından birinin yaklaşık bir milyon
Filistinlinin Türkiye’ye yerleştirilmesi olduğunu kamuoyu ile paylaşmıştır. Bu DB dayatmasının
asıl amacı, İsrail’in yerleşim alanını genişleterek ülkemize komşu ülkeler arasında yer almasını
sağlamaktır. Bu bir tahmin değil gelecek hakkındaki öngörüdür.
Endişeliyim, çünkü; bu görüşme de para gelsin diye ülkemize yeni mülteci akını kabul edilirse
Türkiye‘nin egemenlik hakkı tartışılır hale gelecektir. Aksini yapıp kazanan Türkiye olsun
ümidini saklı tutmak kaydıyla tahminim o ki ABD kazanacak, Türkiye kaybedecek. Bunun
kabulü için de ABD kesenin ağzını açacağından iktidar bu teklifi kabul edecektir. Yani, şimdiden
söylüyorum, ülkemiz yeni bir mülteci akımı ile karşı karşıya kalacak ve bunların faturası da yine
bu aziz milletin sırtına yüklenecektir. Türkiye mültecilerin yurdu değildir, olmamalıdır. Eğer
oluyorsa Emperyal güçlerin işbirlikçiliği damgası bu iktidarın alnına kara bir leke olarak
kazınacaktır. AKP yönetimine soruyorum.
22.Nisan.2024
Selam ve Saygılarımla
Cezmi Orkun
Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı
(Enerji, Tabii Kaynaklar ve Madencilik Politikaları Başkanı)