BELEDİYE BAŞKANLIĞI HASTALIĞI

Çok rahatsız edici bir hastalıktır bu. Bu hastalığa henüz bir ad bulanamadı.
Bir çeşit “Siyasi Nankörlük” veya yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek gibi bir şey!

Siyasi Partiler Kanununa ve parti tüzüğüne göre, İl Başkanı, partinin o ildeki en yetkili kişisidir. Partinin kazandığı Belediye seçimlerinde doğal olarak Grup Başkanıdır. İl Başkanı, Belediye Başkanını ve Belediye Meclisinin çalışmalarını, Genel Başkan adına denetler. Partililerin taleplerini, şikayetlerini Başkana aktarır. Herkes görevini bilir ve uyum içinde çalışırsa, hem o ilde yaşayanlar çabuk ve doğru hizmet alır, hem de parti halktaki itibarını korumuş olur. Örnek İstanbul ise, CHP’nin yetkilisi Canan Hanımdır, Ekrem Bey değil.

Fakat çoğu zaman bu böyle olmaz. Seçilinceye kadar, partisini ve örgütünü sayan, hürmet eden Belediye Başkanlarından bazıları, bu hastalığa yakalanır.
Şöyle bir haleti ruhiye içine girer; “Seçimi ben kendim kazandım! Bu benim başarım! Partiyi ben taşıdım. Seçim zaferini bana borçlular vs!”

Zaman geçtikçe, hastalık şiddetini arttır. Seçimi kendisinin kazandığı modundan, çevresini beğenmemeye, kendisinin gerçekte ülkeyi hatta dünyayı (!) yönetecek yetenekte olduğunu zannetmeye başlar. Sonunda seçim zamanı gelir ve çevresindeki yağcılar teker-teker kaçar.
Gerçek, kafasına dank eder ama artık iş işten geçmiştir…

Bu yazıyı Ekrem İmamoğlu’nun son günlerdeki davranışları üzerine yazıyorum!
Türkiye, İmamoğlu’nu İstanbul seçimlerinde tanıdı. Partileri olan CHP-İYİ P- HDP ve İstanbul’daki AKP yönetiminden bıkan vatanseverlerin oylarıyla seçimi kazandı. YSK kumpası sonucu mazbatası alındı, ikinci kez daha büyük bir fakla kazandı ve bizleri sevindirdi!

398 bin nüfuslu Beylikdüzü İlçe Belediye Başkanlığından 16 milyon nüfuslu İstanbul’a Belediye Başkanı seçilince, o da kendisini partisinin üstünde görmeye başladı, yani “Ben neymişim” hastalığına yakalandı!

Henüz İstanbullulara kendisini ispat etmeden, binlerce yıllık Türk Devletine “Cumhurbaşkanı” olmaya kalktı. Yapsatçılıktan İstanbul gibi bir dünya metropolüne Belediye Başkanı olmak, kesmedi İmamoğlu’nu!

Kendisini her gün bir ilimizde görmeye başladık! Bir gün Kastamonu’da, bir gün Trabzon’da, bir gün Bursa’da, bir gün Umre’de, bir gün kayakta, bir gün Camide, bir gün boğazda rakı-balıkta!
Hangi sıfatla dolaştığı, neden Nagehan Alçı gibi gazetecileri yanında gezdirdiğini kimse anlayamadı!
CHP’li Belediyelerin insan taşıması, masraf etmesi, desteklemesi sayesinde, gittiği yerde kalabalıklara konuşan, ziyaretler yapan bir figüre dönüştü!
Sanki 6’lı masanın lideri veya Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmişti!
Erdoğan’ın mitinglerine devlet memurlarını zorla getirttiği gibi!

Siyasette neredeyse İmamoğlu’nun yaşı kadar bulunmuş biri olarak, İmamoğlu’nun yaptığını, Genel Başkanını ve partisini yok saymasını doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

Aziz Türk Milleti;
Siyaset yoluyla ülkeye hizmet edebilecek gençlerdeki cevheri görünce, onların başarılı olmasını isterim. Çünkü bu işin okulu yok! Düşe kalka, yanlış yapa-yapa ilerleyecekler. Kendilerini, kendileri yetiştirecekler. Olgunlaştıkça, öğrendikçe, bilgilendikçe ülkemize güzel hizmetler verecekler.

İmamoğlu da bunlardan biri! Sabredecek, bekleyecek ve kendisine yol verenleri kırmayacak.
Kırarsa o da bazı değerli gençlerimiz gibi heder olup gidecek.
İmamoğlu şunu hiç unutmamalı; Kılıçdaroğlu onu Belediye Başkan Adayı göstermeseydi, şimdi neredeydi?
Mademki kendini Türkiye’yi yönetecek kapasitede ve partinin üstünde görüyor, önümüzdeki seçimde İstanbul Belediye Başkanlığına “Bağımsız Aday” olup kazanabilir mi? Ha delikanlı kazanabilir misin? Sabretmeyi yerinde durmayı ve partine saygıyı öğrenmelisin.
Düğün evinin çalgıcısı, ölü evinin ağlayıcısı gibi olmamalısın.
Senin şimdiki işin, Laik Cumhuriyeti ve Atatürk İlkelerini Devrimlerini yaşatmak için ölümüne çalışmak ve İstanbulluların tamamına hizmet etmek!
Bu en önemli görevindir!

Sağlık ve başarı dileklerimle 29 Ocak 2023
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı