Söz söz sana döneceğim

Söz söz sana döneceğim diyordu, ellerimi tutup veda ederken bakışı mıh gibi çakılmıştı kalbimin tam orta yerine. Tren kalkmak üzereydi, onu son görüşüm olduğunu nereden bilecektim ki… Vagonlar ardı ardına sıralanıp giderken ben ardından öylece kalakalmıştım garın tam orta yerinde.
Güneydoğu ölüm çemberinin içindeyken sevdiğim adamı ellerimle bile bile o ateş çemberinin tam da orta yerine göndermiş olmanın verdiği o korku ve endişe asla tarif edilemezdi. Yapacak bir şey yoktu, elim kolum adeta bağlanmıştı. Vatan görevi sözdü, namustu, şerefti, şandı.
Aradan on beş gün geçmiş mide bulantılarım baş dönmelerim iyice artmıştı. Defalarca beni yoklayan mide bulantılarım ve baş dönmelerim için; Kalk aşkım hadi doktora gidelim demişti. Bense gerek yok, ben iyiyim, son günlerde midemi üşüttüm herhalde geçer. demiştim. Sinirlenmiş İşte bu inadın yok mu demişti. Bu yüzden peşinden yıllarca beni koşturdun, sana sevgimi kanıtlamak adına canımı okumuştun deyişi kulaklarımda yankılanıyordu.
Bazen iki, bazen üç gün ara ile arıyordu. Adeta tetikte bekler gibiydim, endişeleniyordum sevdiğim adamın kokusuna, sıcaklığına doyamamıştım. Aradığında operasyonlara çıktığını anlatıyordu bazen telefon çekmiyormuş, bazen şarj bitiyormuş, bazen de vakit olmadığını söylüyordu. Dua et her şeyim diyordu! Kaç arkadaşım şehit düştü. derken için için ağladığımı ona belli etmemeye çalışıyordum. Her aradığında kendisinin bir ateşin içinde olduğunu hiçe sayarak benim nasıl olduğumu soruyor, baş dönmelerin yine var mı diyordu. Beni üzme doktora git ne olur dediğin de onu üzmemek adına geçti yok diyordum. Oysa her geçen gün daha da sıklaşıyordu bu durum.
O gün iş yerinde uzun süre midem bulandı, çıkardım Arkadaşlarımın zoru ile acile gittik. Muayene, tahlil epey bekledik. Doktor hem iyi hem kötü bir haber verirken ne yapacağımı bilemedim. Sevinsem mi üzülsem mi? Hamileydim sevdiğim adamdan…
Kitle vardı ve bebeğimi aldırmam gerektiğini söylüyordu doktor, ne yapacağımı bilemedim. Birkaç ilaç verdi ama daha fazlası gerekiyordu ve kullanacağım ilaçlar bebeğe zarar verebilirdi. Eşimin ailesi ve kendi ailemle bunu konuşmamız gerekiyordu. Yalnız başıma karar verecek durumda değildim, o askerde zaten yeterince zor günler geçirirken bunu ona anlatıp da aklı bende kalsın istemiyordum.
Allah´ım ne karmaşık bir durum bana yardım et, ben ne yapağım şimdi diye yalvarıyordum. Arkadaşımdan rica ettim bu durum şimdilik aramızda kalmalıydı, arkadaşım ikimizin arasında kalacağına, bu durumu kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
O gün sevdiğim adamdan gelen telefonda üzüntümü ona belli etmemek için çok çaba sarf ettim, operasyonda çatışmaya girmişler ölen arkadaşını anlatıyordu, Olmaz dedim! kendime ona asla söyleyemem düşüncelerine dalmışken o konuşmalarımdan bir şeyler sezinlemiş olmalıydı ki ısrar etti. Oysa ona sadece hamile olduğumu söyleyebilmiştim, O an attığı çığlık yankılandı kulaklarımda o sevinci karşısında ötesini diyemedim işte! O zaten yeterince orada kötü günler geçiriyordu. Böylesi bir anda benim için endişe etsin istemedim. Mutluluktan havalara uçmuştu, onun bu sevincini yok etmeye hakkım yoktu.
Doktorum ısrarla hamileliğime müdahale edilmesi gerektiğini söylüyordu ama bunu yapmak istemiyordum. İnattım işe! Taşa söz geçerdi ama kendime söz geçiremiyordum. Oysaki içinde bulunduğum hayatî tehlikenin farkındaydım.
Ölüme her gün biraz daha yaklaşıyordum günler böylesi ıstırap içinde geçerken karnımda taşıdığım bebeğimle dört ay geçmişti. İçimde kıpırdanmalar başlamıştı bile adeta ben buradayım diyordu. Baş dönmelerim ve mide bulantılarımın hamileliğe dayalı olan tarafı geçse de her gün ölüme bir adım daha yaklaştığımı biliyordum. Ailem öğrenmişti durumumu daha fazla saklayamazdım. Doktorumun ve ailemin ısrarları fayda etmiyor, ölüme meydan okuyordum adeta. Ben bu bebeği doğurmak istiyordum, sevdiğim adamın bir parçası içimde ve onun o sevincini hayatım pahasına da olsa yarıda bırakmak istemiyordum. Sevdiğim adam gideli aylar olmuştu. Güneydoğuda her gün yaşanan olaylar yüreğimi ağzıma getiriyordu, onun için endişeleniyordum, onu çok özlemiştim. Bu durumda yanımda olmasını ne çok isterdim. Zor günler geçiriyordum Rabbime sevdiğim adam sağ salim dönsün diye dua ediyordum her gün…
Onu öyle çok özlemiştim ki… Kim bilir oda nasıl özlemişti beni ve bebeğimizi. Böyle karmaşalarla yaşarken bebeğim tam yedi aylık olmuş, Karnım bayağı büyümüştü ama halsizdim gücüm yoktu. Yine de bebek sağlıklıydı, bana bir şey olursa babası sahip çıkardı nasılsa. Bu uğurda ölümü çoktan göze almıştım. İzne ayrılacaktım, daha erkendi ama çok yoruluyordum. içimde taşıdığım o kitle beni yavaş yavaş bitiriyordu farkındaydım.
O gün işten geldiğimde kanepeye uzandım, dalmışım. Sevdiğim adam tam karşımdaydı, ellerini uzattı, ellerimi tuttu, buz gibiydi elleri içim ürperdi gözlerinde yaş vardı. Vedalaşmaya geldim diyordu. Bebeğimize iyi bak!" derken çığlık çığlığa uyandım. Sesi kulaklarımda çınlıyordu. Kâbusla karışık bir rüya, hayırdır inşallah!" derken içime kurt düştü. Her zaman o arardı ben ne zaman müsait olduğunu bilemediğim için aramazdım ama endişe ile aradım, telefonu uzun uzun çaldırdım, açmadı. Duymamıştı belki de müsait değildi. Ben ısrarla defalarca aradım ama açan olmadı. İçime acı çökmüş, dünya başımla birlikte dönüyordu sanki. İyice kasvet çöktü, kalktım yüzümü yıkadım, canım çok sıkkındı. Televizyonu açtım, gücüm yoktu, takatim kesiliyordu her saat her dakika. Akşam yedi gibiydi haberlere takıldım. Güneydoğudan şehir haberler veriliyordu her gece olduğu gibi ağlıyordum.
Bu gün yine üç şehit verdik diyordu spiker isimlerini söylüyorken, yanlış duyduğumu falan düşünmemle dünya başıma yıkıldı, içimde bir şeylerin koptuğunu, tüm ışıkların karardığını hissettim, bayılmışım. Ailemin yanımda olması benim için bir lütuftu elbette…
Ben ayılamayınca acile kaldırmışlar. Kendime gelmek mi yoksa kâbusa uyanmak mı bilmiyordum. Üzüntüden sancılarım ve ardından kanamam başlamıştı. Bir yandan sevdiğim adamın şehit edilmesi haberi, diğer yandan bebeğimi kaybetme riski… Sevdiğim adam bebeğimi de beraberinde mi götürüyordu yoksa? "Allah´ım! dedim. Bebeğimi bana bağışla…Kendimi bırakmıştım, dünya ışığını söndürmüştü her yer zifiri karanlıktı, makberdi adeta… Gücüm bitmiş komaya girmiştim. Aradan kaç gün geçti hatırlamıyorum, günlerce haftalarca hastanede ölümle yaşam arasında defalarca git gel yaşamıştım, nihayet gözlerimi açtığımda ailem vardı yanımda. Hüzün ve acı dolu bakışları arasında gülümsedi annem yüzüme, yanımda bebeğim vardı. Annem Günlerdir bebeğin seni bekliyor. dedi, yutkundum. Yalnızca Anne, sevdiğim adam! diyebildim. Tekrar kendimden geçmişim, bebekle birlikte kitleyi de almışlar ve günlerce yaşamla ölüm arasında ki o ince çizgide defalarca gidip gelmişim… Acı dolu tam
otuz sekiz gün!…..Gözlerimi açtığımda oğlumu ilk kucağıma alışım, o minik elleri, yumuk yumuk gözleri… Sevdiğim adama benziyordu her şeyi adeta, onun kokusu sinmişti üstüne… Gücüm yoktu, günlerce serumlarla iğnelerle durmuştum. Bünyem çok zayıftı, kollarımın arasında tuttuğum bu minik şey bana muhtaçtı. Allah; sevdiğim adamı, canım dediğimi benden alırken başka bir armağanla beni sevindirmişti. Oğluma sımsıkı sarıldım, kulağına hayatıma hoş geldin bebeğim dediğimde adeta her hücreme sevginin tohumları serpildi. Babasını adını taşıyacaktı kaderi onun gibi olmazdı inşallah! Oğlumla birlikte hayata sıkı sıkı sarılıp hüzün baharları yerini yeni umutlara bırakmıştı yarınları bir yanımız eksik, kırık dökük…
Hayat ne garip şeydi, sevdiğimiz elimizden alınırken sonsuz acıların koynunda, bir başka tomurcuk açıyordu güzden kalma yüreğimizde. Sevdiğim adam başka çocuklar babasız kalmasın diye kendi yavrusunu babasız bırakmıştı.
😢güldence

Gözlerinden öper kırımız yelelisini
Al yazmalı yavuklusu gibi
İnce belli gelinciğe özenir zaman
Şafağına hasret kırbaçları vurur
Savrulur doru kısraklar sereserpe

Ararat dağında bir kızıl gonca
Savruk dudakları alev ateş
En koyu gölgesinde durur
Uçarı bir kelebeğin kanadı sarkar
Mahremi kapaksız aşkın gizinde

Eski zaman masallarından çıkmış
Sarnıçlar coşkusunu saklar
Ayazdır uzaktan görülse de bahar
Hangi zaman tutar suyu bendinde
Çoşkusu sele dönük en yukardan akar

Bir nara duyulur dağların yankısında
Kalplerde beyaz çiçekler açar
Mor/ala küser nazlanır yele karşı dururken
Bir fiske kan dolar yanaklarda utangaç
Sevdadır yüreklerde dört nala sürülen

Seyyahın yazdığı her satır arası
Kırılır rüzgarla gönlün karası
Sürülür tepelere gökkuşağı
Kemer altı bir dağdan bir dağa
İp uzar güneşten gölgeli eteklere

Yel eser öpülesi narin yaprakları
Düşer en koyu vedaya inat
Narin bir koyudur mordan kara
Sulh diye yol alır ardın sıra
Ve sürülür kat kat mil ötesi yollara

Kuşlar hep bir ağızdan haykırır
Bin ah çıkar çığlıklardan
Bulut çırpar kırk tepeden
Gökyüzü selama durur duman duman
Bereket sayar sineye yağanı
Ve yeniden yeşerir aşkın gülden bahçesi
Gülden TAŞ